İnat Psikolojisi: Özgürlüğe musallat olan acımasız virüs
“Hayır; çünkü o, ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.” Müddesir:74:16
Oniki senedir mahkumların içindeyim ve genelleme yapmam mümkün değil lakin mahkumların çoğunluğunun ortak özelliği nedir? derseniz bu sorunun cevabının “inat” olduğunu söyleyebilirim. Bir mahkuma “hayır” diyebilmek kadar zor birşey yok.. İnat mahkumların karakteristik bir özelliği adeta.. İnatçı ve ısrarcı olmaları hemen hepsinde ortak bir karakter sanki.. İstisnalar kaideyi bozmaz tabii.. Aslında orada olmalarının sebebi kanımca muannid olmaları. Kaleme aldığım bu yazım inat psikolojisi ile ilgili tefekkürümü paylaşmaktan ibarettir.
İnat, a-na-da kökünden gelmekte olup bir şeyde direnmek, zorluk çıkarmak ve kapris yapmak anlamlarına gelir.
Bu tarz tutum sergileyenlere ise muannid yani inat eden denir.Halk arasında deyim haline gelmiş olan “Nuh dedi peygember demedi” cümlesi bu tutumun aslında çok eskilere kadar gittiğinin bir işaretidir. Yeryüzünün ilk kavmi olarak kabul edilen ve Nuh kavmi’nin küfürde inatlaşması ve Nuh dediği halde Nuh (as)’in risaletini tasdik etmemesi inat tavrının insanlık tarihi kadar eski olduğunu gösterir sanki.
Aslında inat tutumunu en açık şekliyle İblis örneğinde görüyoruz. İblis’in İlahi huzurdan kovulma nedeni, emredildiği şeye itiraz etmesi ve bu itirazında inat etmesidir. Dolayısıyla inat isyana ve lanete , tavr-ı leyyin ise affa ve selamete sebeptir. İnat şeytan’ın tavrı , tavr-ı leyyin ise Adem’in ahlakıdır.
Vahyin öğretilerine karşı inatçı tutum sergilemek küfre, fıtratın yasalarına karşı inad etmek felakete, vicdanın sesine karşı gelip inatlaşmak zulme ve insanın içindeki biricik rehber olan aklın yol göstericiliğine karşı inat ise cehalete sebeb olur. Şayet gerçek huzur, aklın,vicdanın, fitratin ve vahyin sesini dinlemekle mümkünse bu değerlere karşı inat sergilemek ve onların yol göstericiliğine yüz çevirmek gerçek anlamda huzursuzluğa neden olacaktır.
Vahiyle inatlaşmak
Vahiyle inadlasmak küfrün ta kendisidir. “O kafirleri uyarsanda uyarmasanda birdir zira onlar asla iman edecek degildir” (Bakara 2:6) ayeti buna delil olarak bilinir. Bu anlamda seytan ilk muannid ve Ilahi huzurdan kovulandir.
Dolayısıyla inat küfrün bel kemigidir. Karun, Firavun ve Nemrud misallerine bakacak olursak onların hangi psikoloji ile inkar etmede direndikleri daha iyi anlaşılır. Bu isimler peygamberlerin doğruluklarına, ahlakına ve tüm şahid olduklarına rağmen niçin iman etmediler sorusunun bir anlamda cevabıdır inat. İslam teslimiyet ise inat İslam ahlakının karşısına dikilen en yıkıcı tutumdur. Tarih içinde nice topluluklar ve insanlar içlerindeki inat putunu deviremedikleri için iman gibi bir ni’metten ve hakiki huzurdan mahrum kalmışlardır. İnat böylesi recmedilmesi gereken bir gayri ahlaki tutumdur.
Vicdanla inatlaşmak
İnsanın vicdanıyla inatlaşması ise zulme neden olur. Aslında insan vicdanı kişinin kötülük yapmasına engeldir. Ancak insan o sesi dinlemez ve inad ederse ve vicdanını şükût ettirmeyi başarırsa o dem kötülük yapabilir.İnsan şayet vicdan sahibi ise yeryüzündeki fenalıkları nasıl işleyebiliyor? sorusunun cevabıdır inat. İnsanda vicdan olduğuna göre bir kimse bir fenalığı yapmaya niyet ettiğinde aslında vicdanı ona Dur yapma ! der. Vicdan ile o insan arasında sessiz bir diyalog gerçekleşir.Vicdan yapma dedikçe o insan hayır yapacağım der. Sonunda o kişi vicdanını alt eder ve o kötülüğü işlemiş olur.
Tarihin içinde temayyuz etmiş Firavunlardan, çağın Adolf Hitlerine kadar her zalim vicdanlarıyla inatlasarak onu susturmayı becermiş kişilerdir.Çöllere kızları diri diri gömen zihniyetten, günümüz kürtaj masalarında katledilen bebeklere kadar herkes herhangi bir zulüm işlediğinde aslında önce vicdanlarıyla inatlasiyorlardi. işte bu nedenle kişiyi zalim kılan öncelikle inad psikolojisidir ve onun için zulme meydan okumanın ön şartı insanın yüreğindeki inat putunu recmetmesidir.
Fıtratla inatlaşmak
Insanın fıtrat yasalarıyla inadlasmasi ise felakete neden olur. Varlık, İlahi senfoniye itiraz etmez. Şayet inatlaşsaydı varlık aleminde hayat olmazdı. Güneş fıtratıyla inatlaşsa ve ışık vermeseydi yeryüzünün bağrına ve yağmur toprağı beslemeseydi, ağaçlar meyva değil zehir sunsaydı insana , yeryüzünde hayat olmazdı. Ancak varlık senfonisinin şefi makamında atanan insan yeryüzünde çatlak ses çıkarmaya namzet tek varlıktır. Ozonu delen insandır, yeryüzünde etnik temizleme yapan, su kiriligine neden olan, teneffüs ettiği havaya zehir katan yani kendi felaketini hazırlayan insandır.
Fıtratı insana sen yeryüzünde yaratılmışların en şereflisin dediği halde, şerefsizlik yaparak fıtratıyla inatlaşan tek varlık insandır ve o yüzden felaket insan içindir. Eskiler zulm ile abad edenin akıbeti berbat olur derler. Onun için insan fıtratı'nın sesini dinlemeli ve fıtrî yaşamalıdır. Vatikan, bin yıllardan beri insan fıtratı görmezden geldiği için kendi yetiştirmiş olduğu din adamlarının davranış sapmalarina neden olabilmektedir. Vatikan’ın insan fıtratıyla inatlaşmasının tipik misalidir papazlara evlilik izninin çıkmaması.
Aklın yasalarıyla inatlaşmak
Aklın yasalarıyla inatlaşmak kişiyi cehalete sevkeder. Aklın yolu birdir ve makul olan her zaman izlenilmesi gereken yol olmalıdır. Cafer bin Ebi Talib “Akil insanın içindeki peygamber, peygamber insanın dışındaki akıl “ ifadesiyle aklın önemini en veciz tarzda özetler. Kur’an “Allah akletmeyenlerin üzerine pislik indirir” (Yunus,100) ayetiyle cehalet pisliğinin akletmeyen insanın akıbeti olduğunun altını çizer. Fransız düşünür Bernard Barton “Düşüncelerde inad ve şiddet, aptallığın en açık belirtileridir” der. Bu anlamda insanın makul olan ile inatlasmasi cehaleti beraberinde getirir. Aklıyla inatlaşan rehbersiz kalmaya mahkumdur. Insanlığın en acı hatıraları toplumların ve bireylerin aklını isletmemeleri sebebiyle olmuştur.
Evet, vahye inat etmenin akıbeti küfür, vicdanla inatlaşmanın sonucu zulüm, fıtratın yasalarıyla inat etmenin neticesi felaket ve aklın karşısında inat etmek ise cehalettir.
İnad psikolojisi
O halde insanlarda inad sui ahlakının çok görülmesinin nedeni nedir ? İnsanlar niçin muannid oluyorlar ve bunun altında yatan psikoloji nedir? İnsanlar için bu tutumlarını degistiremiyorlar? Sorulan bu sorularda yerinde ve sağlam sorulardır üzerinde durulması gereken.
İnsanlar, öncelikle inad sui ahlakını kafalarında büyük bir sorun olarak görmüyorlar. Bir insana “Ne kadar inatcisin? “ dendiğinde insanların yüzünde gülücükler olusabiliyor. İnsanlar birbirlerine Keçi gibisin! diyerek şakalaşıyorlar. Dolayısıyla inad tasavvurlarda ciddi bir sorun olarak görülmüyor. Oysa ki inad değince tasavvurlarda belirmesi gereken sevimli bir keçi yavrusu değil lanetlenmiş olan şeytan olmalıdır. İnad denilen sui ahlak nice toplulukları iman ni’metinden mahrum bırakmıştır. İnad böylesi lanetli bir hastalıktır. Oysa ki bu hastalık tasavvurlarda ciddiye alınmamaktadır. Durum öyle olunca elbette ki tasavvurdaki milimetrik sapmalar düşüncede metreye ve ahlakta kilometrelere denk geliyor ve insanlar bu kötü ahlaki ıslah yoluna gitmiyorlar.
İnad psikolojisi’nin temel nedenlerinden birisi de çocuk yaşlarda hiperaktivite bozukluğu ile meydana çıkan karşı gelme bozukluğudur. O yaşlarda çocuk ebeveynini kızdırır ve anne-babasının istemediklerini yapmaktan gizli haz alır. Onların telaşlı tepkileri çocuğu eglendirdiginden çocukta karşı gelme bir huy haline gelir.Bu kişilik bozukluğu ise çocuğun hayatını etkileyecek sorunlara yol acar.
İnad psikolojisi daha çok ben merkezli yaşayan, bencil ve ego-sentrik kimselerde görülür. Üzerine toz kondurmak istemeyen ve hayatı kendi penceresinden gözlemleyen ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden bu tiplerin egoları tavan yaptığından inad kişiliklerinin adeta bir parçası olmuştur. Bu tur insanlar genelde değişime karşı direnen, konservatif ve statükocu tiplerdir. Bu nedenle dışa kapalı ve içe dönük insanlarda inad hastalığı daha net görülür. Zira dış ve iç dengesini kurmuş insanlar sosyal hayatın öznesi olduklarından bu sorun onlarda görülmez. Muannid bir insanın ise sosyalleşmesi mümkün değildir.
Netice-i kelam
İnat, huzurlu bir hayatın zehiri kanımca… Saadetin kollarındaki kelepçe…Bir gönül hastalığı…Küfrün bel kemiği ve Firavunca bir tutum…Şeytanın ve şeytanlaşanların İlahi huzurdan kovulma gerekçesi…Sabırla karıştırmamak lazım…Sabır Hak için direnmek, inad batıl için…Ancak sabır ile inad arasındaki ilişki zemzem suyu ile zehirli su arasındaki ilişki gibi…Mahiyetleri farklı benzeşelerde…İnad hayatı zehirleyen, sabır ise hayat veren. Onun için ben derim ki inad, bir sui ahlaktır recmedilmesi gereken ve sabır ahlakına tebdil edilmesi gereken. Kişinin özgürlüğüne musallat olan acımasız bir virüs kanımca..