Hapishaneler : Duvarların arkasındaki Erguvan Bahçeleri
“…Şüphesiz ki Tevvab, Rahim O'dur, O” (Bakara:2:37)
Bizler Anadolu irfanından insanı çiçek gibi görmeyi öğrendik. Yunus “Sordum sarı çiçeğe benzin neden sarıdır” diyerek bize çiçekle yapılması gereken iletişimi öğretti. Uhud bir dağdır o bizi sever biz onu “ diyen o Allah resulü gibi. Yunus’un dilindeki “ölümsüz yer varmıdır?” diyen sarı çiçek bize varlığın fani olduğunu ve Baki olanın Allah olduğunu hatırlatırken Mayıs ayında açan o koyu pembe rengiyle Erguvan çiçeği özellikle yaşadığımız bu dünyada mimsiz medeniyetin haya ve utanmak bilmeyen insanına Allah’ın Tevvab ismiyle nedameti ve utanmayı hatırlatıyor sanki.
Erguvan , nedameti sembolize eden bir latif çiçektir… Nedamet ise insanın en soylu duygusu… O varsa Ademsin, o yoksa şeytan … Erguvan nedametse o şeytan ile Adem arasındaki perde… Nedamet şayet vicdansa o Adem’in göğsündeki ipek mendil ve şeytanın ayaklar altında ezdiği paspas… İsevi kaynaklarındaki rivayetlere göre İsa’nın havarilerinden Yahuda lâkaplı olanı,İsa’yı Roma hükümetine ispiyonlar…Karşılığında Roma hükümeti onu ödüllendirir ve İsa’yı çarmıha gererler ama bu ihanet havariyi nadim kılar ve öyle pişman olur ki kendisini bir ağaca asar… Rivayete göre ağacın yaprakları beyazdır ama acı ve utanç ile koyu pembe bir renk alır… Bu ağaç Erguvan ağacıdır.
Erguvan ağacına asılan Yahuda isimli havari bize Ahdi Cedit kaynaklı gelen bir bilgi olması nedeniyle onu kabul etmek durumunda değiliz. Lakin kabul edilmesi gereken temel mesele insanın nadim olmasındaki asalet ve Erguvan çiçeğinin insandaki asil bir damar olan bu vicdanı temsil etmesi…
Anadolu irfanında her bir çiçeğin sembolize ettiği anlamı var literatürde.. Menekşede sadakati, papatyada haya ve tevazuyu , açelyadaki vakar ve ciddiyeti , akasyada nezaketi fesleğende hüsn-ü zannı, kamelyada aşkı okuruz.. Gül ise çiçeklerin sultanı.. Onun her rengi ayrı bir güzelliği temsil etmiş literatürde.. Beyaz gül saffeti, al gül sevgiyi, sarı gül özgürlüğü, eflatun olanı hayreti sembolize etmiş mesela…Şiirlere konu olmuş ve hatta türkülere ve şarkılara..
Erguvan tövbe makamında bir cicek… Adem’in yürek dudaklarıyla telaffuz ettiği istiğfar… Havva’nın takdimi Ademe belki de…Adem’in göz yaşlarıyla büyüttüğü ve yine Adem oğullarının… Erguvan, Kabil’in iç çığlığı … Erguvan, Nuh kavminin tufan koptuğu zaman ki hali… Erguvan, balığın karnında, Yunus İbn-i Metta’nın dudaklarından dökülen …Erguvan , Züleyha belki de Yusuf’un gömleğini yırttıktan sonra kendi ahlak libasını nakşeden…
Erguvan, Maiz El Eslemi veya Gamidli kadın “Tahirni ya resulullah” diyerek vicdana dönüş yapan ve insanlığın en merhametlisinin takdir ettigi…Erguvan, Culeybib, güzel nebinin empatiye davet ettiği ve yine Allah resulunun Culeybib vefat edince, o benim yitigimdi dediği ve çok sevdigi….Erguvan, Sumame bin Usal müşrik iken şehadetini alıp Allah resulunun (sav) yareni olan… Erguvan, Vahşi, Allah resulu’nun amcası Hamzayı şehit ettikten sonra insanlığın yüz akının bana çok görünme amcamı hatırlatıyorsun dediği ve tövbe makamında Museylemetul Kezzabı öldürdüğü ….Erguvan, Ka’b bin Malik, Tebük seferinden geri kaldığı için nadim olan…
Yıllar önce ne zaman bir hücrenin önünden geçsem beyaz sakallı yaşlı bir Amerikalı mahkumun ağladığını görürdüm. Bir gün sordum seni hep ağlarken görüyorum bir sorunun mu var? Bana gözlerindeki yaşı selpakla silerek cevaben dedi ki: Ben suçlarıma ve günahlarıma ağlıyorum. Yaşadığım şu hayatta çok boş bir hayat yaşamışım ona ağlıyorum. İşlemiş olduğum suça ağlıyorum. Mağdur ettiğim kişinin ailesine ve çocuklarına ağlıyorum. Dedim ki istemezmisin yüzleşmek birgün onlarla ve özür dilemek..Tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamıştı.. Yüksek sesle onların yüzüne bakamam.. Katillerin dahi yüzüne bakıyorum ve hatta aynada hergün şu günahkar yüzüme bakıyorum lakin o kişilerin yüzüne bakamam.O amcaya orada Adem ile şeytan arasındaki farkı anlatmıştım. İnsanoğlu hata yapar lakin mühim olan dönebilmek demiştim.Aradan yıllar geçti ve ben hala o hücrenin önünden geçerken o yaşlı amcayı hatırlarım. Bu hayata veda edeli çok oldu onun lakin bu alemden suçu’nun avukatlığını yapan seytan gibi değil Adem gibi yani adam gibi gitti. O bir Erguvan çiçeği gibi nadim bir kişilikti.
Erguvan, Fudayl bin İyad eşkiyalık için çıktığı evin tepesinden Allah’in “Artık iman edenlerin Allaha dönme vakti gelmedi mi?” (Hadid 16) ayetini duyup “Sana dönme vaktim geldi Rabbim değip istikamet bulan… Evet, Erguvan tövbe makamında bir çiçek …
Erguvan, müslüman olmasına vesile olduğum Amerikan hapishanesindeki Andre isimli idamlık bir mahkum... Yıllar önce korkunç bir cinayet işlediği için idamını bekleyen Andre geçtiğimiz ay itibarıyla müslümanlığı kabul etti. “Sinirlerime mağlup oldum ve bir korkunç bir cinayet işledim. Allah beni bağışlar mi ?” diye soruyordu sehadetini aldıktan sonra. Nedamet, yüreklerde açan bir asil çiçek zindanların ardındaki mücrimler için dahi..
Erguvan, bir bahar çiçeği… Zira nedamet ve vicdan hayatın baharı… Ahmet Hamdi Tanpınar’ın gülden sonra adına bayram yapılan çiçek dediği…Bursa’da adına şenlik yapılan…Eski Mısırda asaletin sembolü… İskoç asıllı yazar Joesph Cronin’in “The Judas Tree” isimli romanına konu olan Erguvan, gönüllerdeki vicdan ve vicdanlardaki ince nakış... O,içimdeki kadim şifa ve istiğfar modunda bir yüreğin ikinci baharı... Yeniden inşa olan şahsiyetin sembol ismi...
Ey içinde yaşamış olduğum zalim dünya! Bebekleri katleden, anneleri iğfal eden, yetimin hakkını ipotek eden, yol kesen, adam kesen ve ormanları ateşe veren…İnsan psikoljisini bozan, ekolojiyi tahrip eden ve sosyal cinnete sebeb olan ! Bir Erguvan ağacıda sen ol …
Erguvan, bugün topraklarımız içinde hatırlatmamız gereken… Erguvan, yaşadığımız dünyaya bağışlama ve bağışlanma ahlakını hatırlatan… Bir Erguvan ağacıda sen ol ki bahar gelsin ve şen olsun dünya … Erguvan, bir demet mesaj, bağışlama ahlâkından yoksun bir dünyaya … Hapishaneler, duvarların ardındaki Erguvan bahçeleri..