Sevgi ve ilgi yetimleri
“Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da” (Duha:93:3)
Amerikada duvarların arkasında en zor durumlardan biriside mahkumların ailelerinden haber alamamaları. Bir mahkumun ailesi’nin mahkumlara yapacağı en büyük kötülük onları habersiz bırakmak.Umursamazlığın insan ruhuna ne denli acı verdiğini hapishanelerde net olarak görebilmek mümkün.Aslında azap kelime olarak rahmetten mahrum olmak demek.Kelimenin tam anlamıyla örtüşüyor sanki mahkumların bu halleri.
Rehber olarak çalıştığımız hapishanelerde görev tanımlarımızdan biri mahkumları ilgisiz bırakmamak.Zira günümüz dünyasının en büyük sorunu insanlara umursamaz kalmak. Acı zaten insan bedenine ızdırap verir.Lakin onun birde insan ruhunu muzdarip eden bir tarafı var. O da insanın acısına sevdiklerinin umursamaz kalması.Amerika gibi bir yerde istatistikler her 13 dakikada bir kişinin intihar ettiğini kaydediyor. Bunun en büyük nedeni ilgisizlik ve umursamazlık.
‘Yetîm’ sözcüğü, Arapça'da ‘yalnız kalmak, babasız kalmak, gaflette bulunmak, geri kalmak, muhtaç olmak’ manalarına gelen ‘ye-te-me’ kökünden türemiş bir sıfattır. Sözlükte; ‘yalnız kalmış, tek kişi, eşsiz’ manalarına gelir. ‘Yetimlik’ de ‘yalnızlık’ demektir. Bu manada yalnız ve tek olan her şey yetimdir. Sedefinde bulunan inciler için ‘durr-i yetîm’ denmesi ‘tek ve eşsiz’ olmasındandır.
İnsan sahip olması gereken şeyden yoksunsa o şeyin yetimidir.. Sağlık yetimi,ilgi yetimi,sevgi yetimi mal yetimi,para yetimi olan insanlar vardır.. Lakin yetimliğin en fenası insanın ailesinin olmamasıdır. O imtihan en ağır imtihandır.
İşte böylesi bir yetimliği duvarların ardında görmek mümkün. Bugün Mitchell isimli bir mahkum ofisime geldi.Müslüman olduktan sonra kendisine Sadık ismini almış.Bir suç işlediği için hapiste lakin ne suç işlerse işlesin şu an evli olduğu kadını merak ettiği ve her halinden belli.Uyuyamıyorum,doğru düzgün birşey yiyemiyorum hapishane içinde hapishanedeyim diyor. Bu ay içinde belki dördüncü gelişi. Ofisimden defaatle aradığım halde kendisine ulaşamadık.Kendisini teselli etmeye çalıştım.Eğer beni aldatıyorsa yaşayamam diyerek mahsun bir şekilde ayrıldı ofisimden. Kim olusa olsun insanı insan yapan asil duygular her insanın fıtratında var.
Yıllar önce bir mahkumla olan diyaloğumu hiç unutmam.Seksen yaşlarında yaşlı bir mahkumdu ve iki gün sonra yaşgünü olduğunu söylemişti. İki gün sonra hücresine ziyarete gittim. Elimde bir kitapla yaş gününü kutladım. Nasıl sevindiğini anlatamam.Seksen yaşlarında o amca çocuklar gibi gözyaşı döküyordu. Demek beni unutmadın! Demek beni unutmadın! diyordu. En son kızkardeşim dokuz sene önce mektup yazmıştı yaş günümü kutlamak için diyordu.Belli ki gençliğinde ciddi bir suç işlemişti lakin ağlayan bir göze ve sızlayan bir vicdana sahipti.O ihtiyar amca bana “İnsandan asla umudunu kesme” mesajı vermişti.
Cemiyetimiz sevgi, ilgi ve hatta şefkat yetimleriyle dolu.Onlara el uzatmak dini bir vecibe.Yetimlerde terkedilmişlik psikolojisi vardır.Onların karşısına ilgiyle,şefkatle ve sevgiyle çıkmak ise onlara Kalem süresinin 3. ayetindeki “Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.” ayetini hatırlatmak gibidir sanki.
Kanımca bu ayeti yaşamak cemiyetimizdeki düşkünlere,yoksullara,yetimlere,dertlilere ve hastalara sahip çıkmakla mümkündür. Bir mahsuna el uzatmak deyip geçmeyin. Ona uzattığınız el, meleklerin o garibin yüreğine “Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da” ayetini hatırlatmasıdır belki de.
selam ve dua ile
9 Nisan 2015