1950 öncesi dönem “Tek Parti-Tek Şef-Sağır” devri şeklinde anılır. Zira o dönem de tek parti vardı.
Partide ve memlekette yegane söz sahibi kişi partinin genel başkanıydı. Kararı o vermekteydi.
Yakın tarihe baktığımızda CHP'nin başında 1938'e kadar M. Kemal, ondan sonra ise İ.İnönü oturmuştur.
Çoğu insanımız, 1938'e kadar hem CHP genel başkanı, hem Cumhurbaşkanı olarak ülke idaresinde tek söz sahibi olan M. Kemal’e hiç kimsenin karşı çıkmadığını veya çıkamadığını zannetmektedir.
Halbuki bu doğru değildir. Öncesiyle, sonrasıyla, Cumhurbaşkanlığı zamanında, TBMM oylamaların yapıldığı zamanlarda, daha sonralarında kendisine karşı çıkanlar çok olmuştur.
Bu gruplar değişik nedenlerden dolayı çıkmıştır. M. Kemali sevmeyenler, icraatını beğenmeyenler, koltuğuna göz dikenler, haksız yere verdiği kararlara itiraz edenler, iktidarı paylaşamayanlar, inancının gereği olarak karşı çıkanlar olmak üzere çeşitlidir…
Karşı çıkanların başında İ. İnönü gelmektedir. Hiçbir zaman yıldızı barışmamıştır.
M. Kemalin ölümünden hemen sonra paralara kendi resmini koydurması, M. Kemali çok sevdiğinden olmasa gerektir!
Karşı çıkanlardan bazıları pes etmiştir, bazıları yok edilmiştir, bazıları da yurt dışına kaçmıştır.
CHP dendiğinde akla ilk M. Kemal gelir. Çünkü partinin kurucusudur. Sonra İsmet İnönü gelir. Dolayısıyla yazılarımızda bu memlekette CHP'nin yaptıklarından bahsederken ayrıca M. Kemal'den ya da İ. İnönü'den bahsetmeye lüzum yoktur.
Zira her ikisi de CHP'nin genel başkanlarıdır.
“M. Kemal Selaniklidir. Selanikliler komitacıdır, ittihatçıdır. Bu üçgen onu ürkütücü kılmaya yeter. Selaniklilerin susması hayra alamet değildir.”
Bu ifadeler Erkekçe dergisi Temmuz 988, s. 94'te yer almaktadır.
Batının engizisyon mahkemesi ne ise İstiklal Mahkemeleri de oydu. Yüzlerce hocanın asılmasına karar veren Kılıç Ali mahkemenin başkanıdır. M. Kemal’inde adamıdır.
Trabzon milletvekili, kıdemli Yüzbaşı Hacı Hafız Ahmet’in oğlu, Vakfıkebir kazasında dünyaya gelmiş Ali Şükrü Bey, M. Kemal'le yıldızı hiç barışmayanlardandır.
Dişe diş onunla mücadele etmiş, hatta yumruklu kavgalaşma dahil onunla çetin kavgalara girişmiştir.
Falih Rıfkı Atay hatıralarında; Mecliste sert tartışmalar oluyordu. Bir defa Ali Şükrü, kürsüde konuşan M. Kemale ağır sözler söyledi. Birbirlerinin üzerine yürüdüler. Bu olaya çok sinirlenen Topal Osman bir adamını yollayarak, Ali Şükrü'yü konuşmak üzere Çankaya tarafındaki evine çağırır ve karşısındaki iskemleye oturur oturmaz boğdurur.
Boğduran M. Kemal'in muhafız komutanı. M. Kemal'i bekleyen erler onun adamları…” (Çankaya İstanbul 1969)
Topal Osman'ın akıbeti de, ordu kıta komutanlarından İsmail Hakkı Tekçe tarafından Çankaya sırtlarında M. Kemal'in emriyle kurşunlanarak öldürülmüştür.
1883'te İstanbul'da dünyaya gelen Halit Paşa da aynı akıbeti yaşayanlardadır.
İçki yasağını aldıran Ali Şükrü Beydir. Buna rağmen M. Kemal içki yasağını delenlerdendir.
Rumelili Dilaver (Ankara Polis Müdürü), Giritli Fatin (Bursa Valisi), M. Kemal'in gözdelerindendir. Meyhanecilik yaparlardı. M. Kemal'in rakılarını da bunlar yapıyorlardı. M. Kemal bir gün rakısız kalmadı.
Kazım Karabekir Paşa, 10 Temmuz 1923'te Ankara İstasyonundaki Kalem-i Mahsus binasında (özel kalem müdürünün binasında) parti tüzüğünü müzakereden sonra M. Kemall ie yalnız kaldığı bir zamanda şöyle dediğini yazar:
“Dini ve ahlakı olanlar aç kalmağa mahkumdurlar…dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma çabuk ve kolay olur.” (Kazım Karabekir Anlatıyor, s. 84)
M. Kemal ile kavgalı olanlardan biri de Halide Edip Adıvar'dır. Bu kavga neticesinde yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalacaktır. M. Kemal ölünceye kadar memlekete dönmemiştir. 1939'da ikinci eşi (birinci eşi Zekeriya Sertel, Basın Yayın Genel Müdür) Adnan beyle birlikte dönmüştür.
Milli Kurtuluş savaşı sırasında Hindistan halkı, Ankara'ya Halide Edip aracılığıyla yüz bin dolar göndermişti. Bu paranın Milli Kurutuluş savaşı için harcanması şart koşulmuştu. Halide hanım bu parayı M. Kemal'e verir. Fakat para Milli Kurtuluş için harcanmaz, saklanır, zaferden sonra M. Kemal, o paranın 250 bin lirasını kendi hissesi olarak İş Bankasının sermayesi yapılmak üzere vermiştir.
Bankanın kuruluş sermayesi bir milyon liradır. Tarih 26 Ağustos 1924
Kuruluşundan hemen dört gün sonra 30 Ağustos'ta gişelerini açmıştır.
Bankanın ilk genel müdürü, Celal Bayar'dı. O dönemlerde C.Bayar, Mübadele, İmar ve İskan Vekilidir. Tabiî ki yeni görevi için eski görevinden ayrılacaktır.
Banka hissedarlarından biri de Ali Kılıç'tır.
Ayrıca M. Kemal zaferden hemen sonra çiftlikler satın almıştır.
Mesela; Ankara'da ki Atatürk Orman Çiftliği, Silifke'de Tekir ve Şövalye, Tarsus'da Piloğlu çiftlikleri, Dörtyol'da Karabasamak çiftliklerini sahiplerinden satın almıştır.
M. Kemal'in yakın arkadaşı Hasan Rıza'nın hesabına göre İş Bankası ve Çiftliklerin satın alınması için 370 bin lira harcanmıştır.
İşin diğer ilginç tarafı da halkın çoğu bu paraların M. Kemal'in kendi parası olduğunu zannetmesidir.
Türk’ün Siyah Kitabı’n da şu satırlar yer almaktadır:
"Hindistan da mazlum Türk halkı için yardım kampanyası açılır. Müslümanların kurduğu bu komitenin başına Mevlana Mehmet Ali Han’ı geçirdiler. Toplanan parala Kızılay vasıtasıyla Yunan ve Bulgar sürülerinin yakıp yıktığı şehirlerin, hasta, yaralı, yetim, dul halkına intikal ettiriliyordu. Bu kampanya ile toplanarak Türkiye ye gönderilen paranın 5 milyondan fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Gönderilen bu paralarla eski TBMM binası yaptırılmış olduğu gibi İş Bankası dahi bunun artan kısmı ile tesis edilmiştir."
Halide hanım M. Kemale yardım paralarının hesabını sorar. Çünkü paraları teslim alan heyetin içinde Halide hanımda bulunmaktaydı.
M. Kemal, yardımlardan dolayı Hindistan Merkezi Hilafet Komitesi'ne teşekkür ediyordu.
İşin ilginç tarafı ve yaşanacak hayal kırıklığı da; M. Kemalin gönderdiği bu mektubunun üzerinden 15 ay geçmişti ki 3 Mart 1924'te hilafet müessesesi kaldırıldı. Hindistan Müslümanları böyle bir şeyi beklemiyorlardı.
Ne yazık ki o paralar Milli Mücadele de kullanılmadı.
Gönderilen yardım paraları Maliye Bakanlığı'nın kayıtlarına ve Hazineye girmemiş, M. Kemal'in emrinde durmuş, Osmanlı Bankası'nda muhafaza edilmiştir.
Mehmetçik cephede yiyecek bulamazken, giyecek postal bulamazken, çoğu defa ot ve ağaç kabuklarını yemek mecburiyetinde kalırken, yardım paraları nerelere harcanıyordu?
Bankanın yönetimine CHP'nin kurmayları doldurulmuştu.
İşte Halide Edip'i kızdıran ve söyleten de bu durumlardı. M. Kemal'in yanına gider ve ağzına geleni sayar. M. Kemal paraların Hindistan Müslümanları tarafından kendi şahsına gönderildiğini söyler.
Halide hanımın kocasının mensup olduğu parti (TCF) de kapatılmıştır. Kendisinin ve eşinin geleceğinden endişe ettiğinden kocasıyla bir plan yaparak “inceleme gezisi için” yurt dışına giderler ve bir daha da dönmezler. Taki M. Kemal ölünceye kadar…
Yazıda kaynak olarak yararlandığım şu belgelere bakabilirsiniz:
- Zabıt Ceridesi;
- TBMM Gizli Celse Zabıtları;
- Hayat ve Hatıratım (Dr.Rıza Nur, 4 cilt);
- Türk Tarihi (Rıza Nur,14 cilt);
- Ali Fuat Cebesoy'un Siyasi Hatıraları;
- Sisli Tariimiz (Cemal Kutay)