Türkiye`m, canım memleketim, güzel memleketim, buram buram slam kokan biricik vatanım. Böyle güzel bir vatanı, böyle güzel bir dini ve böyle bir din anlayışını bizlere miras bıraktıkları için ecdadımıza nekadar şükranlarımızı arzetsek, nekadar dua etsek inanınki azdır. Bizlere bu güzellikleri bırakan ceddimize ve ona sahip çıkan torunlarına selam olsun.
Çocuk yaşta iken memleketimde orucu ve ramazanı yaşamak nasip oldu, sonsuz hamdolsun. 12 yıldır memleketten uzakta geçiyor ramazanlarımız, bayramlarımız. Böyle zamanlarda vatanımda olabilmeyi öylesine özledimki. Son 12 yılım Azerbaycan, Türkmenistan ve şimdide İran da geçiyor, geçmekte. Azerbaycan ve Türkmenistan`ın şu anki durumlarını çokta fazla bilmiyorum ancak bu ülkelerde kaldığımız yıllarda ramazan pekte bilinmiyor, yaşanmıyordu, yok denecek kadarda az sayıdaki insan oruç tutuyordu. Ramazan ve kurban bayramları ise sadece 1 gündü, dolayısıyle ne Ramazanı ne de bayramları yaşayıp hissetmek mümkün değildi, ümit ediyorumki şimdi böyle değildir ve düzelip normale dönülmüştür.
Ramazan deyince çocukluktan buyana aklımda kalan okadar çok şey varki, hangisini paylaşsam. Ogünlerde ilçemizdeki engüzel mahalle heryönüyle bizim mahallemizdi, mahalledeki engüzel sokakta cami sokak diye bilinen bizim sokağımızdı, en nezih insanlar burada biraraya gelmişti. Elbette başka mahallelerde de vardı butür insanlar ama bizdeki gibi bir araya toplanmış bir topluluk yoktu, herkesin gıpta ettiği bir mahalleydi ve sokaktı burası.
Gece yarısı davulun sesiyle uyanırdım sahura ve annemin mırıltısını duyardım Bismillahirrahmanirrahim diyerek yoğurduğu hamurun sesiyle karışık. Annem daha sonra hamurunu alır ve mahallemizde ortaklaşa kullandığımız (bektaşlar diye bilinen) rahmetli Rifat amcaların tandırına giderdi, aslında her evde tandır vardı ama onların tandırı her yönüyle daha uygun daha güzeldi, onun için bu tandırda karar kılmışlardı. Hayal edebiliyormusunuz 10-15 evin hanımı, gençleri, çocukları geceyarısı heyecan, mutluluk içinde bir araya toplanmış. Peki neden? Sahura hazırlık yapıp, Allah CC`ın rızasını kazanıp bu mutluluğu tadabilmek için. Bu duyguyu ancak tadanlar bilir, bizlere tadmak nasip oldu çok şükür. Her gece ayrı bir neşe ve heyecanla ayrı lezzetler buram buram tüterdi bizim sokakta. Hepside ayrı günlerde olmak üzere çeşit çeşit çörekler, börekler, bişiler, eşgililer, katmerler, peynirliler yapılır ve bitiminde herkes payını alır dönerdi evine. Evde annemin hazırlamış olduğu çay, ayran yada üzüm ve kaysı hoşafı ile yapardık sahurumuzu, eline sağlık canım annem, mekanın cennet olsun canım babam. Ailem ve çocuklarımı ayrı tutarsak bu yaşadığım şeyler benim bugüne dek sahip olduğum herşeyden daha kutsal ve daha değerli olmuştu ve bundan sonrada yine öyle olacak, öyle kalacak inşaallah.
Sabah erkenden tekrar kalkardı annem yine başlardı telaşa, bu telaşta akşam iftara hazırlık telaşıydı. İftara özen gösterilir, yine çeşit çeşit börekler tatlılar, çorbalar, salatalar, yemekler yapılırdı. Bunlar evdekilere olduğu gibi iftara davetli gelen misafirlere ve bir miktarda komşulara verilmek üzere yapılırdı. İftara fakiri-fukarayı, yetimi, talebeyi, eşi-dostu davet etmek, komşulara yemek dağıtmak çok sevaptır derdi annem ve rahmetli babam.
İlk orucum en sıcak ve en uzun günlere Temmuz ayına denk geldiği için su konusunda zorlanıyorduk, bir de çocukluk ya işte durmuyor oyun da oynuyorduk, bu da bizim daha fazla susamamıza sebep oluyordu. Dolayısıyle ikindiden akşam ezanına yakın bir vakte kadar çeşme başında oturuyor, sıcak ve hararetten başımızı sık sık suyla yıkıyor ferahladığımızı zannediyorduk ve her 5 dakikada bir bunu tekrar edip duruyorduk, büyüyünce anladıkki bu bizi besbeter susatıyormuş.
Daha sonra ezana yakın, 1 saat kadar kala pide almak için ekmek kuyruğuna girerdim, bazen saatlerce beklediğim olurdu ama o buram buram kokan dunyada eşi olmayan pidemi alınca tüm yorgunluğumu, susuzluğumu unuturdum. Hele hele o güzelim pide yumurtalı ve susamlı olunca değmeyin keyfime, dünyayı verseniz neyazar, o bana yetipte artardı bile.
Ekmek işi benim işimdi, annem dahil kimse karışmazdı bana, bende titiz, düzenli ve prensip sahibiydim bunuda bildikleri için güvenip karışmazlardı işime. Pideyi alır güzel bir şekilde sarardım ekmek bezine, soğumasın, kurumasın diye. Daha sonra tekrar sokağa çıkardım evimizin önüne ve tabiiki diğer tüm evlerin çocuklarıda çıkarlardı benim gibi, niyemi? Hani demiştimya bizim sokağın adı cami sokak diye, yenicami bizim sokağın başındaydıda ondan ve bize ancak 5 ev ötedeydi. Huzur, mutluluk ve rahmet içerisinde minareye bakardı tüm gözler. Kandiller Ezan-ı Muhammedi`den hemen önce yanardı ve yanar yanmaz kandiller yandı, iftar oldu, kabul olsun, tutanlara selam olsun diye müezzinin ezanından önce haber verebilme lezzetini alıp o mutluluğu tadabilmek için beklerdikte ondan.
Fazla uzatmayayım, büyük bir mutlulukla iftarımızı ederdik ve biraz dinlendikten sonra doğruca teravih (rahatlama) namazına koşardık. Bunlar bizim için ne büyük bir mutluluk, ne büyük bir şeref, ne büyük bir kazanç, ne büyük bir nimet ve ne büyük bir devletti. O güzelim teravihler salavatlarla kılınırdı büyük bir huşu içerisinde ve bitincede caminin karşısındaki dondurmacıda ya limonata içerdik ya da dondurmamızı yerdik, hani mukafaatımızıda alalım değilmi. Enbaştada söylediğim gibi inanın devam edecek olsam sayfalar yetmez.
Hakeza, memleketimizde son yıllarda artarak devam eden, çeşitli ramazan etkinliklerini, ramazan çadırlarını, televizyon ve radyolarımızdaki iftar ve sahur programlarını ve daha sayamadığım nice güzellikleri ilave edecek olursak farklılıklarımızı vede zenginliklerimizi anlatmaya yeterde artar diye düşünüyorum.
Hulasa bizim memleketimizde ramazan ayı ve oruç buram buram kokar, her köşesinde görülür ve hissedilir, nefes nefes yaşanır her yerinde, her karışında, tabiiki yine aynı şekilde ramazan ve kurban bayramlarımızda.
Tekrar ediyorum, yaşadığım yıllarda (8-10 yıl evvel) Azerbaycan ve Türkmenistan`da bu anlattıklarımın % 90`ını dahi görmedim yaşamadım, oruç tutmayanlarda cabası. İran`da ise radyo ve televizyonlardaki birtakım iftar programlarının dışında (ki tamamı devlet kanalı, özel olsalar nasıl olurdu bilmiyorum) bize uyan, yaşayıp hissettiren ikinci bir benzerlik yok ve yine oruç tutmayanlarda cabası. Şükürler olsunki burası İran İslam Cumhuriyeti, ya başka bir yönetim ve rejim biçimi olmuş olsaydı ne olurdu, düşünmek dahi istemiyorum.
Allah (CC) başta oruç ve teravih namazlarımız olmak üzere tüm ibadetlerimizi kabul buyurup, razı olduğu kullarından olmayı bizlere nasip eylesin.
Şimdiden Kadir Gecenizi ve Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, Allah (CC)`ın bizleri bugünlere ve bundan sonraki yıllarada kavuşturup, yaşatıp, idrak ettirmesini niyaz ediyorum.
Hayırlı ramazanlar...