Değerli dostlar geçen haftaki yazımda batının Ortadoğu'daki hamleleri ve nedenleri ile ilgili genel bir giriş yapmıştık şimdi biraz daha konuyu açarak devam edelim.
Batının temel politikalarının çoğunda ekonominin ağırlıkta olduğunu söylemiştik. Bu sadece bugün böyle değil, maalesef yıllardır süregelen bir durum. 1973 Arap-İsrail savaşı sürecinin de ele alındığı Amerika eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın yazdığı kriz adlı kitaba şöyle bir bakmıştım. 1973 savaşını Araplarla İsrail yaparken savaş öncesi görüşmeler ve pazarlıklar çoğunlukla Amerika ve Sovyetler tarafından yapılmıştır. Bu durum beş yıldır iç savaşın devam ettiği Suriye'deki durumla çok benzerlik arz ediyor. Sebep tabii ki, Ortadoğu insanının kaşına gözüne olan hayranlık değil, petrolün ve ticari alanların güvenliği ve buradaki hâkimiyet mücadelesidir.
Bu mücadelenin merkezinde çıkar ilişkileri olunca dostluklar ve düşmanlıklar konjonktüreler olarak sürekli değişmektedir. Yapılan hamleler stratejik ve menfaat merkezli. Örneğin Saddam döneminde Irak önce Kuveyt'e girmesi yönünde cesaretlendirilip tüm Arap âleminde itibarsızlaştırıldı. Sonra da batı kendi elleriyle getirdiği Irak'ın şımarık diktatörünü yine kendi elleriyle acı bir savaşla indirdi. Tabii ki olan bu bölgedeki insanlara oldu. Birçok insan öldü yaralananlar oldu, önemli bir kitle evsiz kaldı ve başka birçok acı yaşandı ülkede. Geçen yıllar batı tarafından ambargo uygulanan İran, ambargonun çok fazla başarılı olamaması üzerine (bunda İslam ülkelerinin el altından ambargoyu delmesi büyük rol oynadı) benzer bir tuzağa çekilmiş gibi. Yıllardır Şii hilali peşinde koşan İran'a; Yemen, Irak ve Suriye’de olması yönünde destek veren batı aslında İran'ı İslam dünyasında yalnızlaştırıp itibarsızlaştırıyor. Bununla hem gelecekte yapılacak her türlü müdahaleye kapı açıp meşruiyet kazandırıyor hem de ekonomik olarak çok zorlanacağı birçok cephede düşük yoğunluklu savaşa çekmiş durumda. Bakmayın siz batı ile İran arasındaki nükleer tesisler konularında antlaşmaya varılıp ambargonun büyük ölçüde kaldırılmasına. İşin aslı şu, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya ile batı arasında ciddi kutuplaşma var. Rusya'nın burada batıya gaz ve petrol kartını göstermesi ve onların alternatiflerinin azlığı, işin batı için vahim yanı. Özellikle Avrupa Rus gazına ciddi şekilde muhtaç. Bunun önüne geçmek için batı İran alternatifini kullanıyor. Bugünlerde İran gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınmasının basında sıkça haber olarak görülme nedeni de bu. Rusya ile ilişkiler rayına girene kadar Batı-İran ilişkileri tam anlamıyla koparılmayacak. Diğer taraftan İran, mezhepsel müdahaleleri nedeniyle Ortadoğu'da ve özellikle İslam dünyasında yalnızlaşırken batıya daha da bağımlı hale gelecek. Batı ise, Rusya'ya karşı İran alternatifi ile daha güçlü bir şekilde masada olacak.
Kısaca, Ortadoğu’da politikalar öyle değişken ki akşam dost olarak uyuyanlar sabaha düşman olarak uyanabiliyorlar. Uluslararası ilişkilerde günümüzün basit mantığı hep aynı dostluk ilişkileri değil, menfaat ilişkileri vardı. Tabii, Müslümanlar olarak bizim güçlü devletler kurarak bu mantığı yıkmamız gerekir.
Menfaat ilişkisi değil, insani ilişkilerin olduğu bir dünya dileği ile .