İnsan Çocuğunu 8-10 Yaşında Zifaf Odasına Koyar mı?!

Lütfi AYHAN

                   “ Müslüman insanlar eğer, 7 yaşında 10 yaşında küçücük çocuklarını zifaf odalarına koyuyorlarsa, alimler ve devlet erbabı önce, anaların ve babaların şefkat ve merhametlerinin nereye gittiğini araştıran bir kanun çıkarsınlar o zaman. Kendi doğurduğu çocuğu insan kurda yem eder de, 8 yaşında zifaf odasına nasıl koyar?!..”

“…Şimdi buradaki bu hassasiyeti suiistimal ediyorsa Müslümanlar, babalar sırf 5-10 kuruş elde etmek için, zengin bir damat, zengin bir kayınpeder, yahut ta işte evde yeniden yüzümüz mal görsün biraz, para bizde kalsın gibi, yani 3 kuruşluk dünya menfaatine, doğurduğu kızını feda ediyorsa anneler-babalar, Müslümanlar küçük yaşta çocuk evlenmesi caiz mi, değil miden önce ‘bunlar ana mı? bunlar baba mı’ diye soru sormalıdırlar.

             Bunlar Baba mı Bunlar Ana mı? Bunları Zindanlara Alınsın Teklifine de Sıcak Bakarız.

Önce halledilmesi gereken budur. Çocuğunun üzerinden para kazanıyor olduktan sonra bir Müslüman, bunları konuşmaya gerek yok artık. O zaman bu iş bitti! Çocuğunun üzerinden para kazanan bir anne-babadan her şey beklenir demektir…”

“… Bunlar baba mı? Bunlar ana mı? ‘Bunların hepsi müşahede altına alınsın, zindanlara alınsın’ diye bir teklife de sıcak bakarız. Bu kadar evladına merhametsiz olan, evladının üzerinden servet kurmaya çalışan bir insanı da, nasıl Müslüman olarak, sen Müslümanların camisine geliyorsun diye tenkit ederiz herhalde.

***

                Başlık ve alıntı  Nureddin Yıldız Hocanın konuşma ve yazıları ile dolu Sosyal Doku Vakfı sitesindendir. Haberleşmenin, doğru haber vermenin, ciddi gazeteciliğin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir hadise yaşadık geçtiğimiz günlerde. N.Y Hocanın söylediğinin tam zıddının basına, sanal aleme tam tersi olarak aktarıldığına şahit olduk.  "Bu işleri yapanlar zindanlara atılsın..."  dediği bir mevzu da "Hoca çocuk evliliklerini savunuyor" savrulmasını,  zıtlığını,  yalanını gördük.

                        Yeni Bir Mezhebimiz var: Adı Bana Göre  

              Ülkemizdeki insanların çoğu,  hakkında konuşmak için büyük bir birikim ve ilim gereken mevzuuda pek alim, çok mütehassıs. Bunlar başta din olmak üzere, tıp ve siyaset. Bir hastalığa mı tutuldunuz, bir  yeriniz  mi ağrıdı,  kolunuz mu kırıldı... Eş, dost, akraba, tanıdık anıda hemen teşhisi koyup tedavi yollarını da  gösterirler. Din ve  siyaset mevzuu da böyle. Beş dakikada hükümetler yıkılır, hükümetler kurulur. Kim hırsız, kim arsız saniyede belirlenir ve mahküm edilir. Ülkeyi kurtaracak parti ve liderde zaten zihninde hazırdır insanımızın. Mevzuu ile ilgili bildiği beş cümle ile de tezini ispatlar hemencecik. 

             Hele de din konusu; Maşallah bu mevzuuda alim! (RASİH) olmayanımız yok gibi. Yıllarca ilim öğrenmek için çaba sarfeden,  hafızlık yapan, okullarda medreselerde dirsek çürütüten 7-8 ilimde mütehassıs olmak için yıllarca çalışan insanların bile hakkında söz söylemeye, görüş bildirmeye çekindiği konularda, " Bence" kalkanını ele alan "alim!" kardeşlerimiz, saniyesinde birer imamı azam, birer şafii, birer maliki, birer Ebusssud kesiliveriyorlar/kesiliveriyoruz. Bunun en tabi sonucu şu: Yarım doktor candan, yarım hoca dinden... 
                                            Susmak En Büyük Silah 
              Bu sonuç hemen oluşmuş bir hal değildir. yılların biriktirdiği sosyal ve kültürel bir olgudur bu nedenle de tedavisi kısa sürede tamamlanamaz. Yapılacak en acil iş ise BİLMEDİĞİMİZ KONUDA SUSMAK. Rabbimizin ayetinde buyurduğu emrini dinlemek: ""Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur." (İsra 36). 
              Ülkemizin sayılı ve saygın Hocalarından Nureddin Yıldız Hocanın bir konu ile ilgili, dile getirdiği ve katılmadığını bildirdiği bir konuda, içeriğini bilmeden, mahiyetini anlamadan kendisine sorulan bir soruya ( ki o soru bir hüküm bildiriyor) cevap olmak üzere görüş bildiren sağlık bakanımız bir yanlışa imza atıyor. Gerçi sonradan bu yanlışını düzeltmek için bir açıklama yapıyor ama olan olmuştur artık... Bulunduğu makam icabı, edindiği meslek  gereği (çünkü o bir doktor ve bakan. Doktorluk alanında konuşabilmek için ne kadar büyük çalışmaların, ne kadar büyük gayretlerin olacağını; bir bakan olabilmek için ne kadar büyük çalışmalar yapılması gerektiğini  en iyi bilenlerden) tecrübeli biri. 

                    Hocanın sert çıkışının sebebi galiba ülkemizde  din ve alimlerle ilgili herkesin her şeyi söyleyebiliyor olmasına olan kızgınlığından. Nureddin Yıldız  Hoca belkide bu genel ve yanlış anlayışı yıkmak, bu genel "cahil cesaretine" bir ket vurmak için böyle bir çıkış yaptı. Basın açıklamasında işin mahiyetini açıkladı. Sonra bazı sohbetlerine ara verdiğini bildirdi. (bunun sebebini ben anlamadım doğrusu.) Kamuoyundan ve işin uzmanlarından da destek gördü. Hocanın bu çıkışı İnşallah  ilme ve dine karşı yapılan  saygısızlıklara bir set olur.

                Yalnız sayın bakanı da anlamak lazım. Çünkü o da tartışılan konunun bir tarafının uzmanı. Şu anda bilhassa Afrika da ki insanlar arasında çocuk evlilikleri büyük bir istismara sebep oluyor. Sayın Bakan, herhalde çocuk yaşta evlendirilen çocukların   ne büyük bedensel acılar yaşadığını, ne büyük ruhsal bunalımlara sürüklendiklerini, küçük yaşta doğum yaptıkları için bir çok hastalığa düçar olduklarını biliyor olmanın ızdırabı ile bu tepkiyi vermiştir. İşin tıbbi yönü ile ilgili konuşmak görüş belirtmek  en başta O'nun hakkıdır. 
                  Bu tartışmanın en büyük yanlışı başta da belirttiğim üzere ihtisasa saygı göstermemek, bize söylenen her şeye inanmak, bir şeyin (haber, görüş, fikir) mahiyetini öğrenmeden onunla ilgili konuşmak, sanal alemde  paylaşım yapmak.  Çare,  bilmediğimiz konuda susmak, mevzuuyu tam anlamadan görüş belirtmemektir. Yazıma Sosyal Doku sitesindeki "kamuoyuna duyurulur" bildirisi ile son veriyorum.:

"...İslam hukukunda, evlilik akdi ile fiili evlilik ayrı hususiyetlerdir. Fiili evlilik için buluğ ve rüşt şartdır. Evlilik akdinin tarafları, buluğ ve rüşt ile beraber “hiyar’ül buluğ” hakkı çerçevesinde, fiili evliliğe geçiş veya vaz geçme hakkına her halükarda sahiptirler. Buluğ ve rüştten önce fiili evlilik caiz değildir. Buluğ ve rüştten önceki çocuk evlilikleri, her halükarda suistimaldir...” 

http://www.sosyaldoku.com/haberler/13562-basin-aciklamasidir

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.