Genç ve yakışıklı Alaattin lise son sınıfa geçmiştir. Aslen Balıkesirli olan ailesi İzmir'de yaşamaktadır. Alaattin de yatılı olarak Kırklareli İmam-Hatip Lisesi'nde okumaktadır. Ailesinden ayrı 6 sene geçirip 7.seneye giren genç Alaattin'in duyguları biraz karışıktır. Bir taraftan liseyi bitirdiği için sevinmekte diğer taraftan da 7 senesini geçirdiği bir yerden ayrılacak olmanın hüznünü taşımaktaydı.
Genç Alaattin orta boylu, ciddi manada yakışıklı ve babasının mesleği terzilik olması hasebiyle yakışıklılığını giyimiyle de perçinleyen bir yapısı vardı. Maço olamayacak kadar naif ve romantik bir yapıda idi. Bu özelliğini hassaten belirtiyorum çünkü fiziği sert sporlardan çok sanata ve edebiyata uygundu. Şiir, edebiyat dedin mi Alaattin en güzelini becerirdi. Mesela Çanakkale Şehitlerine şiirini müthiş okurdu. Ancak Alaattin'e güreş dersen sonuç alman zor olurdu. Özetle genç Alaattin böyle birisiydi…
Bir gün yurdun yemekhanesinde Alaattin'i düşünceli gören samimi arkadaşı Salih "Ne düşünüyorsun arkadaş böyle, Karadeniz'de gemilerin mi battı yahu?" diye sorar. Alaattin de "Arkadaş, bu sene lise bitiyor. Koskoca 7 sene geçti. Dile kolay tam 7 sene!. Ailelerimizden uzakta burada kader birliği yaptık ve neredeyse kardeşten ileri dostluklar kurduk. Bunların hepsi bitecek ve herkes bir tarafa gidecek. Birinci üzüntüm budur. Bir de 7 senemizi verdiğimiz bu yerden sessizce çekip gitmek te bana ters geliyor. Bu memleketi seviyorum ve istiyorum ki ben buradan gidince üç gün sonra unutulmayayım. Bir şey yapayım ki buradakiler beni kolay unutmasın ve bir süre bile olsa adımı ansınlar istiyorum arkadaş" diye cevap verir. Salih buna karşılık birazda şakayla "Pehlivan Rüstem'i güreşte yen namın olur ve uzun yıllar adın anılır" der.
Burada kısa bir açıklama yapmak gerekiyor. İmam-Hatip lisesinin en iddialı olduğu spor dalı güreşti. En büyük rakibi de devrimci Teknik ve Endüstri Meslek lisesiydi. 1980 öncesi bu rekabet devrimci-akıncı boyutunda yer alıyordu ve 1980 geçeli henüz bir iki sene olmuştu. Yani hatıralar henüz canlılığını koruyordu. Teknik lise güreşte İmamlara üstünlük sağlamak için her yola başvururdu. En son transferi Ticaret lisesinden Rüstem pehlivandı. Rüstem fizik olarak Ruslara çok benziyordu (devrimciler bu yönüyle de ona sempati duyuyorlardı). Pomak olmasından kaynaklanan beyaz tenli mavi gözlü idi ve müthiş bir kas yapısı vardı. Yani adam sanki güreşmek için yaratılmış tam bir Zaloğlu Rüstem tipinde idi. Adama okumadan diploma verme vaadiyle transfer ettiklerini biliyoruz. Rüstem'in bir sürü şampiyonluğu vardı. Onun sıkletinde bizim İmamların en iyi derecesi ikincilikti.
Alaattin bu öneriyi duyunca sevindi ve "Hakikaten doğru söyledin, ben bu adamı yenersem namım yürür ve kolay unutulmam. Hay Allah razı olsun senden kardeş" deyince Salih " Kardeşim sen hayatında hiç güreş yapmamış birisin. Güreşe dair tek bir oyun bile bilmezsin. Bu adam seni parçalar be. Ben şaka söyledim sana" dese de Alaattin'in aklına yatmıştır bu iş, Salih ne dese nafileydi.
Bunun üzerine diğer arkadaşları ile bir araya gelip bu işin olurunu konuşmaya karar verdiler. Öncelikle Alaattin'in kilo alıp Rüstem'in kilosuna çıkması gerekiyordu. Turnuvaya da yaklaşık 2 ay kalmıştı. Bu sürede güreş takımındaki arkadaşları Alaattin'e en azından birkaç oyun öğreteceklerdi. En önemlisi bu işe Alaattin inanmıştı ve müthiş bir gayret gösteriyordu. Özel yemek menüleriyle kilo almaya gayret ediyor diğer taraftan bir iki tane de olsa güreş çalımı öğrenmeye çalışıyordu. Karşıdan bakınca bu işin olacağına pek inanmıyor ama şevki kırılmasın diye de Alaattin'e açıkça söylemiyorduk.
Neyse beklenen zaman gelmişti. Turnuva için ilk tartı yapıldı ancak Alaattin'in biraz eksiği çıktı. Bir iki kilo sıvı içecek içirtip tekrar tartıya soktular ve Rüstem'in sıkletine girmesini sağladılar. Ancak bu yeterli değildi. Rüstem seri başı pehlivan olduğundan Alaattin'in onunla güreşmesi için bir iki kişiyi yenip finale çıkması gerekiyordu.
Bu da bir şekilde nasip oldu ve Alaattin finalde Rüstem ile güreş yapmaya hak kazandı. Çok iyi hatırlıyorum Rüstem bizim Alaattin'e bakınca resmen keyiflendi. Bıyık altından da üstünden de aleni gülüyordu adam. Nitekim ilk rauntta kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı bizim Alaattin ile. İkinci raunda çıkarken Alaattin'de gerçekle yüzleşmenin bir durgunluğu var ancak yine de bu işe girdik sonuna kadar gideceğiz arzusu da vardı. Rüstem keyifle güreşe başladı yani bizimki ile oynamaya diyelim. Güreşin bazı yerlerinde bakmaya korkar olduk. Tam bu sırada Zaloğlu Rüstem kendi oyunuyla köprü durumuna düştü. Bundan sonrasını Alaattin'den dinleyelim; "Oğlum Alaattin bu yakaladığın ve yakalayacağın ilk ve son fırsat. Bu adam buradan ayağa kalkarsa seni resmen yer" dedim kendime ve bütün gücümle bastırmaya başladım. Teknik bitmiş iş kaba güç yarıştırmaya gelmişti. Sonuçta aynı kiloda değil miydik?
Bu sırada bizim grup yani İmamlar öyle bir tezahürat yapıyor ki sanki kapalı spor salonunun çatısını sesimizle uçuracak gibiyiz. Alaattin ile birlikte biz de Rüstem'in üzerine çıktık ve hep birlikte bastırıyoruz da bastırıyoruz..
Her insanın gücünün bir sınırı olduğu gibi Rüstem de takatinin son raddesine geldi. Bu arada Rüstem'in beyaz teni kızıla döndü. Son bir hamle ile köprüden kurtulmak istedi ama Alaattin mengene gibi sıktığı için buna muvaffak olamadı. Bütün gücünü toplamak için öküz böğürmesine benzer bir nara atarak kalkmak isteyen Rüstem bayılarak tuş oldu. Alaattin ayağa kalktığı zaman salon yıkılıyor ama hala kazandığına inanamıyordu.
Evet! İnanç ve azmin zaferiydi bu! Alaattin arzusunu gerçekleştirmiş ve imkansız görünen bir işi olur kılmıştı. Hakikaten uzun yıllar o sıklette Rüstem'i yenen çıkmadı. Bizim okuldan birisini yendiği zaman biz İmamlara döner ve hareket yapardı. Bunun üzerine biz de "Alaattin geliyor, Alaattin geliyor" diye tezahürata başlardık. Bu söz Rüstem'i çıldırtmak için yeterdi. Öfkeden kızarıp hemen orayı terk ederdi. Rüstem okulu bitirip ayrılınca Teknik liseliler turnuvalarda Rüstem lehine tezahürat yapınca biz de "Alaattin geliyor, Alaattin geliyor" derdik. Teknik lise "Bizde Rüstemler bitmez" deyince de " Her Rüstem'inize karşılık bir Alaattin'imiz olacak" diye mukabele ederdik.
Sevgili Alaattin agam hala hayat güreşine devam ediyor. Hayat güreşi ona çok faullü hareketler yaptı. Hayat güreşi maalesef her zaman mertlik içinde geçmiyor. Bu müsabakayı da kazanacaktır inşallah. Allah yar ve yardımcısı olsun.