Ak Parti üniversitelerde başörtüsü yasağına karşı, ama ilkokul öğrencilerinin başörtüsüyle öğrenim görmesini de mi savunuyor? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül eşinin buna 'karşı' olduğunu bildirmesi üzerine görüş açıkladı; o da karşıymış... Başbakan Tayyip Erdoğan "Bu konuda sizin görüşünüz ne?" sorusuna, konuyu seçim sonrasında ve yeni anayasa çerçevesinde ele alacakları cevabını verince, onun bu cümlesi 'taraftar' olduğu biçiminde yorumlandı.
Anamuhalefet partisi CHP için gün doğdu. Dünyanın vicdanını rahatsız eden üniversitelerdeki başörtüsü yasağına karşı çıkmaya devam için gerekçe bulmakta zorlanıyordu, şimdilerde "İlkokulda olur mu?" sorusu eşliğinde üniversitelerdeki yasağa kulak tıkayabiliyor.
Diyelim, Ak Parti ve Başbakan Erdoğan -ilkokul bir yana- kundaktaki bebelere de başörtüsü taktırmak niyetinde ve CHP buna şiddetle muhalif; bu durum Kemal Kılıçdaroğlu'na ve CHP'ye üniversitelerde uygulanan haksız ve anlamsız yasağı sahiplenme hakkı verir mi?
CHP ve lideri önce bir yanlışın ortadan kaldırılmasına çabalayacak ki, kendisinin 'yanlış' gördüğü başka bir uygulamaya karşı çıkarken yanında müttefik bulsun. Sürekli yanlışı savunagelen bir kişi veya kurum, doğruyu savunur hale geldiğinde, etrafa derdini anlatmakta her zaman zorlanır.
CHP bugün bu durumda.
Olgunluk çağında, üniversite öğrencisi genç kızların başlarını örtme özgürlüğünü yürek ferahlığıyla savunabilse ve "Ergen insanların giyim-kuşamına karışmak kimin haddine?" diyebilseydi Kılıçdaroğlu, bugünkü tartışmada eli daha güçlü olurdu.
Başbakan Erdoğan'ın tartışmaya bodoslama girmek yerine konuyu seçim sonrasına ertelemesi ve yeni anayasa ile irtibatlaması seçim hesabıyla ilişkili midir? CHP'nin böyle bir iddiası da var çünkü.
Her partinin oy hesabı yapmasından doğal bir siyasi davranış düşünülemez. CHP neden Deniz Baykal ile yola devam etmedi de kendisine yeni bir genel başkan seçti? Neden Kemal Kılıçdaroğlu oldu bu seçim? CHP veya Kılıçdaroğlu ilkokul çocuklarının bile haksız ve anlamsız bulduğu üniversitelerde başörtüsü yasağına neden karşı çıkamıyor?
Bunların hepsinin CHP'nin oy hesabıyla bir biçimde ilgisi var.
Yeni anayasa randevusu doğru bir tercih aslında. Laiklik genel başlığı altına giren, temel hak ve özgürlükler alanını da ilgilendiren sorunların istisnasız hepsi 'anayasa' ile çözülebilir. Yalnızca din özgürlüğüne ilişkin başörtüsü sorunu değil, Kürt sorunu ve Alevi kesimin şikayetleri de öyledir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri arasında sayılan hemen her konunun anayasayla anlamlandırılması gerekiyor. Yasaksa yasağın, özgürlükse özgürlüğün anayasa koruması altına alınmaması, ihtilaflara ve haksızlıklara yol açıyor.
Konumuz olan başörtüsü 1982 Anayasası vesayetçi bir anlayışla kaleme alındığı için üniversitelerde yasaklanabildi ve Meclis'in yasa ve anayasa değişiklikleriyle yasağa müdahale girişimleri de o yüzden püskürtüldü. Sivil ve demokratik bir anayasa, yanlış yasaklara imkan vermezken baskıcı ve zorlayıcı uygulamaların da önüne set çekecektir; elbette hakları ve özgürlükleri zedelemeden...
Anayasanın dili keyfi olunca yasaklar da en yaygın biçimiyle uygulanabiliyor.
CHP'ye tüyo vermiş oldu Başbakan Erdoğan, konuyu seçim sonrasına ve yeni anayasaya bırakarak: Kemal Kılıçdaroğlu, başka herhangi bir sebeple olmasa bile sekiz ay sonra gidilecek seçimde partisinin oylarını artırabilmek için, özgürlükçü bir tavır takınarak üniversitelerde uygulanan yasağa karşı çıkmalı, oylarını artırarak çıkacağı seçimden alacağı güçle yeni anayasa üzerinde etkili olmaya çalışmalı.