4306 sayılı “İlköğretim Ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık Ve Meslek Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun İle 24.3.1988 Tarihli Ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Ve Bazı Kâğıt Ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun” ile birlikte 1998 yılından itibaren ilkokul ve ortaokullar birleştirilerek ilköğretim kurumları haline dönüştürülmüş, okul içerisinde birinci ve ikinci kademe uygulamasına geçilmiştir. Eskiden öğrenciler ilkokul ve ortaokulda ayrı statülerde ve mekânlarda eğitim süreçlerine tabi tutulurken yeni yasa ile bunların tek çatı altında birleştirilmesiyle beş yıllık eğitim sekiz yıla çıkarılmıştır.
1997 yılında tartışmalarla kabul edilen 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulaması ile eğitimde arzu edilen hedeflerin büyük bir kısmına ulaşılamamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçildiğinde 3 yıl içinde öğrencilerin 30 kişilik sınıflarda okuyacağını, ilköğretimin 4. ve 5’inci sınıflarından itibaren öğrencilere en az bir yabancı dil öğretileceğini, her ilçede en az iki okula bilgisayar laboratuarı kurulacağını, taşımalı eğitimde öğrencilere öğle yemeği verileceğini, öğretmensiz okul kalmayacağını vs. vaat etmişti. Ne var ki her yıl milyarlarca dolar para harcanmasına rağmen bu vaatlerin büyük bir kısmı gerçekleştirilememiştir.
28 Şubat sürecinin ideolojik havasına uygun olarak hayata geçirildiği bilinen 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili olarak basına da yansıyan bazı iddialar ortaya atıldı. Bu iddialardan Eski Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen bir ses kaydında, Karadayı; Mesut Yılmaz’a altın tepside iktidar teslim ettiğini söyledikten sonra karşılığında bir takım talepleri olduğunu bunların arasında hükümetten 8 yıllık eğitimi mutlaka sağlamalarını istediğini söylemekteydi. Buna göre Orgeneral Karadayı’nın 8 yıllık zorunlu eğitim talebinin ardında İHL’lerin orta bölümünün yok edilmesi yatmaktaydı. İHL’nin önü kesilmesi için atılan bu adımın pek çok köklü eğitim kurumununda yapısını bozacağı hiçbir şekilde hesaba katılmadı. Anadolu Liseleri, Fen Liseleri öğrenci alımlarını 8. sınıf sonuna bırakmak zorunda kalırken; pek çok köklü özel okul orta kısımlarını kapatmak yada ilkokul açmak zorunda kaldı. Aslında 8 yıllık zorunlu temel eğitim projesi yeni değildir, ilk kez yine olağanüstü bir süreçte 12 Mart Muhtırası sonucu kurulan I. Erim Hükümeti programında; "zorunlu öğretim süresinin ileride bütün yurda yayılmasına hazırlık olarak çok yönlü öğretim yapan ve öğrenciyi hem üst okullara hem de çalışma hayatına hazırlayacak 8 yıllık okulların deneme olarak kurulmaları için gerekli hazırlıklara hemen başlanacaktır" şeklinde karşımıza çıkmıştır.
8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının ardında herhangi bir siyasi niyet olmuş olsa bile bu uygulama özellikle kırsal kesimde kız çocukların 6.sınıfa devamında yüzde yüzlere varan artışlara neden olmuştur. Keza erkek çocuklarında okullaşma oranı bir hayli artış göstermiştir. Ancak bu durum kesintisiz 8 yıllık eğitim uygulamasının doğurduğu çok önemli problemlerin görmezden gelinmesine sebep olmamalıdır.
Sorunun pedagojik boyutu çok önemli;
Bu kanunla hedeflenen sosyal-siyasi hedefleri bir tarafa bırakacak olursak bu uygulamanın yarattığı bazı sorunların acilen çözülmesi gerekmektedir. Bu problemlerden en önemlisi; “I. Kademe ile II. Kademe öğrencilerinin aynı mekânları paylaşma” uygulamasıdır. Eski sistemde ilkokuldan ortaokula geçiş öğrenci için yeni bir aşama olma özelliği ile ayrı bir motivasyon kaynağı olmakta ve çocuklar kendilerinin daha bir olgunlaştığını düşünmekteydiler. Şimdi ise çocuklar için II. Kademe uygulaması sınıf öğretmeninin yerini birden çok öğretmenin alması dışında fazla bir anlam taşımamaktadır. Fiili uygulamada bu gün pek çok okulda 4. ve 5. sınıflarda -öğretmen sayısı yeterli ise Müzik, Beden Eğitimi, İngilizce, Görsel Sanatlar, Satranç vb.- derslere sınıf öğretmenleri dışında öğretmenler girebilmektedir.
Birinci ve İkinci kademenin acil olarak birbirinden ayrılması gerekmektedir. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz yaş problemidir. 7-14 yaş arası oldukça uzun ve çok önemli bir dönemi kapsamaktadır. Yeni uygulamalar ile birlikte -ana sınıflarını da işin içine kattığımızda- son sınıflardaki öğrenciler ile ilk sınıflardaki öğrenciler arasında çok büyük bir yaş farkı doğmaktadır. Bu kadar farklı yaş gruplarındaki öğrencilerin okullarda aynı ortak mekânları paylaşmaları pedagojik açıdan sorunludur. II. kademe öğrencilerinin yaşları ile paralel farklı problemleri olmaktadır ve bu da beraberinde farklı problemler yaratmaktadır. Ergenlik dönemine giren ya da girmeye hazırlanan bu öğrencilerin davranışları farklılaşmaya başladığı gibi bu öğrencilere yaklaşımda daha farklı olmalıdır. Bu farklı yaklaşımlar küçük öğrenciler tarafından da fark edilmekte ve bazı yanlış davranışların temelini atmaktadır. Duygusal, bilişsel ve fiziksel düzeyleri birbirinden oldukça farklı öğrencilerin bir arada bulunması beraberinde pek çok problemi getirmektedir. Bu problemlerden kaynaklanan uygunsuz hal ve hareketlere çoğunlukla öğretmen ve okul idareleri yeterince müdahale edememektedir. Özellikle bölge yatılı okullarında bu problemler daha bir fazla önem arz etmektedir.
Milli Eğitim müdürlüklerinde çalışan bin 300 eğitimci ve akademisyenin hazırladığı bir raporda, 8 yıllık kesintisiz eğitimin öğrenciler için zararlı olduğu ifade edilmişti. “Raporda, 8 yıllık kesintisiz eğitim ile birlikte aralarında büyük yaş farkı bulunan öğrencilerin kantin, tuvalet, bahçe gibi mekânları ortak kullanmalarından kaynaklanan sorunların ortaya çıktığı vurgulanıyor. İlköğretimlerde zorunlu eğitimin kesintisiz olmasının yönlendirmede sorunlara da sebep olduğu belirtilen raporda bu durumun, mesleki eğitimi olumsuz etkilediği vurgulanıyor.”
Ortaokulun yani II. Kademenin ilkokulun (I.Kademenin) devamı şeklinde değil de liseye hazırlık amacı güden bir eğitim süreci durumuna getirilmesi elzemdir. Bu bakımdan I.Kademe ile II. Kademenin acilen birbirinden ayrılması gerekmektedir.