Hem ağlıyor hem toprağa kapanmış bu ağıdı yapıyordu mezarın başındaki gölge. Ziver sesinden tanıdı bu yabancıyı Aşti idi bu ta kendisi. Tam kalkıp gideyim diye hareket ettiği anda bir kurumuş dala bastı ve bu sese Aşti hemen ayağa kalktı korku ile.
- Kim var orada ?
Diye sesin geldiği yöne seslendi.
Ses gelmeyince daha yüksek bir sesle seslendi. O arada Ziver köpeği Ares’i sakinleştirerek saklandığı yerden çıktı. Aşti’nin başı örtülü sadece gözleri görünüyordu. Aşti; Ziver’i görür görmez tanıdı, şaşırdı ve korkuya kapıldı.
- Ne arıyorsun burada ?
Dedi Ziver’e Aşti
Ziver :
- Bizim evin önünden geçerken gördüm seni tam seçemedim seni ve takip ettim. Mezarlığa geldiğini ve Avaşi’nin mezarı başında seni görünce şaşırdım. Neden kaçıyorsun suçlu değilsen kazara olmuşsa gel teslim ol artık aramızdaki husumet zaten vardı iyice husumeti arttırma hadi Aşti yapma
dedi ama nafile Aşti
- Hayır Ziver o kaza değildi hayır
dedi
ve arkasını dönerek koşar adımlarla kaçtı gözlerden kaybolana kadar Ziver peşinden baktı ve Aşti’nin
- Hayır Ziver o kaza değildi hayır
Deyişi kulaklarında çınlıyordu. Şaşkındı duyduklarından, anlam veremiyordu hiçbirine.
O dalgınlıkla eve doğru yürümeye başladı dışarının soğuğunu hissetmeden yürüdü yürüdü. Yanında Ares olmasa eve geldiklerini fark etmeyecekti.
Zelal perdeyi açmış onu bekliyordu geldiğini görür görmez de hemen kapıya geldi ve kapıyı açtı dışarının soğuğu eve doldu bir anda, hemen kapıyı kapattılar. Ziver’in ağzına sanki mühür vurulmuştu. Zelal sorular sorsa da o hiç konuşmadı ve sadece hadi yatalım diyebildi.
Günler günleri aylar ayları kovaladı Ziver’in o gece Aşti’nin söyledikleri hiç aklından çıkmadı sürekli düşündü. Kaza değildi demek ne demek o zaman planlanan bir cinayete mi kurban gitmişti peki kim di bu emri Aşti’ye veren?
Gelecekleri nasıl olacaktı her birinin de yeni cinayetler olacak mıydı? Hep bu sorulara yanıt veremeden geçti günler haftalar.
Doğuma 3 ay kalmıştı. Artık tüm hazırlıklar tamamlanmış sayılırdı. Zelal’in heyecanı daha bir artmıştı. Oğlunu daha bir hisseder olmuştu içerisinde, bu ne güzel bir mutluluktu. Son zamanlarda bez bebeğini de eline almaz olmuştu. Ziver’de aynı heyecanı yaşıyordu. Zelal’in oğlumuz tekme attı, oğlumuza anamla şunları bunları aldık ya da oğlumuzla şunları yapacağız diye hevesli konuşmaları Ziver’i az da olsa Aşti ile konuştuğu o andan uzaklaştırıyordu ama beynini kemiren cevap bulamadığı bu durumu kimseye de anlatamıyordu.
Bir gün bitiminde evinin bahçesinde otururken dışardan ayak sesi duydu başını kaldırınca kendisine bakan bir çift göz gördü ve o göz arkasını dönerek mezarlık yoluna doğru gitmeye başladı. Ziver Aşti’yi hemen bildi ve hiç düşünmeden ardı sıra onu takip etmeye başladı. Soruların cevaplarını bulacaktı onda elbet.
Mezarlık yoluna vardıklarında o kişiyi gözden kaybetti ve ensesine inen sert bir darbeyle orada yığıldı kaldı.
Bu arada Aşti’yi adamlar öldürmüşler Ziver’i de yanlarına alarak oradan plakasız bir araçla karanlık çökerken uzaklaşmışlardı.
Şu an için Aşti ölmüş ve Ziver’de bilinmez kişiler tarafından bilinmeze doğru baygın halde yol alıyordu. Zelal ise evde karanlık çöküp Ziver’in dönmediğini kayınbabası Peyman ve anası Bejndar ve kayın anası Adar’a haberciler göndererek bildirmişti. Bu arada aşiretin birkaç üyesi de evi doldurmuşlardı bile derhal aramalara başlanması talimatını verdiler. Kalabalık bir grup derhal köye dağıldılar ellerinde fenerler Ziver’i arıyorlardı. Bir tek gören vardı köyün çobanı Ziver’i mezarlığa doğru tek başına yürürken gören tek o çoban Baz’dı. 29 yaşında bir delikanlı idi Çoban Baz. Karısı Kevok ve oğlu Behrem’le yaşayan bir çoban.
Köyün her yanı aranmıştı hatta mezarlık bile fakat Ziver bulunamamıştı. Sadece kan lekeleri vardı yerde. Biraz daha aramalar devam edince bir köşede Ziver’in atkısının olduğu görüldü işte bir ipucu bulmuşlardı ama neye yarardı bu. Haberi geç de olsa alan jandarma derhal olay yerine gelmişti bile. Jandarma komutanı Ziver’in babası Peyman’la görüşmeye başladı.
Kan izleri örnek için alındı ve tahlile gönderildi kimindi bu kan izleri. Hem Ziver hem de Aşti’ye aitti bu kanlar. Ne olmuştu burada? Ayrıca jandarma 4 kişinin daha ayak izlerini buldu ve arabanın lastik izlerini. Hangi yola gittikleri tam net değildi zira çok fazla ve değişik yerlerde iz vardı. Şaşırtmaca yaparak araba ana yola çıkmıştı anlaşılan.
Bu olanlardan haberi olmayan Zelal sürekli ağlamaklı evde beklerken vakit gece yarısı olmuştu. Peyman kayın babası eve geldi. Zelal yalnız gelen babasının yüzünden tatsız durumların olduğunu anladı ve oracıkta bayıldı. İki canıyla yine iyi dayanıyordu. Köyün ebesi getirtildi hemen, ama daha doğuma vardı lakin Baran doğmak için sabırsızlanıyordu. 7 aylık olmuştu artık annesine ulaşmak istiyordu Baran. Ebe derhal sağlık ocağına götürülmesini burada doğumun anne ve bebek için riskli olacağını anlattı aile bireylerine. Derhal Sağlık ocağına götürüldü Zelal. Yaklaşık 1 saat içinde doğum yaptı ve bölgenin hastanesi gibi olan sağlık ocağında Baran’cık kuvöze kondu.
Doğum olalı yarım saat olmuştu. Zelal Baran’ın bulunduğu odanın penceresinden kuvöz içinde duran küçük bebeğe anlamsız anlamsız bakıyordu. Gözlerinden yaşlar süzülürcesine dalmışken bir sesle irkildi. Hemşire Zeynep idi seslenen elinde kıyafetlerle.
- Hadi Zelal oğlunla buluşturayım sizi
O kadar yumuşak ve sevecen bir ses tonuyla konuşan bu hemşireye dingin olan Zelal sarılarak dakikalarca ağladı ağladı. Kocası yanında değildi bebeği olmuştu kendisi zaten çocuktu herşey çok kötü idi onun için şu an.
Birkaç dakika ağlayan Zelal’i Hemşire yine müşfik bir edayla yardım ederek küçük Baran’la buluşturdu. Anne oğulun ilk buluşması Zelal’in konuşmaları hemşireyi de ağlatmıştı. Minicikti Baran doğalı 1 saat olmuştu ama yaşam savaşına çok erken başlamıştı. Erken doğarak ve babasız olmak ne kadar kötü bir talihti.
Bir süre oğluyla başbaşa kalan Zelal çıkışta babası Aso ve annesi Bejndar ile karşılaşır. Birbirlerine sarılan ana kız bu olanlara anlam verememenin üzüntüsünü taşıyorlardı. Zelal’in odasına geçtiler beraber şimdi tek duaları Baran’ın iyileşip aralarına dönmesiydi. Çok güzel bir bebekti melekler gibiydi iyi olacaktı inşallah.
Bir hafta sonunda Baran hakkında güzel haber verildi iyiye gidiyordu inşallah çok yakında kuvözden çıkacaktı. Hep birlikte hastanede bekleyen aile Baran’la çıkacakları, evlerine gidecekleri günü sabırsızlıkla bekliyorlardı.
2. hafta sonunda Baran olduğu halde tüm aile artık eve çıkmak üzere hazırlanıyorlardı. Evdeki hazırlıklar görmeye değerdi. Kolay değildi aşirete bir üye daha katılıyordu. Babası kayıp olsa da büyükler organizasyonu yapmışlardı bile çünkü bebek Baran bu karşılamayı ne olursa olsun hak ediyordu.