Değerli okuyucularım bir süredir Habername yazılarıma ara verip kitaplarımla hemhal oluyordum. Bu arada 2. Kitabım “İletişimin Aşk Hali” yayımlandı.
Gündem ateş çemberinde. Kuzeyimizde 2 büyük devlet savaşa tutuştu. Batı, yani ABD ve AB var güçleri ile kızıştırıp kenara çekiliverdiler.
Bu kadar kızıştırma olmasa idi belki bir sulh yolu bulunacaktı. Lakin iletişim kanalları başkalarının eline geçti. Bunca iletişim aracının revaçta olduğu İletişim ve Sosyal Medya Çağında iletişim kuramadılar.
Yani aslında biri birlerini anlayamadılar.
Aynı dine, yakın ırklara, 100 yıla yakın aynı birlik devlet altında (SSCB) beraber yaşayıp henüz 30 yıllık farklı bayraklar altında bulunmaları onları çatışmadan alıkoyamadı.
Çünkü doğru iletişim kurmaları savaş çığırtkanları tarafından engellendi.
Afganistan’da kana doymadılar, Irak’ta kana doymadılar, Suriye’de kana doymadılar.
Bosna’da da sarışın ve mavi gözlüler katledilmişti, ama ilgilenmediler. Şimdi sarışın ve mavi gözlüler ölüyor diye timsah gözyaşları döküyorlar.
Onlar bizim dindaşlarımızın yarasına merhem olmadılar.
Maalesef çok üzücü bir durumdu.
Savaştan kaçanları denizde ölümlere terk ettiler. Karada dikenli örgülere mahkum ettiler. Ayrımcılık yaptılar.
Böyle mi olmalıydı.
Ben Basra'dan Ömer...
"Bu zulüm yerde kalmaz
Yemin olsun ki asra.
Önce mevtül insanlık
Sonra harabül Basra"
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks;
Önce demokrasi yağdı göklerden
Sonra özgürlük geçti üstümüzden
Palet palet...
Ve insan hakları namlularından
Yüzü maskeli adamların
Saniyede bilmem kaç bin adet.
Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu
Babamın vücudunda
Tam on sekiz adet
İnsan hakları saymışlar.
Annem zaten yoktu
Ben doğarken
İlaç yokluğundan ölmüş.
Ambargo falan dediler ya
Anlamadım, çocuk akli iste
Sen daha iyi bilirsin...
Sizde de barış böyle midir Franks?
İnsan hakları çocukları yetim,
ve ayaksız bırakır mı orada da?
Ya demokrasi?
Güpegündüz pazara düşer mi?
Ve zenginlik...
İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı?
Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da?
Babamla söylediğim son dua dilimde,
Ayaklarım hastanede,
Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar
Elimde kaldı...
Çocuğun var mı Franks?
Al... çocuguna götür onları
Bir işe yarasın.
Kim bilir baktıkça,
Belki beni hatırlarsın
"Bu nasıl demokrasi.?
Düştüğü yeri yaktı
Merhamet hür dünyaya
Bu kadar mı Irak'tı?"
Basra’lı Ömer; bu kadar mı yalnız bırakılmalıydı.
Şimdi gelelim iletişimin ferdi tarafına.
Kitabımdan bazı bölümlerden alıntılar yaptım.
Günümüz dünyasında insanlar arası ilişkiler yüz yüze iletişim düzleminden sanal âlem mecrasına kaymıştır. Bugün internet yemek içmek kadar hayati bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Peki, daha yirmi yıl öncesinde kimsenin hakkında pek de bilgi sahibi olmadığı sanal âlem nasıl oldu da bu denli hayatın merkezi hâline geldi?
Ne oldu da insanlar bugün “teknoloji bağımlılığı” gibi çok yaygın bir rahatsızlığın pençesinde kıvranır oldu? Bunun pek çok nedeni olduğu söylenebilir.
Psikolojik, sosyolojik, kültürel pek çok eksiklik insanları internet üzerinden benliğini tatmine itmiş olabileceği gibi, internetin alışveriş açısından sunduğu kolaylık ve çeşitlilik, pek çok bilgiyi rahatlıkla elde etme imkânı, eğitim iş bankacılık gibi, çok geniş bir yelpaze de sunulan hizmetler de internetin hayatı bu denli kuşatmasında başat rol oynuyor olabilir.
Tüm bunlara ek olarak internet üzerinden hayata dâhil olan bir başka önemli alan da sosyal medyadır. Sosyal medya, internetin neticesi olarak hayatımıza girmiş bir unsurdur. Sosyal medyanın tarihine bakıldığında, yaklaşık yirmi yıl önce kullanılmaya başlanan e-posta ile ortaya çıktığını söylenebilir.
Çağ değişebilir, insanlar, olaylar, iş hayatı ve toplumsal meşgaleler bizi yalıtılmış bir alana doğru çekmeye çalışabilir. Ancak bizler bu durum karşısında akıl ve irademizi aktif hale getirerek, dinamiklerimizi bulunduğumuz çağa taşıyabiliriz.
Bunu yapabiliriz...
Hiç olmazsa haftada birkaç gün, televizyonun düğmesine basıp da aile içinde bir sohbet ortamı oluşturamaz mıyız?
Ya da komşularımızla bu türden sıcak diyaloglar kuramaz mıyız?
En azından aile büyüklerimizle ortak sorunlarımız ve çözümleri üzerinde konuşamaz mıyız? Elbette yapabiliriz, zaten bizim sorunumuz başaramamak değil, gayret göstermeden, yorulmadan, oturduğumuz yerden çözüm bekliyor olmamızdır.
İletişimin Aşk Halinde gönlünüzü ısıtacak sıcacık mesajlar bulacaksınız.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME