İlacınız Varsa Bana Onu Söyleyin
Bugünlerde üzücü olaylar yaşıyoruz.
Bir tarafta ekonomik problemlerimiz var. Herkes kendi şartları içerisinde bundan etkileniyor. Neredeyse etkilenmeyen yok denilecek kadar az. Bunun getirdiği başka sosyal problemler var. Allah en kısa zamanda kurtulmayı nasip etsin.
Diğer tarafta manevi ve mukaddes değerlerimizle ilgili başka problemler ve acılar yaşıyoruz. Bir okulumuzdaki öğrenci kendince bir gösteri yapmış. Olayın şekline bakılırsa tesadüfen olmaktan daha çok sosyal medyada paylaşılmaya yönelik yapılmış bir delilik var burada. Elbette bu gencin yaşam tarzı, aile yapısı, yetiştiği ortam ve ön belleğinde bulunan bilgi ve duygular çok önemli.
Bu genci bulmak, yakalamak, onu cezalandırmak kolay... Hatta ona, okuluna, ailesine bir şeyler söylemek ve kendimizi rahatlatmak çok basit.
Ancak böylesi bir olayda herkes çuvaldızı başkasına batırsa da kendine iğneyi batırmaktan geri durmamalı. Ben bir öğretmen olarak kalbine dokunamadığım gönlüne giremediğim her öğrenciden sorumlu olduğumu düşünüyorum.O gönlünü kapatacak 40 yol bulacak. Ben onun gönlüne girmek ve güzelliklerin tohumunu ekmek için 41. yöntemi deneyeceğim. Başaramayabilirim. Nihayet bir peygamber olan Hz Nuh (AS) kendi oğlunun hidayetine vesile olamamıştır.Ancak sorumluluğumu başkasına atmadan yoluma devam etmeliyim.
o Diyanet İşleri başkanlığımız acil bir toplantı yaptımı bilmiyor. Onlar kendi sorumluluk alanları açısından bu konuda nerede hata yaptıklarını, hangi zafiyetleri sergilediklerini araştırıp çözüm ürettiler mi merak ediyorum. Bu gençler üzerine acil eylem planları hemen harekete geçmeli. Uzaktan konuşmak yerine sahaya inmenin yolları bulunacak. Sahadan kastım sadece mahalle camileri değildir.
o Milli Eğitim bakanlığımızın üst düzey bürokratları bu konu üzerine hemen eğilip “Biz nerede hata yaptık? Neden böyle bir delikanlının yetişmesine vesile olduk? Bunu zamanında engelleyemedik?”diye hemen çalışmalara başlamış olmalılar. Bu yaştaki bir genci 12 yıl zorla sınıfa hapsetmenin sonucuysa bunu tekrar gözden geçirmeli.
o Gençlik üzerine çalışan resmi ve özel kuruluşlar bu gencin o kabiliyetini daha uygun yerlere kanalizeetme ve aynı zamanda edep ve ahlak ilkelerini öğretme üzerine bir muhasebe-i nefis çalışmasına başlamış olmalılar. Hatamızı kabul edersek çözüm araya bilirsek.
o Mahallenin Akil insanları, muhtarı, aile büyükleri; “bu bizim çocuğumuz. Onun biyolojik anne babası falanca olsa bile bu bizim çocuğumuz. Bununhayrından da şerrinden de beraber mesul oluruz.Beraber nimetlenir, ortak sorumluluk taşırız” diye düşünmüş müdür acaba? Muhtar amca kendinde ne kadar mesuliyet hissetmiş ve hemen bu konuda çalışmaya başlamış mıdır?
o Bu ülkenin münevver insanları kimseyi suçlamadan, başkasının üzerine suç atarak kendini temize çıkarmadan, ciddiyetle konu üzerinde düşünmeli ve çözüm önerileri üretmesi lazımdır.
Devrisaadette bir çocuk başkasına ait bir hurma bahçesini taşlar ve düşürdüğü hurmaları yemeye başlar. Bahçe sahibi de (muhtemelen bir Müslüman bir sahabedir) çocuğu yakalayıp Allah’ın Rasülü’ne (SAV) getirir. O da “ açken doyurmazsınız, cahilken eğitmezsiniz. Şimdi de tutup bana mı getirirsiniz?” diye uyarır.
Devletin ve özellikle eğitim sistemini konumlandıranlar başta olmak üzere herkesin ceza verme ve linç etme düşüncelerinin örtesinde sorumluluk duyma ve kendi adına olaya çözüm arama ve üretme sorumluluğu vardır.
Söyleyeceğiniz cümlelerin içerisindedir çözüm önerisi yoksa yutkunun içinizde kalsın. Hükümetin falanca politikası,devletin eğitimle ilgili bir yaklaşımı ve benzeri birçok konularda eksikler hatalar elbette olacaktır. Hatalarındüzeltilmesini, eksiklerin tamamlanmasını istemek en tabii yöntemdir.
Lakin Böylesi bir fecaat olayı fırsat bilerek sadece eleştirilerinizi söyleyeceksiniz, bunu sebep bilerek tüm suçu birilerine (siyasilere, eğitimcilere, gazetecilere,televizyonculara, anne babalara...) yükleyecekseniz bununla yol alamayız.
Ortada bir hastalık var ve bu daha çok yayılabilir. Hatta yarın bizim evimize kadar ulaşabilir Allah korusun. Yapılmasıgereken şey; çocuğa ceza ve lanetten önce ilacınız var mı?