Önceki yazımda iktidar partisinin yedi-sekiz yıldan beri "iktidar" olduğunu ama özellikle ana sorunları çözüme kavuşturma konusunda "muktedir" olamadığını yazdım ya; bunun bâriz bir itirafnamesi de geçen gün iktidar partisinin ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli'den geldi! Ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı şikâyet ediyor ve diyor ki:
"Üretimi desteklemeyen banka tefecidir!"
Sözün detayı şöyle: 'Üreticiliği desteklemeyen bir bankacılık anlayışı tefeciliğe eşdeğerdir. Siz üreticileri, KOBİ'leri desteklemeyecekseniz yaptığınız bankacılığın ne anlamı var o zaman? Sadece Hazine'ye, devlete borç vermekten ibaret midir bankacılık?..' Söylenen söz doğru da, söyleyen ve şikâyet eden şahıs yanlış.
Hem "icraat" makamında olup hem de ilk dönemlerde anayasa çoğunluğu ile tek başına "iktidar" olan bir parti üst yöneticisinin "şikâyet" etmeye hakkı var mı?..
Hele söylediği son cümle tam da evlere/ekonomiye şenlik.
Hem devlet, hükümet, hazine olarak kendisi borç alıyor, hem de şikâyet ediyor!!!
Sen "Devlet"sin, sen "Hükümet"sin, sen "Hazine"sin, sen "Merkez Bankası"sın, sen nice "Kamu Bankası"sın, sen bunlarla istediğin kadar para/kredi üretebilirsin; buna rağmen ne diye "özel bankalar"dan hem de "FAİZLE BORÇ" alıyorsun?!.
Elinde bu kadar imkânlar varken, daha önce de bu köşede hatırlattığım üzere, dışarıdan veya içeriden hem de "faizle borçlanmak" tek kelimeyle "delilik" değil midir?
Bankaları şikâyet ederken 'siz üreticileri ve KOBİ'leri desteklemeyecekseniz' diye şikâyet ediyor ya, ben de soruyorum: Siz yedi-sekiz yıldan beri üretimi, üreticileri, KOBİ'leri ve "bakkallar" başta olmak üzere küçük esnafı desteklemek için "İktidar Partisi" ve "Hükümet" olarak ne/ler yaptınız?!.
Soruları biraz daha detaylandırıyorum. Adama sorarlar:
- Kimi kime şikâyet ediyorsunuz; "iktidar makamı" şikâyet makamı mı, yoksa "çözüm üretme ve icraat makamı" mıdır?..
- Şikâyet ettiğiniz konuyu muhalefet partisindeymiş gibi gündeme getireceğinize, ne diye bugüne kadar çözmediniz veya "hemen şimdi" ne diye çözmüyorsunuz?..
- Bu konuda ve diğer ana sorunlar konusunda özellikle bu köşede yıllardan beri yazılan nice çözüm önerilerini ne diye görmemezlikten ve duymamazlıktan geldiniz?!.
- Bugüne kadar "yapmanız" gerekip de "yapmadığınız" bir konuda, hem de ekonominin kalbi mesabesinde olan "bankalar ve krediler" konusunda yedi-sekiz yıldır bir şey yapmamışken, şimdi neden ve hangi hakla şikâyet ediyorsunuz?!.
"Kabahat gelin olmuş, kimse almamış." Bu sözü hatırladınız değil mi?
İktidar partisinin ekonomi sorumlusu da öyle yapıyor, kabahati özel bankalara atıyor, Türkiye ekonomisinin küçülmesinin sorumlusu olarak özel bankaları görüyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) geçtiğimiz günlerde açıkladığı 'Türk Bankacılık Sektörü Temel Göstergeleri' raporunu yorumlayan iktidar partisinin ekonomi sorumlusu Bülent Gedikli; kamu bankaları ve katılım bankalarının sınıfı geçtiğini, özel bankaların sınıfta kaldığını söylüyor. Özel bankalar verdikleri "kredi"leri yüzde 0,4 azaltırken, kamu bankaları yüzde 19 oranında artırmış/mış...
Ben de soruyorum: -Kamu bankaları iktidarın yönetiminde değil mi; kamu bankaları kredileri ne diye sadece yüzde 19 artırmış da yüzde 999 artırmamış?
Elinizde Vakıflar Bankası, Halk Bank, Ziraat Bankası ve diğerleri var. İddia ediyoruz; bunlardan sadece birini, mesela Vakıflar Bankası'nın yönetimini bize verin, birkaç ayda veya en fazla bir yılda Türkiye ekonomisi nasıl düzelirmiş, görün... Vesselâm...