29 Mart yerel seçimleri yaklaşırken siyasî partiler arası oy kapma yarışı da iyiden iyiye kızıştı. Siyasî liderler bir yandan yeni oy kapma yöntemleri geliştirirken bir yandan da siyasî literatürümüze kazandırdıkları açılımlar ve rakipleri hakkında patlattıkları yolsuzluk bombaları ile bu yarışta bir adım öne çıkma gayreti içerisindeler.
Bu süreçte kullandığı yöntemler ve açılımlarla dikkatleri üzerine çeken siyasî lider hiç şüphesiz; ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal oldu. Siyasî tarihimize baktığımızda pek çok siyasînin sonunu hazırlayan İslâmî argümanları kullanmaktan çekinmeyen Baykal’ ın , bu sefer işi ne kadar sıkı tuttuğu ve ciddiye aldığı ortadadır.
Başka ağızlarda yankılandığında, darbelere yol açmış olan çarşaf, Kur’an Kursları ve başörtülü belediye başkan adayı gibi samimiyetten uzak bu açılımlar, darbe çığırtkanı devşirik medya tarafından da her ne hikmetse destek görmektedir.
Siyasî mekanizmanın ikiyüzlülüğü olarak adlandırabileceğimiz bu durum, mevcut sistemin ne denli bir iflâs içerisinde olduğunun da en büyük göstergesidir. Kişilere göre farklı işleyen adalet, adalet olmaktan çıkmış ve halkın nazarında itibarını kaybetmiş demektir. Bu da vicdanlarda geri dönülemez yaralar açılmasına sebebiyet verecektir.
***
Bizim bu noktada üzerinde durmak istediğimiz asıl konu; toplumsal kangrene dönüşmüş ve uzun yıllardır çözülmeyi bekleyen başörtüsü konusudur.
İflâs etmiş sisteme, müflis lider Baykal’ a ve devşirik yandaş medyaya bu konuyla ilgili birkaç soru sormak istiyoruz.
1- Baykal’ ın yapmış olduğu bu açılımları örneğin Sayın Başbakan yapmış olsaydı tavrınız ne olurdu?
2- “Haydi kızlar okula” kampanyaları düzenliyorsunuz. Bu çerçevede kızlarını okula göndermeyen ebeveynlere cezalar da veriyorsunuz. Elbette ki, eğitim hakkı her bireye tanınmalıdır; bunda hemfikiriz. Peki üniversite çağındaki başörtülü kızların neden eğitim hakkını engelliyorsunuz?
3- Çağdaş olduğunuzu ileri sürüyorsanız ve madem en doğru sizseniz; o zaman mağdur bıraktığınız bu kızları okullarınıza alıp, neden bilimsel olarak eğitip, ikna etmiyorsunuz? İkna yöntemleriniz neden hep zorbaca oluyor?
4- Ben erkek olarak başörtüsü mağduru hanım kardeşlerimizle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Beni neden üniversiteye alıp diploma verdiniz? (Kemal Alemdaroğlu imzalı bir diplomaya sahibim ve bundan utanıyorum.)
5- Okula almadığınız başörtülü hanım kardeşlerimizin başörtülü ninelerine, annelerine okuma yazma öğrettik diye övünüyorsunuz. Peki bunu nasıl açıklıyorsunuz?
6- Sadece ve sadece inancı uğruna tesettüre giren bu kardeşlerimizin inancını neden görmezden gelip siyasetle ilişkilendiriyorsunuz? Başörtüsünü musluk gibi açılıp-kapanan bir şey olarak görmeniz ne kadar insanî bir yaklaşımdır? Bu yaklaşımınız, kutsal değerleriniz her neyse, bu değerlerinizi ne kadar ciddiye aldığınızın göstergesi midir?
Bu sorularımızı elinizi vicdanınıza koyarak cevaplayınız. Baskı ve zorbalığın hiçbir şekilde çözüm olmadığını; tek çözümün bilimsel ve vicdanî ikna olduğu bir çağda yaşadığımız gerçeğini göz önüne alınız. Nitekim bu gerçeği görmezden gelenler kaybetmeye mahkumdurlar.