Mübarek Ramazanın diriltici, arıtıcı iksiriyle her gün biraz daha yenileniyoruz. Bedenimiz, ruhumuz ve gönlümüzün nasıl rikkat kazandığını iliklerimize kadar hissediyoruz.
Ramazanda evimizde ağırladığımız misafirlerin dualarıyla iftar sevincimiz katmerleniyor. Keşke artırabilsek ev iftarlarını. Merhum Mehmet Zahid Kotku (R. Aleyh) Hocaefendi bir sohbetinde, “Evlerimiz için de zekât gerekir. Evlerin zekâtı misafir ağırlamaktır” diyordu.
Katıldığımız iftarlarda uzun zamandır görüşemediğimiz dostlarımızla hasret gideriyor, şahsi bilgilerimizi karşılıklı güncelliyoruz. Bu davetlerde, “iyiki iftarlar var, yoksa uzun bir süre daha görüşemeyecektik” sözleri dökülüyor dudaklarımızdan.
Geçtiğimiz Cumartesi iftarını bir dönem AKRA FM’de birlikte çalıştığımız kardeşlerimizle Süleymaniye’nin gölgesinde yaptık.
AKRA FM çok önemli bir yayın kuruluşu. Ülkemizin en yaygın verici ağına sahip özel radyolarımızın başında geliyor. Artık internet imkânlarıyla dünyanın her köşesinden AKRA’nın yayınlarını takip etmek mümkün.
AKRA’nın kuruluş kararının açıklandığı 1992 yılında gerçekleştirilen Aile Eğitim Programına katılamamıştım. O programa katılanlardan dinleyerek öğrendim ki, o gün tarifi zor bir manevi atmosfer oluşmuş. Kararın açıklanmasından sonra katılımcıların nakit, yüzük, küpe ve bilezik gibi bağışları ve senet vermek suretiyle yürekten yaptıkları destek taahhütleri toplanmış, ilerleyen aylarda o katkılarla, ama bin bir güçlükle yayına başlanabilmişti.
Radyonun kuruluş kararının açıklandığı toplantıda AKRA adının nasıl üretildiğini de katılanlardan öğrenmiştim. Kararın alındığı mekân Akbük mevkiinde bulunduğu için Akbük’ün “Ak”ı ile radyonun ilk hecesi “RA” birleştirilerek AKRA elde edilmiş. Başka bir formül ise Ak Radyo’nun kısaltılmış hali “AKRA” kuruluş müjdesi verilen radyoya isim yapılmış.
O gün taahhütlerin yoğunluğu ve bu kadar önemli bir iletişim aracının doğum haberinin verilmesiyle yaşanan sevinçten davetlilerin gözleri yaşarmış.
O ruh hali içindeki katılımcılara konuşan Ali Rıza Temel Hoca, belirlenen ve mantığı açıklanan AKRA kelimesinin Arapça’da “güzel okuyuş” anlamına geldiğini ifade etmiş. Ne güzel tevafuk.
İlk yayının 1993 yılı Mart ayında bir bayram sabahı başladığını hatırlıyorum. O gün yaşadığımız sevinci kelimelerle ifadeden acizim.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra programcıları arasında katıldığım AKRA FM’de, her Pazar “Haftanın İçinden” programını İslam Mecmuasının Yazı İşleri heyetinden arkadaşların da katkılarıyla hazırlayıp sunduk. Bir süre sonra kadrom Seha Neşriyat’a geçince, başka bir programla devam ettim radyoculuğa.
1995 Haziran’ında ise AKRA’nın tam mesaili çalışanı oldum. İşe girdiğim gün uzun yıllar devam edecek Mercek programını da hazırlayıp sunmaya başladım. Sonra hafta içi, hafta sonu, gündüz ve gece programlarıyla birlikte Haber Müdürlüğü ve Genel Müdürlük gibi idari görevlerle 1999 yılı 12 Kasım Düzce depremine kadar sürdü AKRA’daki hizmet dönemim.
O dönemde çok sayıda programcı, sunucu, spiker ve teknik görevli ile birlikte çalıştık, kader arkadaşlığı yaptık.
AKRA’nın kuruluşunda ve yayınlarının devam ettirilmesinde bir kürek harcı, bir tuğlası, küçücük katkısı bulunan herkesi çok nasipli görüyorum. Ne mutlu onlara!
Zira dinleyicilerini geliştiren, değiştiren, güzelleştiren, iyileştiren sohbetler devam ediyor. Birbirinden güzel, emek mahsulü ve faydalı programlar dinleyicilerinin zihin ve gönül dünyasını zenginleştirmeyi sürdürüyor.
AKRA’nın kuruluşundan bugüne emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Katkı sahiplerinden ahirete göçenlere rahmet, hayatta olanlara afiyetler diliyorum.
Cumartesi günkü Süleymaniye iftarımız artık geleneksel hale geliyor. Zira dört yıldan beri gerçekleştiriliyor.
Eski çalışanların AKRA dönemlerini hayırla andıklarını, birlikte hizmet yürüttükleri ekiple daha uzun yıllar –hiç değilse- iftarlarda bir araya gelmeyi temenni ettiklerini gördüm.
Geçen yıldan itibaren iftar programına katılmaya başlayan Kurucu Genel Müdür Hüseyin Emin Öztürk Bey Merhum Prof. Dr. Mahmut Es’ad Coşan Hocamızı rahmetle anarak kuruluş günlerinin zorluklarını, sancılarını anlattı.
Akradaşlar iftarına bu yılki katkıları sebebiyle Fatih Sinan Türkel, Aydın Çakırtaş ve İlyas Ertemur’a teşekkür ediyorum.
Programa katılan bütün arkadaşlara hayırlı ömürler diliyorum.
…
Yeni Akit Gazetesi’nin iftarı geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da görkemli ve nezihti. İBB Florya Sosyal Tesislerinde verilen iftara çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi, iş adamı ve tanınmış isim katıldı.
Mustafa Karahasanoğlu yaptığı konuşmada, “Akit insanımızın gören gözü, işiten kulağıdır, öyle olmaya da devam edecek” dedi.
Akit’in nasıl etkili ve davasının arkasında cesurca durabilen bir gazete olduğunu biliyoruz.
Deniz Feneri meselesinde korkmadan, çekinmeden, kendisine verilen bilgileri can kulağıyla dinleyip anladıktan sonra, “Yanınızdayız” diyebilen –maalesef- az sayıdaki gazeteden birincisi.
1998 yılında Sağduyu Gazetesi’nin bir programı için gittiğim Karabük’te ev sahibimiz Akit’le ilgili durumunu şöyle anlatmıştı;
“Ben hem Sağduyu Gazetesine hem de Akit’e aboneyim. Sağduyu evime geliyor. Akit ise işyerime getiriliyor. İşyerim bir pasajın içinde. İki kapısı var. Birisi sokağa, diğeri pasaja açılıyor. Ben sabahleyin gidince o kapılardan birinden giriyorum. Akit'i kapının altından atılmış buluyorum. İlk işim onu hızlıca okumak oluyor. İkinci kapıyı ise daha sonra açıyorum.”
Yeni Akit dün akşam yirminci yıl iftarını verdi. Nice yirmi yıllara güçlü bir şekilde kavuşmasını dilerim. Zira ülkemizin böylesine cesur yüreklere her dönemde ihtiyacı var.
…
Hüseyin Emin Öztürk bey Süleymaniye’deki iftarda şöyle dedi: “Ben askerliğimi Dil Okulu’nda yaptım. Okulun girişinde ‘Muhaberesiz muharebe olmaz’ yazıyordu” dedi.
AKRA ve Akit’e yayın hayatlarında başarılar dilerim. Sayılarının artmasına çok ihtiyaç var.
Katılmakla iftihar duyacağım iki iftar bunları düşündürdü bana.
Nice Ramazanlara ve bayramlara sevdiklerinizle birlikte kavuşmanızı dilerim.