İleride bugünlerin tarihini yazanlar, Medyada ideolojik hakimiyet kavgası yüzünden çıkartılmış yapay ekonomik krize feda edilmiş patronlar üzerine de bir-iki sayfa ayırmak zorunda kalacaklar...
Adamlar göz göre göre patronları krizin kucağına atıyorlar çünkü...
Dün bu yazıya oturduğumda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda indeks 21 bine inmiş, dolar ise 1750 TL civarına yükselmiş görünüyordu. Bunun anlamı şu: En fazla para kazandıran borsalar arasında ön sıralarda yer alan İstanbul Borsası'nda kaçan kaçana manzarası yaşanıyor. Borsanın dört yıl önceki düzeye inmesi bunu gösteriyor...
Peki doların yükselişi? Doların değerinin yükselişi ise İstanbul Borsası'ndan çıkmakta acele edenlerin 'yabancı' olduklarının işareti; ellerindeki hisse senetlerini satıyor, parayı dolara çevirip yurtdışına götürüyorlar... Hisse senetleri topluca satıldığı için borsa indeksi düşüyor, elde edilen para serbest kurdan muamele gören dolara çevrildiği için ise doların değeri yükseliyor...
Bu işten en çok kimlerin kayıpta olduğunu hesap edebilmek için bazı holding ve şirketlerin üç ay önceki borsa değerleriyle bugünkü değerlerini kıyaslamak yeterli... Üç ay önce dünya devi sayılan saygın holdingler bugün sıradanlaşıverdi... Borsadan kaçış bu hızla sürerse düne kadar burnundan kıl aldırmayan bazı patronları kapımızda görebiliriz...
Neye işaret sayarsınız, bilemem; ama dün Radikal'de ülkemizin en büyük medya grubunda yazarların maaşlarının ödenmediğini okudum. Global ekonomik kriz illâ bizim ülkemize de gelmeli diye çırpınıp duran yönetici ve yazarlar da kapımıza dayanan krizden zarar görmeye başlamış, demek ki...
Bazıları iş burada da kalmasın, bankacılık sektörünü de vursun istiyor... Ekonomi yazarlarının duayeni sayılan Güngör Uras, kaç kez, Dünya bankaları sarsılıyor, ama bizim bankalar güvenli diye yazdığı halde, bazıları, Bizim bankalar da kötü durumda hissini verecek haberleri yaymak için özel çaba sarf ediyorlar...
Çok büyük holdinglerden birinin 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinden bile etkilenmemiş bankasının bir çırpıda bin çalışanını kapının önüne bıraktığı yalanını başka neden yazsınlar? Emin olun, ilk okuduğumda benim bile Yalandır, inanma refleksim çalışmadı, haberin doğru olabileceğini düşündüm... Bereket habere konu edilen banka borsada işlem görüyor da, yönetimi Tam tersine, son 10,5 ay içerisinde kadromuza 1663 yeni katılım oldu açıklamasını yaptı.
Açıklama yaptı da ne oldu? Yanlış bilgilerle ortamı kirletenler, bu defa aynı bankaya üst düzey yönetici dayanmadığını, üç genel müdür yardımcısının kısa aralarla istifa ettiğini yazmaya başladılar...
İllâ bir büyük banka iflâs etsin istiyorlar...
İflâslar kime ne kazandıracak? Bankanın iflâsını isteyen ve bu amaçla medyayı kullananlar ne gibi bir tatmin duygusu tadacaklar? Hayır. Tam tersine, daha da sıkışacaklarına benim namıma iddiaya girebilirsiniz...
Kapitalist ekonomi kredi sistemi üzerine oturuyor, krediler de ipotek sistemi üzerine... Büyük şirketler ve holdingler varlıklarını ipotek gösterip borçlanıyorlar. 'Varlık' denilen de kendilerinin borsadaki değeri... Borsa değeri üç ay içerisinde üçte bire düşen şirket ve holdinglerin kredi bulup alabilme gücü de düşüyor; almış olduğu krediler için ipotek gösterdikleri varlıklar da aldıkları krediyi karşılamaz hale geliyor. Bankalar da, borsayı izleyip varlıkları eridiği için ödeme güçlüğü çekeceğini sezdikleri şirket ve holdinglerden yeni ipotekler istiyor veya aldıkları krediyi vadesinden önce ödemelerini talep ediyorlar...
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün, bankacılara, Sakın böyle yapmayın uyarısında bulunurken sadece KOBİ'leri değil zor duruma düşebileceğini düşündüğü büyük şirketler ve holdingleri de koruma şemsiyesi altına almaya çalışıyordu... Dünkü gazetelere baktım, medya patronlarını da kapsayan o koruma şemsiyesini delmek için sıraya girmişti şeamet tellâlları...
Para kazanmanın ne kadar zor olduğunu bildiğim için patronları 'zeki insanlar' olarak tanımlarım ben. Başkaları değil de onlar zengin olabilmişse zekâları sayesinde olmuştur diye düşündüğümden... Geçen gün bir dostum, İyi de diyerek sözümü kesti, Patronun birinin milyar dolar eden gazeteleri ve tv kanalları vardı, hepsini devlete kaptırdı; kaptırma sırasında işlerinin başında olan ve müsadereyi seyreden kişilerle bugün yeni bir medya grubu oluşturmak için yüzmilyonlarca dolar harcıyor... Bu nasıl iş?
Sanırım ideoloji yalnız yazar-çizer takımının gözünü kamaştırmakla kalmıyor, onları 'zeki insanlar' sanan ve 'dokunulmaz' sayan patronların zihnini de karıştırıyor.