Başlıktaki sözler şu anda ekseriyetin takdir ettiği ve saygı duyduğu Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Futbol A Takımının Teknik Direktörü Jorge Jesus’a ait. Literatürümüze yeni giren bu kavram ezberleri bozacak nitelikte. Çünkü “normal” olan bir futbol takımının hemen her taraftarının sayabileceği bir onbire sahip olması. Örneğin ben 1988-1989 sezonunda 103 golle şampiyon olan Fenerbahçe takımının onbirini bugün bile sayabilirim.
Gelin görün ki çoğunluk şunu göz ardı ediyor. O zamanlar Süper Lig’deki takımların kadroları azami 20 oyuncudan oluşuyordu ve ilk 11 ile diğerleri arasında ciddi bir kalite farkı oluyordu. Avrupa Kupalarına genelde ilk veya ikinci turda veda edildiği için ve Türkiye Kupası maç trafiği de yoğun olmadığı için haftada tek maç oynanıyordu. Kısacası dar kadrolar yeterli oluyordu. Futbol oldukça yavaş oynandığı için de sakatlıklar daha az ve daha kısa süreli oluyordu.
Ama artık öyle değil. Süper Lig’de sezonda 38 maç oynanıyor. Ziraat Kupası, Avrupa Kupası, ve özel maçlar derken bir takım 60’a yakın maç yapıyor bir sezonda. Futbol daha süratli oynandığı ve sertlik dereceleri yükseldiği için sakatlıklar sıklaştı. İşbu yüzden kilit oyuncuları uzun süreli sakatlanan takımlar şampiyonluktan uzaklaşıyor. Örneğin Visca ve Dorukhan gibi kilit oyuncuları sakatlanan Trabzon’un bu sene işi zor.
Dönelim Jorge Jesus’a. Fenerbahçe Kulüp Başkanı Ali Koç’un (*) dediği gibi “değişik” bir adam bu Jorge Jesus. Daha ilk geldiği zamanlarda Jesus ile hemhal olmuş bir başka dostum da bana aynı şeyi söylemişti. Değişik olmaktan kasıt Jesus’un hırslı, azimli, çalışkan ve işini çok seven birisi olmasından kaynaklanıyor. Nitekim bu sene stadda seyrettiğim maçlarda oyuna nasıl angaje olduğunu, hırsını sahaya ve oyuncularına nasıl yansıttığını, yerinde nasıl duramadığını bizzat gözlemledim.
Jorge Jesus’un oyun tarzı da yıllardır Fenerbahçe taraftarının tam da özlemini çekip de sahip olamadığı türden. Rakibe önde mütemadiyen baskı, hızlı hücum, devamlı gol arama, ve takımda yetenekli oyuncuların çokluğu gibi özellikleri onu taraftarın sevgilisi yapmaya yetti bile.
Çok uzun zamandır böyle çok forvetli oynayan bir Fenerbahçe görmemiştim. En son böyle çok forvetli oynayıp da başarı olan teknik direktörler hatırladıklarım kadarıyla rahmetli Todor Veselinoviç ve Ersun Yanal (**) idi.
Başlığımıza geri dönelim. Fenerbahçe’nin an itibariyle 30’un üzerinde profesyonel futbolcusu var. Ve bu futbolcuların içerisinde “bu adam Fenerbahçe seviyesinde bir topçu değil” diyebileceğiniz oyuncu yok diyebilirim. Yani hangisini oynatsan başarılı olur ve takıma katkı verebilir diyebileceğin isimler bunlar.
Hepimiz biliriz ki oynamayan futbolcu mutsuz olur ve küskünlük yaşar. Eğer kesinlikle oynatılmayacağına kanaat getirirse mutsuzluğu yüzüne, antrenman temposuna ve oyununa yansır, etrafındaki diğer oyuncuları da demoralize eder. Ama neticede hesap ortada. Sadece 11 kişi oynayabiliyor bu oyunu. Geri kalan 20 futbolcu yedek, yani potansiyel mutsuz. İşte Jesus burada zekice ve özünde adil olan bir yöntem seçti: Müsait Onbir.
Yani hiçbir oyuncusunda “ben Hoca’nın kafasındaki 11’de yokum” düşüncesinin oluşmaması için müsait olanların, antrenmanda kendini gösterenlerin, maçlarda daha çok koşanların, hem ofans hem de defans yapanların, adam kovalayanların, son saniyelere kadar pres yapıp gol arayanların oynayacağı bir kadro oluşturuyor. Bu kadrolar her maç değişiyor çünkü hakeden her oyuncusunun forma giyebilme umudunu devam ettirmesini istiyor. Nitekim spor yayını yapan TV ve dijital kanallar bir türlü ilk onbiri tutturamıyorlar ve bunu açıkça itiraf ediyorlar!
Günün sonunda taraftar maçın her anında coşkulu, hızlı ve cesur oynayan, rakibe basan, devamlı gol kovalayan bu Fenerbahçe takımını seviyor ve maçlardan keyif alıyor. Böyle olunca yönetim de, Jorge Jesus da memnun. Sezon sonunda Fenerbahçe şampiyon olur mu olmaz mı bilinmez ve fakat Türk futbolunun, futbolcuların ve diğer teknik direktörlerin Jesus’tan öğreneceği çok şey var.
Yazımın sonunu Arda Güler’e ayırmak istiyorum. Stadyumda canlı de seyrettiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki Arda müthiş zeki ve yetenekli bir oyuncu fakat eksikleri var. Henüz ikili mücadelelerde ayakta kalacak kadar güçlü, adam kovalamakta yeterli, ve topla hızlı değil. Anladığım kadarıyla Jesus ve Fenerbahçe Yönetimi bu eksiklerini gidermesi, güçlenmesi ve süratlenmesi için Arda’ya Portekiz’den özel hoca getirmişler. Çok da iyi yapmışlar çünkü bu yaşlar öğrenme zamanı. Seneye bambaşka ve çok daha üst düzeyde bir Arda görebiliriz.
(*) Geçenlerde İstanbul’da ziyaret ettiğim bir çağdaş sanat sergisinde Ali Bey ile karşılaşıp kısa da olsa bir görüşme fırsatım oldu. O da Miami’de tanışıp sohbet etme fırsatı bulduğum babası Rahmi Bey gibi beyefendi bir adam.
(**) Geçtiğimiz Mayıs ayında Ersun Yanal, eşi ve küçük kızı ile aynı uçakta gelmiştik Miami’den İstanbul’a.