İÇİM YANIYOR RAMAZAN
Ramazan ayını hep hayır yapma arzusuyla bekledim. Fakat, var olan fırsatları heba etmenin üzüntüsü ile hızlıca ve beni arkasında bırakarak geçip gidiyor.
İçim, çok sevdiğim ve gönülden özlediğim bir dostu iyi ağırlayamadan acelece yolcu etmenin hüznüyle dolu. Tekrar seneye geleceğim diyor ama, ben seneye burada olabilecek miyim? Velev ki, seneye karşılasam bile benim aymaz tutumlarım yüzünden yine merhaba demeden elveda demek zorunda kalacak. Asıl beni üzen ise hayatımın, aynı Ramazan ayı gibi elimden kayıp gitmesi ve hayırlardan istifade edemeden, gençliğin, servetin, boş zamanın, sağlığın, güneşi görmüş bir buz kütlesi gibi eriyip yok olması. Bunun için her sene Ramazan bayramı, benim için sevinç yerine bir hüzün ve gönül burukluğunun ifade bulmuş şeklidir.
Hele bir de ne yapacağımı bilmeden hazırlıksız yakalandığım o Kadir gecesi… Aynı kasabın elinden başsız kaçmış ve nereye gittiğini bilmeyen bir horozun çaresizliği ve anlamsız çırpınışları… Veya bir uzay aracından dünyaya bakarak, onu sadece izleyen, onun içinde bulunamamaktan muzdarip bir astronotun çaresizliğini düşünün. Gündüz oruç tutulan, gece namaz kılınan ve bu ikisini arasında da infak edilen günler. Ama “BENDE” “tık” yok…
Eskiden bazı şeyler konusunda ki şifreleri çözünce hayat daha berrak ve yaşanır olacağını zannediyordum. Öyle olmuyormuş. Rab’bim bana ve benim gibilere idrak nasip eylesin. Belki, sizlere bazı şeyleri hatırlatırsam sizler yapabilirsiniz diye bu sabah işrak vaktinde klavyeme sarıldım.
Aişe annemiz Resulullah’ın(sav) vahiy öncesini ve Hıra mağarasını anlatırken. “O’na yalnızlık ilka olundu” diyor. Yani, insanlardan uzaklaşıp mağarada kalışını artırma sebebi, ona yalnızlığın sevdirilmesi. Nereye ulaşacağını bilmeden yapayalnız ve çaresiz geçen günler ve geceler sonunda Cebrail vasıtasıyla gelen saf ve doğru bilgi… Hakikatin, artık insanlarla beraber ve meselelerle boğuşarak elde edileceğinin kendisine sarsıcı bir şekilde bildirilmesi… Mağara sonrası hanımının nezaretinde örtülerin altında titreyerek başlayan o çetin günler…
Bu mağara, çaresizlik ve yalnızlık sonrası örtülere bürünme denklemi birçok yerde karşımıza çıkıyor. Mesela, insanın annesinin rahmi bir mağara, orada insan, cenin olarak yalnız ve çaresiz neyi beklediğini bilmez bir şekilde bekliyor. Sonra, sarsıcı bir gelişme sancılar, acılar, feryatlar içinde dünyaya geliş, anne ve babanın nezaretine muhtaç şekilde hayatın ilk günleri… Diğer bir örnek, insanın ölümü, kabre konulması ve tekrar diriliş… Kabir bir mağara, içindeki kefenlenmiş ceset çaresiz, yalnız ve başına geleceklerle ilgili yapacağı hiçbir şey yok. Sarsıcı bir emir ile kabirlerden herkes ile birlikte kalkmak ve o acziyetin ve çaresizliğin en üst noktası, gözlerin döneceği o hesap günü ve mahşer…
Kuran bize bu başlangıç öncesi ve bitiş sonrası durum haricinde de birçok örnekler veriyor. Hz. Yunus görev yerini terk ettikten sonra bir balığın kendisini yutması ve orada yaşanan çile dolu anlar. Burada da mağara balığın karnı, orada çekilen çaresizlik ve belirsizlikler içerisinde samimi bir yakarış… Balığın karnından çıkış… Kavminin önünde pişman ve çaresizce varış karşılığında bütün kavminin Müslümanlığı kabul etmesi… Hz Yusuf’un kardeşleri tarafından bir kuyuya atılması ve önü, arkası, sağı, solu olmayan karanlık bir yerde tek çıkışı yukarıdan bekleme. Buradaki kuyu bir mağara, karanlığın içinde çaresiz bir bekleyiş. Hiç ummadığı kişilerin onu köle olarak satmak için kurtarması ve sonunda saraya evlatlık verilmesi... Asab-ı keyf hadisesi de, bu formatta değerlendirilebilir. Zulümden kaçıp mağaraya sığınmak ve orada çaresiz ve endişeli olarak uyutulmalar. Yıllar sonra tekrar diriliş ve sarsılmış bir şekilde kaldırılış sonrası insanlara sunulan hakikatin kendisi. Yani, tek tesbih edilmeye layık, yaratan, yaşatan , öldüren ve kaldıran Rabbe şahitlik etmek.
Ahzap suresinde anlatılan; Resululah’ın, hanımlarının dünya ziynetleri istemelerinden dolayı onlardan uzaklaşıp mescidin içindeki küçücük bir hücrede geçirilen çileli 41 gün. Sonra gelen ayet ve hanımlarının tövbesi ve dünyevi kaygılardan uzak ahiret korkusu ile terbiye edilmiş temiz bir aile hayatı. Kuran’la bildirilen Resulullah’ın başına gelen diğer bir vakıa ise, ”ifk hadisesi”dir. Yani, hanımı Aişe’ye atılan çirkin iftira. Sonrasında ne Aişe’ye, ne de sahabeye bunun iftira olduğunu izah edemeden geçen zahmetli yalnız günler. Ve ayetin gelmesiyle gerçekten kötü olan münafıklıktan ve münafıklardan uzaklaşarak yaşanan rıza dolu günler.
Resulullah (sav) Ramazan ayında çölden esen ve bereket getiren rüzgârlardan bile daha fazla çaresizlere maddi ve manevi destek veriyor... Ramazanı son on günü hanımlarından ve maişetinden de elini eteğini çekip “itikâf’a” giriyordu. Mescitte az yiyor, az içiyor, az uyuyor, Kuran’ı tertil üzere okuyor uzun secdeli namazlar kılıyor… Yani, yine mağara, yine nimetlerden yoksunluk ve sabır ile meleklerin ineceği bin aydan hayırlı ve Kuran’ın inmeye başladığı o geceyi “Kadir gecesi” olarak her sene bir kez daha idrak ediyordu. Gerçi Resulullah (sav) her gece yatağını terk edip tertil üzere uzun Kuran okumaları, kıyamlar, rükûlar, secdeler ve gözü yaşlı yakarışlı teeccüdler yapıyordu. Yani her gece evi Hıra’da ki mağaraya dönüşüyor ve bütün acziyetiyle sadece Allah’ı tesbih ediyordu.
Peygamberler de, insanlığın yaşadığı uzun dünya serüveninin içinde bir kelebek kadar kısa yaşamalarına rağmen ardında sade güzel örneklikler bırakmışlardır.
Oruç tutarak, fitre ve zekât vererek, kumanya dağıtarak ayrıldığınız güzel zamanlarınızdan sonra, şimdi de ailemizden, tüm ezberlerimizden, itikâf ederek sıyrılmanın ve Meleklerin eşliğinde, bin aydan daha hayırlı olan o geceyi değerlendirmek için son on gün mescitlere çekilmenin tam zamanı... Bu geceyi diğerlerinden farklı kılan Kadir suresini ve Resulullah’ın(sav) hayatının sonuna kadar hiç terk etmediği, mescitte son on gün tefekkür ile geçen itikâf etme sünneti seniyesi ile kavuşma zamanı… İzinlerimizi Bayrama göre ayarlama, ezberinden sıyrılıp itikâfı kendine dönüş ve istikametimizi Kuran’ın kılavuzluğunda on gün boyunca gözden geçirmeyi tecrübe etme zamanı…
Haydi, ebedi aleme aday olan kardeşim! Gün, kalpleri Rasululah’a (s.a.v.) sevgi ile doldurma günüdür. Allah’a( c.c.)yaklaşma günüdür ve bir günlük hayatı adam gibi yaşama günüdür. O’ndan razı bir şekilde ve sadece O’na dönerek…
İçim yanıyor Ramazan, seni, özellikle son on gününü ….. Bütün vücudumda, özellikle ellerimde ciddi bir cilt problemi ile karşı karşıyayım. Bir aydan fazladır doktor arkadaşların verdiği ilaçlarla boğuşsam da henüz bir yol alamadım. Bana ve tüm hastalarımıza, özellikle Filistinli kardeşlerimize dualarınızı eksik etmeyiniz.
Kadir Gecenizi ve Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik eder, Rab'bimizden bütün Müslüman'lara sıhhat efiyetle hayırlı ömürler vermesini niyaz ederim. Allah'a emanet olunuz.