Hz. Muhammed’in (sav) En Büyük Mucizesi
Peygamberimizin (sav) en büyük mucizesi Kur’an’dır.
Evet, Kur’an, bu dünyada öyle nurani ve saadetli ve hakikatli bir surette bir tebdil-i hayatı içtimaiye (sosyal hayatta gerçekleştirmiş olduğu değişim) ile beraber insanların nefislerinde, hem kalplerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayatı şahsiyelerinde, hem içtimaiyelerinde, hem hayatı siyasiyelerinde öyle bir inkılap yapmış ve idame ve idare etmiştir. Hz. Muhammed (sav) içinde bulunduğu toplumda öyle bir değişim meydana getirmiştir ki tarih bu değişimin bir benzerini kaydetmemiştir.
Şimdi hayalen on dört asır öncesine gidelim, daha İslamiyet gelmemiş, Kur’an nazil olmamış olan Arap toplumunun sosyal hayattaki durumunu analiz edelim. Hepimiz birçok şey duymuşuzdur, ‘’İslamiyet öncesi’’ veya ‘Cahiliye Dönemi’diye isimlendirilen bu dönem hakkında. Cahiliye Dönemi denilen bu dönem, düşünülenin aksine ilmi bir cahillik değil,‘ahlaki bir cahilliktir’! O dönemde ahlaki özelliklerden yoksun olan Arap toplumunda, güçlü olan her zaman haklıdır, kadının bir eşya kadar kıymeti ve değeri yoktur. Ayrıca zengin olan daima üstündür algısı toplumun her yerine nüfus etmiştir. Bu ahlak dışı hallere birkaç misal verecek olursak;
Mesela, en meşhuru olan kız çocuklarını diri diri toprağa gömme adetidir. Bazı Arap kabilelerinde kız çocuğu dünyaya geldiği zaman bunu bir utanç vesilesi olarak görürler ve bu utançtan kurtulmak adına kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi.Vicdanı el vermeyip gömmeyenler ise kızı olduğu için toplumdan dışlanır ve boynu bükük bir şekilde gezerlerdi. İçlerinde en meşhuru olan Temimli Kays b. Asım yaklaşık sekiz kız çocuğunu diri diri toprağa gömmüş, ‘katı kalbi’ ile nam salmış bir insandı. Hatta evlerini geçindirmekte zahmet ve sıkıntı çekmekten korkan bazı Arap kabileleri, kız çocukları ile birlikte erkek çocuklarını bile diri iken gömerek öldürürlerdi.
Diğer adetler ise şöyledir: Bir insan ölünce mezarının başına “beliyye” denilen dişi bir deve, kısrak gibi bir binek hayvanı getirilip sırtüstü yatırılarak başı sırtından arkasına ve göğsünden karnına doğru bağlanır; kaçmaması için ayakları kesilir, aç ve susuz bırakılarak ölüme terk edilirdi. Eğer deve bu şekilde ölürse ölen şahsa ahirette/mahşerde binek olacağına inanılırdı.
Bir ineğin kuyruğuna, dilek dilendikten sonra bir çaput bağlanır ve bu çaputlar belli bir sayıya ulaştıktan sonra yakılır, inek yanarak ölürse dileklerinin kabul olacağına inanırlar. Ayrıca atalarının inançlarına körü körüne bağlıdırlar, bir gün bir çocuk babasına sorar, baba bu eşeğin neden bir tarafına yük yükleyip de diğer tarafını boş bırakıyorsun, bu eşeğe eziyettir dediği zaman babası, ‘’biz atalarımızdan böyle gördük’’ der.
İşte böyle bir toplumun içinden bir insan çıkıp, elinde bir kitap ile bu kökleşmiş olan adetlerin yanlış olduğunu, insanların eşit haklara sahip olduğunu ve inandıkları putlarınaksine tek bir yaratıcı olduğunu söylüyordu. İşte böyle ahlaktan uzak bir toplum, Hz. Peygamber (sav) vasıtasıyla öyle bir hale gelmiş ki dünyaya örnek olmuşlardır…
Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in (sav) terbiyesiyle ‘‘adaletin sembolü’’ hailine gelmiş.
Eskiden kızlarını diri diri gömen katı kalpli insanlar yine Hz. Peygamber’in (sav) terbiyesiyle, ayaklarına çan bağlayıp dolaşmaya başlamışlar, ta ki yürürken yerdeki haşerata zarar gelmesin diye.
İçlerinde en meşhuru olan, sekiz kızını diri diri toprağa gömen Temimli Kays b. Asım Hz. Peygamber’den (sav)aldığı ahlak ile öyle bir hale gelmiş ki Arap toplumunda hilm (kalp yumuşaklığı) sahibi biri görüldüğü zaman “Kays’tan hilm aldı” sözü darbımesel (atasözü) hükmüne geçmiştir.
İşte insana, Nereden… Nereye… dedirten bu olay acaba Hz. Peygamberin (sav) hak nebi olduğunu, Kur’an’ın ilahi bir hitap olduğunu, bir insan sözü olmadığını ispat etmez mi? Tarihte bunca zaman sosyologlar, felsefeciler, toplum bilimciler gelmiş geçmişler acaba hangisi toplumu ıslah etmek adına bu kadar köklü bir değişim gerçekleştirebilmiş? Acaba hangisi insanların kalplerine dokunup, müsbet manada insanları değiştirip topluma rol model haline getirmiş?
Hem nasıl ki koca devlet, insanlardan basit bir sigara adetini kaldırmak için çaba sarf etse de muvaffak olamıyor. Koca devletin basit bir adeti kaldırmaya gücü yetmezken, ‘‘kökleşmiş’’ birçok adeti ‘’ümmi (okuma-yazma bilmeyen)’’ bir insan çıkıp (sav) elinde bir kitapla nasıl olurda böyle köklü adetleri değiştirebilir?
Kalbi kararmamış ve aklı bozulmamış her insan, Hz. Peygamber’in (sav) hak nebi olduğunu ve ‘Kur’an’ın takati beşer fevkinde (insan gücünün üstünde), ilahi bir kitap olduğunu kabul edecektir’…