Lafı evirip çevirmeye ve de kıvırmaya hiç gerek yok. Zaten vicdanını kapitalist para babalarına satmamış ve Soma maden ocağından daha karanlık dehlizlerin sahiplerine kiraya vermemiş Allah kulu bir köşe yazarının kıvırtabilmesi insani olarak ta, dinende gayri mümkündür. Açıkçası, Soma’da yaşanan, lafın tam manasıyla bir kepazeliktir. Faciadan sonra yaşananlar ise kepazelik ötesidir.
Kaza öyle oldu, şöyle oldu, böyle oldu… “Bunun ne önemi var?” diyemeyiz. Ancak, olmuşun önüne geçebilme kabiliyeti bulunmayan insanoğlunun, olabileceği ön görme ve tedbir alma, dolayısıyla olabileceğe yön verme kabiliyeti yaratılıştan mevcuttur. Kaza ve kadere iman eden Müslüman bir milletin “kaza”ya imandan anladığı iş ve trafik kazalarına boyun büküp durumu kabullenmek olmamalıdır elbette.
Bahsi diğer, geçelim. Ama o iş, ne kader diye boyun bükenlerin ne de, kader de neymiş diye isyan edenlerin bildiği gibi değil..!
Kaza ve teferruatı uzun uzun yazılıp çizilecek ve her boyutuna farklı farklı yorumlar getirilecektir. Ancak, kazanın bir kere daha ortaya çıkarttığı acı, zehirli ve yalın bir gerçekte şudur:
28 Şubat Nesli!
Hiçbir ahlaki kural ve toplumsal norm tanımayan bu güruh, maalesef 28 Şubat darbesinin en acı ve kalıcı sonucudur. Ve kıyamet alameti bu yeni nesil, ülkemizin en büyük sorunudur. Acil ve hızlı tedbirler alınıp, hızla uygulamaya konulmazsa eğer, ülkemizi çok karanlık bir geleceğin beklediği muhakkaktır. Maalesef, böyle giderse, gelecek nesiller de bugünlere rahmet okutacaktır.
İttihat ve Terakkici geleneğin, en az yüz yıldır milletimizin sırtından indirmediği devlet sopasını, bin bir emek ve uğraşla, gece gündüz demeden 50 yıldır çalışarak, ömrünü bu yola adamış ve bunu canı pahasına başarabilmiş, ülkemize çağ atlatan bir başbakanın, gözlerinin içine bakarak ona, ağız dolusu ana avrat küfredip, sonrada aynı başbakana “diktatör” deme cibilliyetsizliğini gösteren koca bir cüce neslin varlığını görmek insanı kahrediyor. Paraya odaklanmış bu cüce nesil, güce tapınırken, Zeus’un deyyusları tarafından özgürlük adı altında yüceleştiriliyor!
İnsanın nutku tutuluyor. Kaddafi ve Saddam Hüseyin’in varlığına yetişmiş ve onları görmüş, bilmiş bir neslin, 12 yılda 8 defa seçim kazanmış bir başbakana diktatör demesi, diyebilmesi, hem nankörlük, hem ahmaklık, hem hainliktir. Sütü bozukluktur. Sütü bozuk olduğu için de “Zaten Soma’da Ak Parti % bilmem kaçla seçimi kazandığı için maden işçilerinin maden ocağında ölmesi onlara müstahaktır. Ancak 2 ay daha geç olsa ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine denk düşse iyiydi.” diyebiliyor.
Tayyip Erdoğan’ın “diktatör” olmadığını, şuradan net olarak bilebiliyoruz ki, ona diktatör diyebilen bir dünya sütü bozuk var bu ülkede. Bu arkadaşlarımızın, kendi yaşam tarzlarıyla paralellik arz eden ve Tayyip Erdoğan’ın düşünce ve yaşam dünyasına taban tabana zıt olan Kuzey Kore liderine diktatör diyebilecek cesaretleri var mı acaba?
Yok…
Bırakınız Kuzey Kore’ye gidip diktatör demeyi, zaten Türkiye’de de demiyorlar. Hatta bu kitlenin böyle bir lider aşkıyla yanıp tutuştuklarını, Mısır’da televizyon ekranlarından hemde canlı yayında Kanlı Diktatör Sisi’ye “cariyen olurum” diye şehvetle salya sümük yaltaklanmalarından iyi biliyoruz.
Soma’da ölüm meleğinin kucağına düşmüş bir madenci kardeşimizin, sedyeye uzanırken “Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin.” duyarlılığına, bir diğerinin madene giren kurtarma ekiplerine “Arkadaşımın eşi hamile. Beni bırakın onu alın.” diyebilmesini sağlayan felsefenin menbaına asla erişemeyecek olan zavallıların, bu insanların hakkını koruma adına, ambulansları tekmelemesi, her yeri savaş alanına çevirmesi derin sosyolojik tahlillere muhtaçtır.
Türkiye’de, park halindeki kamyonuna güvercinler yuva yapıp kuluçkaya durduğu için yavrular yumurtadan çıkıp ta kanatlanıp uçana kadar kamyonuna dokunmayan ve ekmek teknesi aracının yatmasından mütevellit zarar için “Rızık Allah’tandır.” diyen, mektep medrese yüzü görmemiş Urfalı vatandaşımızın bu derin bilgeliğini sergileyebilecek bir tane profesör yoktur. Dolayısıyla, sorunumuz eğitim olmakla birlikte, temel sorunumuz “yanlış eğitimdir.” Rahmetli Cenap Şahabettin’in dediği gibi bir durumla yüz yüze, hatta iç içeyiz: “Cahili okutur eçhel yaparız.” Zaten Türkiye’de cahil olduğunu kabul etmeyen tek kesim okumuş kesimdir. İlmin cehaleti aldığı bu ülkede, eşekliğin baki kalmasıysa ne acı bir mirastır.
Bir panelde konuşmacı olarak bulunan bir profesöre kürsüden indiğinde “Üstadım cehaletinize hayran kaldım.” diyerek, manzarayı göz alıcı bir şekilde resmeden Üstat Necip Fazıl Kısakürek, bu nevzuhur nesli görse, “ne derdi acaba?” diye merak ediyorum.
Bir ömür Asım’ın Neslini bekleyen İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ve ömrü Büyük Doğu Neslini yetiştirme sürecinin önünü açma çabalarıyla geçmiş olan Üstat Necip Fazıl Kısakürek, Düzce’de başörtüsüyle erkek arkadaşının omzuna çıkarak tüm kutsalları hiçe sayan sözüm ona yeni yetme muhafazakar gençliği görse ne derlerdi acaba? Muhafazakar kesimin gençlerinin evlilik öncesi cinsel ilişki yaşama oranının bir istatistiği var mı acaba? Yok değil mi? Şaşmaz çeteleyi tutan ve her hesabın faturasını görücü olan yüce Allah’tır.
Ak Parti’nin aldığı oy, hem biz muhafazakârları, hem de seküler kesimi fena halde yanıltıyor. Laiklerin yobaz takımı halimizi bilseler bu kadar korkmazlardı! Muhafazakar kesim ise içinde bulunduğu acı durumu terennüm edebilseydi “Çok ağlar, az gülerdi.”
TOZLUK ve TUZLUK |
Soma faciası ile ilgili kıvırtmasız şekilde sadede gelecek olursak;
Bir: Çalışma Bakanı Faruk Çelik istifa etmelidir. Umulur ki; bunda Ak Parti ve sayın bakan için şer gözüken çokça hayırlar vardır.
İki: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bu kasvetli gecenin ortasında Kutup Yıldızı gibi parlayarak, krizin tam orta yerinde ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Anadolu’da sayın bakan gibi insanlar için şöyle derler: Evliya gibi adam maşallah.
Üç: Soma Holding’in bütün mal varlığına el konulup, bu madende çalışan işçilerin ailelerine pay edilerek, diğer bütün kapitalist kan emicilere muazzam ibretlik bir ders verilmelidir.
Dört: Hükümet iş güvenliğiyle alakalı “sıfır tolerans” politikasına yönelmeli ve bu konuda “merhametsiz” olmalıdır.
Beş: Hükümet, taşeronlaşma ve asgari ücrette kendisinden beklenen atılımı en azından madencilik gibi ağır işlerde bir an önce gerçekleştirip, kendi tabanının da sabır sınırlarını daha fazla zorlamamalıdır.
Altı: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını hazırlayarak önüne koyan danışmanların ciddi bir şekilde toplumsal gerçekliklerden kopma temayülü sergilediği görülmüştür. Lütfen bu konuya eğilelim dostlar..!
Yedi: Bu işin doğansında bu vardır ama anaların duasında bu yoktur...
Sekiz: Kanı metelik etmez İki Telli Medyasının satılık ve kiralık kalemşorlarına karşı bizi mahcup etmezseniz; muhafazakar kesime de, artık iyiden iyiye yobazlaşan seküler kesime de, bize de, size de esaslı bir iyilik etmiş olursunuz.
Dokuz: Soma’da ki faciaya neden olan kâr hırsının ve yalaka bir kısım yöneticilerin kıdem basmak ve patrona yaranmak için sıkı sıkıya uyguladığı tasarruf programlarının, aslında nelere yol açabileceğinden ibret alarak yönetim tarzımızı insanlık namına gözden geçirmeliyiz. Teşbihte hata olmasın ama bindiğimiz eşeği uçurumun kenarında yürütmekten aşırı haz duyan narsist tavırlarımızdan vaz geçmeliyiz hemen.
On: Baraj ve nükleer santrallere karşı çıkanların, ışıltılı hayatlarının ikamesini sağlayacak enerji ihtiyacının nasıl karşılanabileceği yönünde daha parlak bir fikirleri varsa buyursunlar! Zamanıdır...
Son: Önüne gelen her fırsatta Ak Parti tabanından, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başını isteyenlere gelince, sizlere verilecek münasip cevabı kaleme dökmeye terbiyem müsaade etmiyor! Sadece şunu dersek eğer siz gerisini anlarsınız: Alırsınız, alırsınız..!
Bak, nasılda hemencecik anladınız!
NE ZAMAN ADAM OLURSUNUZ? |
Çizmelerim sedyeyi kirletmesin diyen maden işçisinin ve Urfalı kamyon şoförünün bilgeliği yanında, sizin diploma ve ünvanlarınızın, ilk mektep diploması kadar bile bir kıymeti olmadını anladığınız zaman. |
Milletimizin başı sağ olsun. Bu vatan, toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi yatan Soma madencilerini asla untumayacaktır. Rabbim mekânlarını cennet eylesin. Ailelerine sabır versin. Amin.
SOMA
Karaelmas obası
Kaynar kazan, sobası
Yarıldı alın derim
Ateşe düştü terim
Cehennemden bir oba
Cehennem ki ne serin!
Soma; ah Soma
Kara tren, kara katar,
Yüzü kara, nabız atar
Orda bir adam yatar
Kırk kanatlı kırık kantar
Kefesinde canın tartar.
Sorma ah, sorma.
Canlar, cânın bazarım,
Derdim büyük, yazarım.
Dağlar kuyum, kazarım,
Cesetten torbayım, torbam cesetten
Kapitalist köpek, urgan hasetten.
Doladı ah boynuma, koydu koynuma,
Kara yılan gibi siyah, ah simsiyah
Kapitalist çarkların dişi sinsi, ah.
Anamın elleri koynunda kaldı,
Yarimin elleri kınalı eyvah.
.
E Mail : akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin