Hukugun fıkıhtan öğreneceği çok şey var...
Hukuğu beşeri, fıkıhı ise İslami hükümler/hukuk olarak tanımlarsak eğer...
Hukuk hükümlerini genel itibarı ile cezalandırma sistemi üzerine bina eder. Açacak olursak; "kesin olarak" yapılmaması yahut "mutlaka" yapılması gerekli fiilleri tanımlar, aleyhte tutum icerenlere de cezai muediyeler önerir.
Hukukta ödüllendirme yoktur. Misal verecek olursak; vergisini vermeyen için bir ceza belirlenmiş iken, veren için bir ödül tanimlanmamistir. Yine; komşuları rahatsız etmek suç ve bir cezai mueideye tabi iken, komşulara yardım etme ile alakalı bir hüküm yoktur.
Başka bir ifade ile, hukukta hep "günahlar/suçlar" tanımlı olup "sevaplar/ödüller" göz ardı edilmiştir.
Fıkıh ise tam tersine sadece "günahları" tanımlamakla kalmamış, "sevapları" da aynı şekilde kayıt altına almıştır. Fıkıh sadece cezalar değil aynı zamanda bir ödüller manzumesidir de.
Sadece yanlışları cezalandırıp doğruları göz ardı etmek, sadece "günahlardan" bahsedip "sevaplardan" bahsetmemek; adil bir yaklaşım değildir, sağlıklı bir yaklaşım da değildir. Hep "kötüyü/yanlısı" örnek gösterip, uzun vadede doğru bireyler oluşturamazsınız.
Bu bağlamda hukukun fikihtan öğreneceği çok şey vardır.
Ya Hocam; siyasetti, eğitimdi, ticaretti, tarımdı, vakıftı, dernekti, (AK) Parti'ydi,... derken şimdi de hukuga mi el attın diyorsanız, siz de haklısınız.:-)))