Hocalar da Ölür Paşalar da
Düşünün ki ta Fatih Camii'nden Vatan Caddesine kadar sevgi seli var.
Binler, yüzbinler ve hatta milyonları geçen mahşeri bir kalabalık.
Bu sevgi niçin?
Neden bu kadar insan bir araya gelip de birbirini ezercesine tekbir getirerek Allah'ın huzuruna durdu?
Aslında bunların nedenlerini bir bilseler, halkla bir bütün olsalar her şey çözülecek.
Ben hayatım boyunca böylesi cenazelere katılmıştım lakin bu kadar kalabalık cenazeye ilk kez katılıyorum.
Rahmetli Gönenli Mehmed Efendi Hoca'nın cenazesi de Fatih Camii'nde eda edildi.
Fevkalade soğuk bir hava vardı o zaman İstanbul’da.
Kalabalıktan dolayı öğle namazı iki cemaat halinde kılındı.
Rahmetli Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Hocamızın namazı da bir başka kalabalıktı.
O zaman da soğuktu İstanbul.
Çok iyi hatırlıyorum; cenaze namazı kılındıktan sonra musalla taşının ordan Fatih Camii'nin dış kapısına kadar ayaklarım yere basmadan çıktım.
Cenaze Arabası Karagümrük'e ulaştığı halde Fatih Camii'nin avlusunun hâlâ boşalmadığını cep telefonundan haber almıştım.
Ya Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca'nın cenaze namazı nasıldı?
Fatih'in her tarafı nasıl oluyor da salavatlarla, tekbirlerle yankılanıyordu?
Ben Vatan Caddesi’nden yukarı doğru çıkarken tüm yollar kapatılmıştı.
Fevzi Paşa Caddesi’ne çıkan en büyük cadde olan Akdeniz Caddesi bile dolmuş ve Fevzi Paşa Caddesi'nden Vatan Caddesi’ne kadar insan seli oluşmuştu.
Keza tüm sokaklar, tüm caddeler tıka basa doluydu.
Kimse ilikleri donduran soğuya aldırış etmiyordu.
Öğle namazı farklı cemaatler halinde kılındı bu kalabalıktan dolayı.
Ancak cenaze namazında herkes tek saftı.
Herkesin ağzından dualar yükseliyordu.
Salavatlar ve tekbirler göklere yükseliyordu.
Sanki arşı alayı inletiyordu.
Bu halk sevdiği insanların peşinden gider. Onlara her zaman vefa borcunu öder.
Böylesi insanların cenaze namazlarını kılmak için mekan ve zaman gözetmezler.
Yeter ki, sevdiği insana karşı son görevini yerine getirsin.
Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım.
Halkın itibar etmediği insanların cenaze namazlarına kimler iştirak ediyor?
Yüzbinler sevenleri için hınca hınç camileri, avluları ve hatta caddeleri doldururken, halkın gözünde herhangi bir itibarı olmayanlar için sadece bir avuç insan saf tutuyor.
28 Şubat'ın o anlı şanlı kuvvet komutanlarını acaba hatırlayanımız var mı?
Neden olsun ki?
Sevilen insanlar gönülde ve akılda tutulur.
Sevilmeyenlerin gönüllerde ve akıllarda işleri yok.
Peki, bu kuvvet komutanlarının cenaze namazlarına iştirak edenlerin/edeceklerin sayısı ne kadardır?
Bırakın onların cenazeye katılanlarının sayısını ölüp ölmediklerini bilen var mı?
Kocaman bir hiç...
Dedik ya halk sevdiğini bağrına basar.
Ama sevmediği insanı bir çırpıda unutur.
Aslında bunlar böylesi insanlar için büyük bir ibret olmalıdır.
Bu nedenlerin ve niçinlerin cevabını bilseler (ki aslında biliyorlar ama işlerine gelmiyor).
Türkiye'nin huzuru, beraberliği ve gelişmişliği bu soruların cevabında yatıyor.
Halk böylesi güzel insanları sevdiği gibi askerini de sevmek istiyor.
Hatta asker ona bir adım atsa, bu halk ona koşar.
Artık başta asker olmak üzere, herkes 28 Şubat'ın Türkiye'ye neler kazandırdığını ve neler kaybettirdiğini düşünmeli?
Halktan uzak ve kopuk yaşamayı göze alabilenler kimseden bir fatiha beklemesinler.
Çünkü bu halk kime fatiha okuyacağını biliyor.
Ha sakın korkmayın bu halk beddua da etmez, hep hüsnü dualarda bulunurlar; sizler insafa gelesiniz diye…