Hızlı Yaşama Hırsı

Recep KOÇAK

Günümüz insanı baş döndürücü bir hızla yaşıyor hayatı. Geçmiş yıllarda aylar süren yolculuklar artık saatlerle sınırlı.

At ile, deve ile yapılan yolculukların yerini otomobil, otobüs, tren, vapur, uçak vb. ulaşım araçları almış durumda.

Bu kadar süratli yaşayan insan bugün kendine daha fazla vakit ayırabiliyor mu?

Akrabalarını ziyaret edip, onların ihtiyaçlarının giderilmesi için kafa yorabiliyor mu?

Günün belli saatlerinde hayata mola verip, “Ben ne yapıyorum, nereye gidiyorum?” sorusunu kendisine kaç kişi sorabiliyor?

Maalesef sorularımızın çoğuna verilecek cevap olumsuzdur.

Hoca üniversitede derste, “İmam-ı Şafi büyük bir fıkıhçıdır” diyor, öğrenci arka sıralardan “Irkçı mı?” diye soruyor. Zira o anda bedenen sınıfta bulunsa da zihnen baş bir yerde.

Televizyonda programcı Bediüzzaman Said Nursi merhumu konu ettiği için eski çevresinden izleyiciler gönderdikleri mesajla ona hakaret ediyorlar, “Sizi kaybettik, gözümüzden düştün” diyorlar.

Programcı öfke, hayal kırıklığı ve espri ile, “Öyleyse sizin mutlu olmanız için şöyle diyelim: Bediüzzaman Said Nursi diye birisi yok. Böyle birisi dünyaya hiç gelmedi, yaşamadı” diyor.

Az sonra program sunucusuna gelen elektronik mesajlardan birinde, “Biraz önce Said Nursi diye birisi yok dediniz, bunu nasıl söylersiniz!” diye sitemi yer alıyor.

Program konukları ve sunucu bu kolaycılık ve derin önyargı ve aculluk karşısında acı içinde kıvranıyorlar, sinirleri geriliyor, dahası canlı yayında gülme krizleri geçiriyorlar.

Oysa izleyiciler birazcık sabretse ve konuşmanın seyrini azıcık takip etme zahmetine katlansa, düştükleri komik durum başlarına gelmeyecek.

Trafikte sürekli risk alan, diğer sürücülerin de acele ve önemli işlerinin olabileceğini düşünmeyen, onların haklarını yok sayarak can sıkıcı bir şekilde sürekli kornaya basan sürücülere ne demeli?

Sorumsuzca gürültü kirliliği oluşturan ve dikkat dağıtan bu kişiler, çevrelerine sundukları fotoğraflarını kendileri bile duvarlarına asmaya cesaret edebilirler mi?

Bunlara hangi acil işe yetişmek için bu kadar acele ettiklerini, bu kadar kötü görüntüye sebep olduklarını sorsak verilecek cevap karşısında büyük bir şok yaşarız. Zira bu şahısların herhangi bir önemli işleri ya da acil sağlık yardımı bekleyen bir yakınları yoktur. O durumda bile kendilerinin ve başkalarının canını tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yoktur ayrıca.

Bu kişilerin problemi, hayatı alel acele, üstün körü ve düşünmeden yaşarken, başkalarının da bu gezegende insanca yaşamaya haklarının olduğunu düşünmeye ya da hatırlamaya zaman ayırmamalarıdır.

Bize acele değil, teenni ile hareket etmemiz tavsiye edilmiş. Acele etmenin şeytandan olduğu bildirilmiştir. Sadece hayır işlerinde, iyiliklerde acele edebiliriz, onda da çevremizden kimsenin dikkatini dağıtmaya, ayağına basmaya iznimiz yoktur; hangi işe koşuyor olursak olalım.

Merhum bir vaiz efendi konuşmasını bitirmek üzere iken her seferinde, “Allah, anlayıp dinleyip gereğince amel etmeyi nasip etsin” diye dua ederdi.

Evde, okulda, işyerinde, her ortamda söylenenleri doğru anlayıp, gereğince amel etmeye ihtiyacımız var.

Bize hızlı yaşamakla değil doğru yaşamak, çevremizdeki insanların yükünü azaltmak, onların işlerini kolaylaştırmak, dualarını almak tavsiye edilmiş.

gumuslale@gmail.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.