Türkiye'de yaşıyor musun, bazı konularda sürekli şaşırmaya kendini hazırlayacaksın. Uzunca bir süredir siyaseti gözlemlediğim için kişisel olarak 'şaşırma' duygumu yitirmiş bulunuyorum; ancak başkalarının şaşkınlığını izlemek bile keyif verici.
Alın size en son örnek: Eski Genelkurmay Başkanı Org. (e) Hilmi Özkök üzerinde tartışageldiğimiz sorunla ilgili görüşlerini geniş bir biçimde Milliyet'ten Fikret Bila'ya anlatıyor. Görüşmenin gazeteye ilk gün yansıyan bölümünde hemen herkes şu cümlelelere takıldı. “Devlete isim verme konusunda birçok ülke kendine göre çözümler bulmuş; meselâ 'Osmanlı', 'Selçuklu', 'Amerikalı' demiş... Genellikle çok etnisiteli ülkeler referans vermekten bazen çekinmişlerdir; hatta tarafsız olsun diye başka uluslardan kral ödünç alanlara bile rastlamak mümkündür...”
Bu cümleleri kullandı diye Hilmi Özkök'ü çarmıha gerecekler...
Tespitinden sonra “Yanlış anlaşılmasın; Türkiye'nin adını değiştirmeyi teklif etmiyorum” demiş olsa da, dediklerini tartışmak yerine, söyleyenin üzerine her türlü zifosu boşaltmaya kalkışanlar var.
Oysa Org. Özkök'ün tespiti yeni değil, fazla orijinal de sayılmaz... Dahası, onun dediğinin bir benzerini Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken Turgut Özal'ın da söylediği en az dört ayrı kez gündeme gelmiş olduğu halde, böyle bir tespit yine de bazılarını şaşırttı işte...
Özal o sözlerin benzerini 1992 yılında (20 Ocak) Zaman gazetesinin manşetinden benim imzamla yayımlanan mülâkatında söylemişti. Rahmetli Cumhurbaşkanı'nın ne dediğini birlikte okuyalım: “Atatürk Cumhuriyeti kurarken 'Bu Cumhuriyet Osmanlı'dan kalmadır' diye düşünüp adına Osmanlı Cumhuriyeti deseydi siz ne olurdunuz? Hepiniz Osmanlı olmaz mıydınız? Şu veya bu sebepten Osmanlı Cumhuriyeti demedi de Türkiye Cumhuriyeti dedi.”
Bu sözlerde şaşılacak ne var? Özal'ın taa 1992 Ocak ayında söylediği bu sözler -sanki ilk kez duyuluyormuşcasına- müthiş bir şaşkınlık eşliğinde hemen her iki yılda bir yeniden gündeme geldi.
Gerek Özal'ın o tarihte ve gerek Özkök'ün şimdilerde yaptıkları tespitte, karşı karşıya olduğumuz 'sorun'un, büyük çapta 'psikolojik' olduğunun ipucu var. Aslında bir 'ırkın adı' olan Türk'ü başka kökenden insanların da yaşadığı bir devletin uyrukları için de kullanma gereği, bazıları için ciddi bir sıkıntı kaynağı oluyor...
Olmasaydı iyi olurdu, ama ne yapalım ki, gerçek böyle... Aynı durumda olan başkaları umursamasa bile, bazıları 'Türk' adının 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı' anlamına da kullanılmasıyla dışlandıklarını hissediyor. Vaktiyle 'Osmanlı Cumhuriyeti' veya 'Anadolu Cumhuriyeti' gibi bir ad tercih edilmiş olsaydı, bu sıkıntı önlenebilirdi.
Bugün bunu yapmayacağımıza göre, o piskolojik sıkıntıyı giderecek başka yöntemler bulmalıyız.
Şu sıralarda hükümetin bütün mesaisini alan arayış, işte o formülü bulmak için... Bir yandan ülkeyi çeryek asırdır meşgul eden terörün bir daha uç vermemecesine bitmesi için çareler peşinde koşulurken, bir yandan da terörü doğuran her türlü sebebi ortadan kaldırmanın yolları aranıyor. İki ana yol üzerinde sürüyor arayış ve birinden birini ihmal etmemek gerekiyor.
Tepki verenlerin anlamadıkları bir gerçeği hatırlatayım: Sorunun çözümü için bu kez samimi çabalar gösterildiğinin en büyük delili, çözüm arayışı içerisinde yer alanların hemen her konuyu açıkça, bütün çıplaklığıyla ve şefaf biçimde kamuoyu önünde tartışmalarıdır. Org. Özkök'ün zihin cimnastiği olsun diye söylediği sözler, konuya muhatap olanlar nezdinde, arayışa olan ilgiyi herhalde artırmıştır.