Köyümüzdeki ikinci hikayeci kahramanımız Deli İbrahim Aga veya nam-ı diğer Çolak İbrahim Aga’dır. Halam ile evli olduğu için de benim eniştem olur kendisi. Deli İbrahim Aga’nın tarzı biraz farklı idi. Hikayeyi anlatmak yerine kurgular ve interaktif olarak başkalarını da olayın içine çekerdi. Lafı uzatmadan örneklere geçelim.
Köyün imamı başka yere tayin olur ve bir müddet boş kaldıktan sonra yeni imamın tayini yapılır. Yeni imam elinde bavul imam evine doğru gelmektedir. İmam evi Deli İbrahim Aga’nın evine çok yakın bir yerde olduğu için kahvehaneye gitmek üzere evden çıkan İbrahim Aga imam ile yolda karşılaşır. “Hoş geldin? Kimlere geldin?” diye sorar. İmam da “Hoş bulduk aga. Ben köyün yeni imamıyım” diye cevap verir. Bunun üzerine İbrahim aga “ Seni Allah gönderdi kardeş. Bizim de cenazemiz vardı. Ben de sela verip cenazeyi kaldıracak birini bakmaya gidiyordum. Sen şimdi bavulunu eve bırak ve hemen gidip sela ver. Ben de gidip cenazeyi cenaze namazı için camiye getireyim” der. İmam da “ tamam aga. Meftanın adı neydi? diye sorar. İbrahim aga da “İbrahim Mengi” der.
İmam bavulu eve bırakır ve hemen camiye gidip sela vermeye başlar. Camiye yakın kahvehanelerde oturan köylüler hemen kulak kesilirler. İmam selayı tamamlayıp “Köy eşrafından İbrahim Mengi Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi ikindi namazını müteakip camiden kaldırılacaktır” diye anonsunu yapıp camiinin yanındaki kahvehaneye gider.
Köylülerde de bir şaşırmışlık vardır. “yahu dün gördüm İbrahim aga’nın bir şeyi yoktu, ne oldu da öldü acaba?” diye aralarında konuşmaya başlarlar. 15-20 dakika sonra İbrahim Aga elleri arkada, hafif kambur vaziyette klasik yürüme tarzıyla kahvehaneye doğru gelmektedir. Köylüler onu görünce meseleyi anlarlar ve hepsi susarak şakanın sonunu görmek için beklerler. İbrahim Aga iyice yaklaşınca biri dayanamaz ve imama “senin mefta canlanmış geliyor” der. İmam da “cenaze olduğunu bu aga söyledi işte” der. İbrahim aga gelir ve imama “ Ben İbrahim Mengi. Köyümüze hoş geldin. Bu da sana hoş geldin şakası. Artık beni hayatta unutmazsın” der.
Bir yaz günü köye Antalya tarafından bir şahıs gelir. Köy kahvehanesine oturur, kendisini tanıtır ve bir iş nedeniyle bu tarafa geldiğini ve de gelmişken askerlikten sonra yaklaşık 20 sene görüşmediği asker arkadaşını da ziyaret etmek istediğini söyler. Tabii ki muhatap olduğu kişi Deli İbrahim Aga’dır. Misafir “Asker arkadaşımın sağ olup olmadığını bile bilmiyorum. Ancak askerde iken çok samimi idik. Memleketlerimiz de çok uzak olduğu için görüşme fırsatımız olmadı. İşte, bir vesile buralara yolumuz düşmüşken onu da ziyaret edeyim dedim” der. İbrahim Aga da “Asker arkadaşın sağdır ve de turp gibi sağlıklıdır maşallah. Sen otur burada çayını iç, ben de arkadaşının evine gidip haber vereyim” der.
İbrahim aga malum şahsın evine gider ve şahsı tarladan yeni gelmiş öğlen yemeği yerken bulur “senin Antalyalı şu isimde bir asker arkadaşın var mı” diye sorar. Bizimki de biraz düşünür ve “evet var. Ne olmuş ona?” diye sorar. İbrahim Aga “ yok bir şey olduğu, yolu bu tarafa düşmüşte seni ziyarete gelmiş, şimdi kahvehanede oturuyor” der. Bizimki heyecanlanır tabii hemen kalkıp gidelim der ancak İbrahim Aga “ acele etme, yemeğini ye ondan sonra gelirsin. Ancak sana bir şey söylemek istiyorum. Senin asker arkadaş bir rahatsızlık geçirmiş onun için kulakları biraz ağır işitiyor. Onun için konuşurken sesini ona göre ayarlarsın” der ve kahvehaneye döner.
Antalyalı misafire “senin asker arkadaşı evde buldum birazdan gelir. Ancak bir rahatsızlık geçirdiği için kulakları biraz ağır işitir. Konuşurken sesini ona göre ayarla” diye tembihler ve filmi seyretmek üzere bir kenara oturur.
Bizim köylü kahvehaneye gelir ve asker arkadaşını hasretle kucakladıktan sonra her ikisi de son ses sohbete başlar. Yarım saate yakın son ses sohbet edip bağırmaktan yorulunca biri;
-“Kulağına ne oldu arkadaşım?” diye sorar.
-“Benim kulağımda bir şey yok. Asıl senin kulağına ne oldu?” diye mukabele eder öteki.
-“benim kulağımda da bir şey yok” deyince ikisi de İbrahim Aga’ya dönerler.
İbrahim Aga da “Ben İbrahim Mengi. Artık bu köyden asker arkadaşın haricinde birisini de unutmazsın” der.
Nasıl, palavra mı dinledik yoksa iki perdelik bir tiyatro oyunu mu izledik?
Hikayecilerimize değer verip sahip çıkalım zira sayıları çok azaldı. Allah, Deli İbrahim enişteme de rahmet eylesin inşallah.