İnsan hayatı sorunlarla, karmaşık dertlerle doludur.
Şirazlı Sadi boşuna dememiştir; ''yazın yiyim, kışın giyim derdine çare arayıp harcanmakla ömrüm son buldu'' diye!...
Çözümler, sorunların iyi algılanması sayesinde bulunur veya kendisini buldurur.
Bütün sorunların da mutlaka sıfırlanması mümkün değildir; bazen çözüm gibi kotarılan bir değişiklik yeni sorunlara da kaynaklık edebilir.
Sınırlı insan ömrü için her sıkıntının sonlandırılması, her sorunun halledilmesi asla gerçekleşebilecek bir emel değildr.
Bugün mezarlıkları doldurmuş olan geçmişin vazgeçilmez kahramanları; geride hep bitirilememiş bir iş, çözülememiş bir dava, elde edilememiş bir büyük hedef bırakmışlardır.
Adeta histeri halindeki ''Çözümsüzlük çözüm değildir!'' teraneleriyle ulaşılacak çözümler de tabiatiyle kalıcı ve yararlı olamayacaktır.
Şimdi gündemimizi gelişi güzel biteviye konuşmakla tıkamış olan ''demokratik açılım'' yahut ''demokratikleşme, barış ve anlayış süreci'', kolayından çözümler sunulabileceğini düşündürmesi açısından büyük hayal kırıklıklarına yol açmaya aday görünmektedir.
Buradan hem sosyal açıdan hem de bilim penceresinden bakarak çıkarılacak birkaç dersi ifade etmek gerekir:
* Öncelikle sorunlara her zaman ucuz, kolay ve basit çözümler aranması insanın birinci amacı ise de, her zaman en uygun çözüm en az maliyetli olanıdır denilemez.
* Pekçok çözümü olan belirli problemleri çözmek için mümkün olan en basit çözümü tasarlamalıyız.
* Sorunun yılgınlığına değil, daima onun uygun çözümüne odaklanmalıyız.
Problemleri çözmek için problemlere odaklanıp kalmak ile çözümlere odaklanarak çare aramak arasındaki belirgin farkı iyi kavramak gereklidir.
Mühendislik hayatımda karşılaştığım ve bazı ülkelerde karşılaşılmış örnek problemlerden bahsederek konuyu biraz daha anlaşılır, somut, elle tutulur hale getirmek niyetindeyim.
Genç bir vardiya mühendisi olarak çalıştığım maden işletmesinde aşırı yüklenmekten dolayı ara ürün koyulaştırma tankı (tickner) çökmüş, çalışmaz hale gelmişti. İşletme müdürü ile yardımcıları, tesis müdür ve baş mühendisleri, makina müdürünün de önerilerini alarak, fabrikayı devreden çıkaran bu sorunu gidermeye çalışıyorlardı. 33 metre çapındaki bu ekipmanın içine vinç yardımıyla loader sokarak balçık halindeki ürünü dışarıya çıkarıp karıştıma mekanizmasının çalışmasını sağlamaya karar verdiler. Sonuç üç gün süren bir başarısızlıktı. Çünkü içerde loader çalışamamış, dışarıya alınması yeni bir dert olmuştu.
Daha sonra vardiyam esnasında benim yanıma gelen işletme müdürünün yol yordam sorması üzerine, çok aşçı ile yemeğin pişmeyeceğini bildiğimden, mekanizmanın daha lapa ortamda bırakılıp dipteki karıştırıcı taraklarının elle kumanda sayesinde çökeltinin üzerine çıkarılması gerektiği önerimi uygulatınca sistem rahatlamış ve bir vardiya süresince tekrar çalışabilir hale gelmişti. Burada daha önce hiç kimse kişilerin önerilerini makul biçimde değerlendirmemiş, ünvanlı kişilerin söylediklerine bel bağlamışlardı.
Yine bir keresinde önemli bir fanın yataklarında aşırı ısınma oluşup makinayı devreden çıkardığında bir enstrümancı mühendis yılgınlıktan alarm sistemini iptal etmiş, yatak sarmasına yol açmıştı. Bir başka makina mühendisi de yağ soğutucusunun yalnızca su girişinde ve su dolaşım alanlarında birikme olacağını zannetme yanılgısına odaklandığından, boşuna günlerce uğraşmış ve en sonunda yağ filtresinin de tıkanması yüzünden yataklara yeterince soğutacak yağın gidemeyeceğini akledebilmiştir. Ön yargılı olmak, çoğu kere öngörüsüzlüğe yol açmakta ve anlamsız çabalar harcattırmaktadır.
Yurt dışında da karşılaşılmış durumlardan örnekler sunmak isterim:
Birinci durum şu problemi yansıtıyordu:
NASA uzaya astronot gönderdiğinde tükenmez kalemlerin yer çekimi olmayan ortamda çalışmadığını fark etti (yerçekimi olmadığı için mürekkep kağıdın üzerine akmıyordu).
Bu konudaki birinci çözüm nasıl bulundu?
Bu problemin çözümü NASA'ya on yıla ve 12 milyon dolara maloldu. Öyle bir tükenmez kalem ürettiler ki bu kalem, yerçekimsiz ortamda, yukarı yönde, suyun altında ve sıfırın altındaki 300 C'ye kadar olan sıcaklıklarda yazı yazmayı mümkün kılıyordu.
İkinci bir çözüm ne olabilirdi?
Peki, bu konu için Ruslar ne yaptı? Sadece kurşun kalem kullandılar…
Şimdi karşılaşılan ikinci bir durumu ele alalım:
Japon yönetim sistemindeki en hatırda kalır çalışmalardan bir tanesi Japonya'daki en büyük kozmetik firmalarından birinde yaşanan boş sabun kutusu problemidir. Müşterilerden birisi firmaya, aldığı sabun kutusunun boş olduğu konusunda şikayette bulunmuştur.
Yetkililer hemen, üretilip paketlenen sabun kutularını sevkiyat birimine gönderen hattı izole ettiler. Bu sırada bir şekilde bir sabun kutusunun hattan içi boş şekilde geçtiği tespit edildi.
Demek ki sorun vardı ; şikayet haklı ve doğruydu..
Yönetim, mühendislerine bu can sıkıcı problemi çözmesi için talimat verdi.
Birinci çözüm tam bir bilimsel işbirliği sonucunu ortaya koyuyordu:
Mühendisler iki kişi tarafından kullanılan yüksek-çözünürlükte bir X-ışını cihazı tasarlamak için ciddi uğraş verdiler. Bu sayede hattan geçen bütün sabun kutuları izlenebilecek ve boş olmadıklarından emin olunacaktı.
İkinci çözüm ise beklenmedik şekilde bir uygulamadan ibaretti:
Küçük bir şirketteki sıradan bir işçi aynı problemle karşılaştığında, X-ışını vb karmaşık şeylerle uğraşmadı, onun yerine farklı bir yol buldu. Güçlü endüstriyel bir elektrikli vantilatör alarak üretim hattına doğru yöneltti. Vantilatörü açtığı anda dolu olan kutular hattan geçerken boş olanlar hattın dışına doğru savruldu. Böylece boş kutu ayıklanması sağlandı.
Demek ki, her sorunun birbirinden farklı -ama kolay, ama ağır- bir çözümü mutlaka vardır.
Marifet odur ki, en uygunu, en kolayı, en kalıcısı ve makulü bulunabilsin!...
Selam ve saygılarımla...