..
Sahi bizim kendimize ait bir medeniyet menbaımız vardı; ne oldu, nereye taşındı?
Şimdi ise kendi yurdumuzda yabancıyız.
Adeta ayrı bir devlet hududunda yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi, ya siz?
Sahi, burası Fatih'in canından aziz bildiği, uğruna can verdiği İstanbul değilmi ?
Yahu bu aziz toprakların, bu surların etrafında cem olmuş garip kıyafetli gençler de kim?
Şu gençler Doğu Roma İmparatorluğunun evlatları gibi duruyorlar.
Bunlar, bu topraklarda ne zaman hakimiyet kurdular ?
Konstantinopolis şehrinde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.
Şu karşıdan gelenler neden benim inancım ile dalga geçercesine küçümseme ve tahkir yarışındalar?
Yahu birileri bana bir şeyler söylesin, şu karşı mektepten gelen Türk kızları değil mi?
Bizans kolejlerinden ders almış gibiler, bu absürt kolej giysileri kim tarafından hangi saikle giydirildi?
Bunlar bayağı Müslüman evlatları; Türkçe, Kürtçe, Arapça konuşuyorlar...
Onları oraya çeken ve yakan esbab-ı rezil nedir?
Şu medeniyet-i sefile, çarşı pazarı bir defileye çevirmiş.
Heyhat! Romalılar şu değirmenin çarkında genç kızları, genç erkekleri, öğüte öğüte felaket ve helaket içerisinde Türklükten gayrı biraz Amerikan rengine biraz da Avrupa'nın kozmopolit şekline sokmuşlar.
Millet olma duygularından mahrum, her yabancı şeye alâka duyan laçka bir hüviyete bürünmüşler...
Güzelim bilad-ı İslam diyarı, İstanbul ölmüş.
Yerine Konstantinopolis ruhu hâkim olmuş ve evlatlarımız bedbaht birer mahluk olmuşlar...
Vahim, çok vahim...
Aman Allah'ım Kitabı Mukaddese sırtını dönmüş ehli delaletin bozuk fikirlerine teslim olmuş vaziyetteler...
Yahu biz bu ülke ve vatan uğruna sayısızca şehit vermedik mi?
Kimin içindi bu can pazarı?
Ve oluk oluk akan kan revan...
Şu muasır medeniyet dedikleri zamanda Osmanlı kadınlarının o edebini, hayasını arar olduk.
Baksanıza şu mezarlardan yükselen seslere,
devleti âliyenin mümin âlimelerinin ve mümin âlimlerinin ızdırabını kimse işitmiyor mu?
Şu Barbarosoğlu'na bak!
Şu Fatma'nın, Aliye'nin kızına bak!
Eyvah! Ruhu batı özentisi hastalığına müptela olmuş, sarsılmış bir medeniyetin çocuklarına sahip çıkamıyoruz...
Oysa Anadolunun işgal günlerinin acısını derinde yaşarken en çok çarşaf ve peçe meselelerini düşünüyorduk...
Gayretimiz bu istikâmette hayat buluyordu.
Şimdiki gençlere bakınız, Robert Koleji'nin penceresinden gelecek günlerin düşleri içerisinde ve akılları, batı medeniyetinin kültürel tasarrufuna terk edilmiş, adeta gönüllü ajanlığın sancaktarlığını tercih ediyorlar.
Hani Romalıları denize dökmüştük...
Vah vah emperyal kudretin santim santim ilerlediğini ve ruhumuzu, kalbimizi, aklımızı teslim aldığını görüyoruz.
Sosyal ve kültürel varlığı, evrensellikle Avrupa ve Amerika temelinde alınması gerektiğine inandırılmış ve bu istikamette hayasızca ve arsızca Avrupamerkezci bir kültürel sömürü alanı hâline getirildiğimiz çok aşikârdır.
Ne acıdır ki zihinsel ve ahlakî değişimin çöküş yaşadığı, değerlerdeki olumsuz dönüşümün zehirli bir sarmaşık gibi bedenimizi sarıp sarmaladığına şahitlik ediyoruz...
Yeni bir toplum felsefesini kurmaya memûr sosyal değişimin öncüleri, ahmakça ve şuursuzca kültür sömürgecilerine duyulan hayranlığın etki alanını genişletmek için büyük bir çaba sarf ediyorlar...
Yeni bir toplum üzerine kurgulanmak istenen Avrupa hayat felsefesine hep birlikte itiraz etmek icap etmez mi?
Vesselam...
Raif medetoğlu