Fakire Kriz Zengine Mriz

Lütfi AYHAN

Pandeminin baş müsebbip olduğu ekonomik sarsıntılar tüm dünyayı salladığı gibi ülkemizi de bir hayli bocalatıyor. Bu krizden etkilenmeyen ülke, devlet, millet, bölge, sosyal sınıf ve grup yok gibi.

Salgının ve onun bir neticesi olan tedarik zincirinin kopması ile başlayan ekonomik ve sosyal çalkantıdan zengin de etkileniyor fakir de, işveren de etkileniyor çalışan da, özel sektör de etkileniyor devlet de. Bir farklaki herkesin krizi kendine göre, şiddeti ve derinliği ise farklı farklı.

HERKESİN KRİZİ KENDİNE

Kimisi, 1,5 milyon liraya alacağı arabanın 3 milyona çıkmasından, yatının katının on binlerce lira olan yakıt ve elektrik tüketiminin iki katına yükselmesinden, yasaklar nedeni ile pahalı, lüks yurt dışı tatil beldelerine gidememesinden şikayetçi. Kimisi ise (ki onlar agari ücretle geçinen, 2500 TL emekli maaşı alan, işsiz olan buna karşılık kirada oturan gerçek mağdurlar) yiyecek, giyecek, yakacak ihtiyaçlarından kesintiler yapmak zorunda kalmalarından şikayetçi. (Tabi bunların ki haklı ve anlaşılır bir durum)

Ekmeğe, şekere, una, yağa, ete... Gelen zamlar fakir fukaranın şikayet sebebi olurken, yatına rahatça binememek, pahalı tatil beldelerine gidememek de zenginlerimizin şikayet nedeni oluyor. Görüldüğü üzere şikayet ortak paydası olmuş toplumun. Bir farklaki bu krizden en fazla şikayetçi olanlar, sesi en çok çıkanlar, lüksünün bir kısmından mahrum olan 'gariban! zenginler!' Hakiki gariban, gerçek mağdur olan vatandaşlarımız ise her zamanki gibi tepkilerini susarak veya sızlanarak dile getiriyorlar veya içlerine atıyorlar.

GARİBANLARA YARDIMCI OLMUYORSUNUZ

Krizden etkilendiklerini ispatlamak için evlerinde kullandıkları iki üç bin liralık elektrik faturalarını, gittikleri yurt dışı tatil beldelerinden ( büyük bir gafletle buraların uçuk fiyatlarını unutarak, bu tatil için harcanan parayı garibanlar gördüğü zaman nasıl olumsuz tepkiler vereceğini akletmeyerek) paylaşan gariban zenginlerimiz!, krizin gerçek mağdurlarının önüne adeta set oluyorlar.

Bu ülkede bazı emeklilerin 2 500 TL maaş aldığını, asgari ücretin 4200 TL olduğunu ve bu ülkede insanların önemli bir oranının bu seviyelerde bir gelire sahip olduğunu unutan bu gafil zenginler, güya böyle yaparak onların (yani fakir fukaranın) sıkıntılarını dile getiriyorlar. Bilmiyorlarki böyle yaparak gerçeğin üzerinin örtülmesine, dikkatin dağılmasına sebep oluyorlar. Üstelik de onların, yani fakirlerin sert bakışlarının bir kısmının da kendilerine yöneleceğini farketmiyorlar.

Bu gerçekler bize şunları düşündürmeli, bu dünyada ve ülkemizde kriz mriz, sıkıntı mıkıntı, hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bu sebepten bizler şöyle düşünürüz, "Böyle gelmiş böyle gider bu dünya. Dünde vardı güzellikler iyilikler,... sıkıntılar, yanlışlar bu gün de. 'Yarın olmaz' deme olur. Çünkü burası dünya.burası imtihan diyarı. Bize düşen, "Bu da geçer yahu!", Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler " deyip ümitsizlikten, karamsarlıktan uzaklaşıp, ALAH VAR KEDER YOK deyip yarınlara umutla ve güvenle bakmak Hayırlı cumalar, mutlu haftalar dileğiyle.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.