Saat geceyarısını geçmiş, ben Habertürk kanalında biri AKP’li, biri CHP’li iki hukukçu siyasetçinin referandum tartışmasını izliyorum.
İkisi de “anayasa hukuku” profesörü.
CHP’li olanı çok ateşli.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştiren maddeyi “devrimci” bir heyecanla eleştirip, yerden yere vuruyor.
“Yargıyı siyasallaştırıyorlar, yargı AKP’nin denetimine giriyor, diktatörlük kuruluyor” mealinde ürkütücü açıklamalar yapıyor.
HSYK’nın, AKP’nin denetimine sokulduğuna dair en büyük kanıtı da şu:
“Kurulun başkanlığını adalet bakanı yapacak.”
Üstelik üye sayısı “yirmi ikiye” çıkarılan kurulun “dört” üyesi de cumhurbaşkanı tarafından seçileceği için “kurul tümüyle” AKP’nin kontrolünde olacak.
CHP’li profesörün anlattıklarından, “demokrat” bir yapının yıkılıp yerine “diktatörce” bir sistemin kurulduğu görüntüsü çıkıyor.
Lakin benim yapılan değişiklikler hakkında bildiklerimle, profesörün anlattıkları birbirini pek tutmuyor.
“Belgelere” bir bakmak gerektiğini hissediyorum.
Önce, profesörün “değiştirilmesine” karşı çıktığı bugünkü HSYK’nın “başkanı kim” diye bakıyorum.
Şu andaki yasaya göre kurulun başkanı zaten adalet bakanı.
Eskiden de başkan adalet bakanı, şimdi de başkan adalet bakanı.
Acaba CHP, AKP bu kurulun yapısını değiştirmeye kalkmadan önce neden bu “diktatörlüğü” değiştirmek için harekete geçmedi?
Bunu değiştirmeye kalkmadığı gibi, benim hatırlayabildiğim kadarıyla, hep HSYK’nın destekçisi oldu.
Acaba, 22 kişilik yeni kurulun “dört” üyesinin cumhurbaşkanı tarafından atanması mı bu diktatörlüğü yaratıyor?
Şu anda geçerli olan maddeye bakıyorum yeniden.
Aaa, o da ne?
Şu andaki yasaya göre, “bazı üyeler” değil, bütün üyeler cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.
AKP, sekiz yıldır iktidarda, HSYK’nın başkanı sekiz yıldır AKP’li adalet bakanı, kurulun bütün üyeleri cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.
Niye CHP hiç rahatsız olmamış?
O zamanki kara kuvvetleri komutanının emriyle ve AKP’li adalet bakanının da katılımıyla Şemdinli savcısı görevinden atıldığında niye yeri göğü inletmemiş?
CHP, bu kurulun başkanının adalet bakanı olmasına, bütün üyelerini cumhurbaşkanının seçmesine karşı çıkmamış, şimdi niye karşı çıkıyor, niye bunu “korkunç” bir değişiklik olarak sunuyor?
Kurulun başkanı değişmediği, AKP kökenli cumhurbaşkanının yetkisi azaldığı halde, CHP’nin böylesine rahatsız olmasının nedeni ne?
Bunu anlamak için neyin değişmediğine değil, neyin değiştiğine bakmak gerekiyor.
Temel değişiklik şu:
Şu andaki yasaya göre, kurulun beş üyesi de Yargıtay’dan ve Danıştay’dan, Yargıtay ve Danıştay üyelerince belirlenip cumhurbaşkanına sunuluyor.
Yeni yasa, kuruldaki Yargıtay ve Danıştay hegemonyasını kırıyor.
Yeni kurulun 22 üyesinden dördü cumhurbaşkanınca, üçü Yargıtay’ca, ikisi Danıştay’ca, biri Türkiye Adalet Akademisi’nce, on üyesi ise yargıç ve savcılarca seçiliyor.
Bunlara adalet bakanıyla, müsteşarını da ekleyince sayıları yirmi ikiye ulaşıyor.
Bu değişiklikte, CHP’lileri ve onlar gibi bu değişime karşı çıkanları çıldırtan, adalet bakanının kurul başkanlığı değil, zaten otuz yıldır kurulun başkanı adalet bakanı, onları çıldırtan, üyelerin sadece Yüksek Yargı tarafından seçilmemesi...
Kemalizm’in muhafızları olan Yüksek Yargı’nın adalet sistemi üzerine kurduğu hegemonyanın yıkılması, generallerin emriyle savcıların artık işten atılamayacak olması, Ergenekon soruşturmalarını engelleyecek gücü kaybetmeleri.
Gerçeği söyleyemedikleri için sahtekârlığa vuruyorlar işi, “karşıyız çünkü başkan başkanlık ediyor” diyorlar, buna karşıydınız da Şemdinli savcısı görevden menedildiğinde sesiniz niye çıkmadı?
Bu anayasa değişikliği, halkı ve adaleti baskı altında tutan Kemalist sistemi can evinden vuruyor.
Sistem yandaşlarını, toplantı basmaktan, yalan söylemeye kadar her yolu denemeye iten delirmenin esas nedeni bu.
Onun için bir yandan “hayır” diye bağırıp, bir yandan sahtekârca oyunlarla hiç utanmadan insanları kandırmaya çabalıyorlar.