İslam ne bu dünyaya ne de ahirete ait bir dindir. İslam, bilakis insanı bu dünyada kamil vasıfları kazanmaya hazırlar. İnsanı insan yapan bir sistemdir.
Ayette buyurduğu gibi Allah (cc): “ Allah da, o günün şerrinden onları korur ve (yüzlerini) bir parlaklık ve sevince kavuşturur. (Nefislerinin arzularına ve eziyetlere) dayandıklarından dolayı onları cennet ve ipekle mükâfatlandırır.” İnsan ( Dehr) Suresi 11. Ve 12. Ayeti Kerime.
Şu bilinmelidir ki; insanın dünyaya gelmesiyle hayatı başlamış değildir.
'Zaman' sınırı elbette insan ve dünya içindir. Zira ebedi ve ezeli olan sadece Allah’tır.
Hayatın dünyaya ilişkin kısmı aslında bir açıdan en önemsiz, bir diğer açıdan en önemli parçasıdır. Önemsizdir; çünkü öncesi ve sonrası ile kıyaslandığında çok kısa ve değersizdir. Peygamber Efendimiz’in de hadisi şerif de söylediği gibi “"Dünyanın, Cenab-ı Hakk'ın yanında bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfirler bir yudum su ondan içemeyeceklerdi."
Önemlidir; çünkü devamındaki gerçek hayat için hasat yeridir. Hayat kesintisizdir bir başka deyişle…
İrfan büyüklerinin dünya hayatına değer vermemesi ve geçici görmelerinin nedeni dünya hayatının eğlenceden ibaret olduğu algısıdır. İnsanın içine düştüğü yanılgı dünya hayatını merkeze almak ve bu hayatında kalıcı olduğunu, ölümle sonlandığını düşünmektir.
Dünya hayatı, uzun bir yola çıkan yolcu misali; yolcunun bir dinlenme tesisinde bir anlık duraklaması gibidir. İhtiyaçlarını gören yolcu, yoluna devam eder.
Çünkü ulaşmanız gereken bir menzil vardır. Dinlenme tesisi bu menzile ulaşmak adına bir duraktır sadece… İşte müslüman için asıl ulaşılması gereken hedef ahiret yurdudur
Yolcunun; en kestirme ve güvenilir bir vaziyette hedefe varması için ihtiyaç duyduğu malzeme harita ve nagivasyon aletiyse; insan için de en önemli yol gösterici İslam’dır. İslam’ı da kitabımız Kuran-ı Kerim’den, Peygamber Efendimiz(sav.)’in hayatı ve sünnetinden, irfan ehlinin de tavsiyelerinden öğrenir ve yaşarız.
Allah’ın emanet olarak verdiği malı, canı, çocuğu, gücü, aklı yine O’nun (cc) rızasına uygun bir biçimde korumalıyız.
Belirlenen sınırlar içerisinde ve Allah rızası gözetilerek yapılan her eylem Allah nezdinde makbuldür.
Para kazanmak da öyledir. İlim tahsili de. Kazandıklarımız maddi ve manevi servet sınırsız bir biçimde bize ait değildir.
Emanettir bir kere. Maddi kazanımlarımız, paylaşmakla kıymetlenir. İsraf etmediğimiz sürece, ailemize harcadığımız sevap hanemize artı olarak yazılır.
İslam fakir olmayı tavsiye etmez. Fakir gibi, gösterişten uzak yaşamayı övmüştür Hatta Efendimiz fakirlikten, fakirliğin fitnesinden Allah’a sığınmıştır.
İslam'da mala ve servete sahip olmak kınanmaz. Ama malın ve servetin kölesi olmak kınanır.
Dünya bize sahip olmayacak. Biz, dünyanın ne kölesi ne de esiriyiz. Kapitalist sistemin insana yüklediği en büyük zehir “ ihtiyaçların sınırsız olduğu, ihtiyaçların giderilmesi ile insanın mutlu olduğudur” Bu zehirden arınmanın yegane yolu İslam’dır.
Dünya, insanın istediği her türlü meşru veya gayrı meşru hayatı yaşayacağı bir yer değildir. Sahip olduğumuz dünya mülkiyetinin hesabını vereceğimiz yer Ahiret Hayatıdır. Kazandıklarımız sadece bize geçici bir süreliğine emanet verilmiştir. Bu emanete sahip çıkma ve geri teslimde sorun yaşamamak için yapacağımız tek şey “ helal hayat” nizamıdır.
Allah rızası niyetiyle yapılan her eylem (amel) ibadettir. Her attığımız adım defterimize yıldızlı puan kazandırır.
Müslüman, hayatı ıskalamasın. Yaşadığımız hayat sanal hazlarla dolu. Sahte sahneler, kurulan düzenler hep insanı tuzağa çekiyor, şeytana yaklaştırıyor.“ Saman Ateşi gibi yanıp sönen dünya menfaati için”, aldanmayalım, verdiğimiz sözü hatırlayalım.
İyilerle beraber olalım. İnsan olmamız, Müslüman olmamız bunu gerektiriyor.