Geçen hafta bir soruya cevap olan yazımda kullandığım ifade bazı tereddütlere yol açmış olduğu için önce onu bir açıklığa kavuşturalım.
İfade şöyle idi:
"Dini ile amel eden bir ehl-i kitab mensubunun –domuz, şarap, faiz gibi- İslam'da yasaklanmamış yiyecekleri (yedikleri, yemeyi caiz gördükleri) Müslümanlar için de helaldir. Hayvan kesilirken Allah'tan başka bir nesnenin adı anılmayacak, onun adına kesilmeyecek, aynı zamanda kesen, avlayan ehl-i kitaptan olacak."
Birinci cümleden maksadımız şudur: İslam'da adları anılarak haram kılınmış olan "domuz, şarap, faiz" gibi şeyleri, dindar ehl-i kitap kimseler helal sayıp yeseler bile bunlar Müslümanlara helal olmaz, Müslümanlar bunları -kim keserse kessin, üretirse üretsin- yiyemezler. İslam'da haram kılınmamış olan mesela bir hayvanı (koyunu, danayı, tavuğu...), ehl-i kitap, kendi inançlarına uygun olarak öldürür ve yerlerse bu Müslümanlara da helal olur; mesela bir papazın, bir hahamın helal sayarak yediği dana etini Müslüman da yiyebilir.
Hassas ve dikkatli bir okuyucum ikinci cümlede geçen "Allah'tan başka bir nesnenin adı anılmayacak" ifadesine takılmış ve haklı olarak bu sözden "Allah'ın da nesne olduğu" anlamı çıkabileceğini yazmış. Evet böyle bir mana da çıkabilir, bu sebeple cümleyi şöyle açmam gerekiyor:
Bir Müslüman bir hayvanı keserken, Hanefîlerin de dahil olduğu bazı müctehidlere göre Allah'ı anacak, besmele çekecek. İmam Şâfiî'nin dahil bulunduğu bazı müctehidlere göre ise besmele sünnettir, helal olmanın şartı değildir, ama hayvan Allah'tan başkası adına kesilmeyecek, kesim yapılırken Allah'tan başkasının (bu kutsal sayılan bir nesne olabilir, müşriklerin inandığı bir ilah olabilir işte bunların) adı anılmayacaktır.
Yeri gelmişken yurt içinde ve dışında son yıllarda mantar gibi çoğalan "helal sertifikası ile ilgili kuruluşlar" konusunda bir uyarıda bulunmak isterim. Bir canlı veya cansız şeyin yenmesi, içilmesi ve kullanılmasının caiz olup olmadığını belirlemek için hem ilgili bilim adamlarına hem de din alimlerine ihtiyaç vardır. Güvenilir danışma kurulları bulunmayan kuruluşlara itibar etmemek gerekir. Bu konuya bir başka yazıda daha genişçe yer vermek üzere şimdilik bu uyarı ile yetiniyorum.
Bir okuyucu da "yurt dışında vekalet yoluyla kesilen kurbanlar, ülkemizdeki kurbanlara göre daha ucuz oldukları için kurban yerine geçmez diyorlar, doğru mudur" diye soruyor.
Bir yükümlü yurt içinde veya dışında kurban almak istediğinde, nerede daha iyisi ve ucuzu varsa onu almakta serbesttir. "Pahalı olsun ucuz olsun, kaliteli olsun olmasın mutlaka yaşadığı yerleşim yerinden alması gerekir" diye bir kural yoktur.
Yeryüzü Doktorları gibi birçok hayır kuruluşu deprem bölgesine kurban ve yardım ulaştırdıkları gibi dayanılamaz yokluklar ve yoksunluklar içinde kıvranan Somali, Kongo, Nijer, Gana ve Kenya gibi Afrika ülkelerinde de vekaleten kurban kesiyor ve dağıtıyorlar. Bu ülkelerde yılda bir kere bu sayede et yiyen insanların bulunduğunu bizzat gidip görenler naklediyorlar. Bu hizmetlere katkıda bulunan insanlarımızdan Allah razı olsun!