Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dalları da iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa, bırak utansın
Necip Fazıl KISAKÜREK
Allah rahmet eylesin üstadı çok severiz. Ancak affına sığınarak söylemek isterim ki bu dizelerin ilk cümlesine şerh koyacağım. Zira toprak bugüne kadar hiç utandırmadı. Atılan her tohum mutlaka yeşerdi. Ancak bazı tohumlar var ki onların yeşermesi biraz zaman istiyor. Beklenmedik bir zaman ve yerde o tohumun da yeşerdiğini görmek bizim gibi mesleği insana yatırım yapan ve gönüllere tohum ekme derdinde olanlar için daha aşikâr bir durumdur.
Hafta sonu bir sınavda görevliydim. Gelen adayların kimliklerine bakıp salona alıyoruz. Bir bayan geldi ve beni görünce “Hocam! Ben falanca ilkokuldan sizin öğrencinizim. Bizim derslerimize girdiniz. Ben hem sizi hem de Hayta ile Cemşit’i unutamıyorum” dedi. Karşılaştığınız bir öğrencinin sizi tanıması hem normal hem de güzel. Ancak o döneme ait özel ve güzel bir hatırayı gündeme alarak sizi hatırlaması çok daha güzel.
Yıllar önce Ensar vakfının din kültürü öğretmenlerinin ders içi verimliliğini artırma ve tecrübe paylaşım amacıyla düzenlenmiş bir sempozyuma katıldım. Burada kendi uygulamalarımızla alakalı sunumumuzu yaptık. Birçok farklı arkadaşla tanıştık. Hala görüştüğümüz ve o gün ilk adımları atılan dostluğu yeşerttiğimiz insanlar vardı orada.
Önemli bir sima olarak orada tanıştığımız, daha sonra da değişik vesilelerle iletişimde kaldığımız bir isim daha vardı. Burkina Faso’da görev yaptığım dönemde talim terbiye kurulu başkanı olduğunu öğrenince çok mutlu olduğum bu isim Dr. Alparslan DURMUŞ beydi. Onların EDAM isimli yayınevlerinden iki çanta dolusu kitap da hediye edilmişti. Bu çantada yer alan kitaplardan birisi benim için çok özel bin anlam ifade ederdi.
Aynı yıl özel bir ilköğretim okulunda değerler eğitimi amacıyla çocuklarla buluşuyoruz. Ancak aradığım ders materyalini bulamadım. Meğer benim derdimin ilacı bu çantaya gizlenmiş. Çantanın içinde “Hayta ile Cemşit Hadis Öğreniyor” isimli bir çocuk kitabı çıktı. Anladığım kadarıyla kitap iki ciltti ama burada sadece birinci cildi var. Neyse daha sonra ikinciyi de temin ettik. Büyük bir sevinçle Konya'ya döndüm. Artık okul çantamın içinde en önemli ve eksikliği düşünülemeyecek kitap bu oldu. Zira bunu sadece küçük sınıflar için kullanmadım. Dersin son 10 dakikasında öğrencilerim için daha heyecanlı bir süreç başlayacaktı. Büyük bir katılımla Hayta ve Cemşit’in hadis öğrenme maceralarına ortak olurduk. Kimi zaman bu hikayeleri sınıfta dramatize ettik, kimi zaman da tekrarlarla hadis şerifleri pekiştirdik. Bu hikâyelerin birçoğunun da evlere kadar gittiğini biliyorum.
İşte hafta sonu karşılaştığımız eski öğrencimin unutamadığı Hayta ve Cemşit hikâyesinin serencamı böyleydi. Hayta ve arkadaşı Cemşit keşke hadis öğrenmeye devam ediyor olsalardı. Muhtemelen benden başka arkadaşlarından da çantalarında veya kitaplıklarında yer bulmuş ve kim bilir hangi evlere / sınıflara veya gönüllere misafir olmuşlardır.
Torunlarla birlikte bir tur daha okumak gerekecek bu tatlı ve sevimli çocukların macerasını…
Bir kalbe tohum atmanın, bir yürekte yeşermenin, unutulmamanın hazzını yaşatan rabbime hamdolsun.