TAM akredite olmuşum...
Tam Orgeneral İlker Başbuğ ile iki satır muhabbet kurmuşum... Tam hayatımda ilk kez Genelkurmay tarafından "normal gazeteci" muamelesine tabi tutulmuşum... Tam bunun nimetlerinden yararlanmam söz konusu olmuş...
Bir de ne göreyim! "Genelkurmay'a çakma" modası baş göstermesin mi?
Şu talihsizliğe bakar mısınız?
Ben Genelkurmay ile çelişkiler içindeyken, medyada "postal yalamak" neredeyse milli spor idi... Ve benim Genelkurmay ile hafiften sulh imzaladığım şu dönemde ise, "Askere posta koymak" milli spor haline geldi...
Vay benim köse sakalım... Vay benim emeklerim...
* * *
Ama şunu da itiraf edeyim:
"Askere posta koymak" modası, "postal yalamak" sporundan bıkan kıymetli meslektaşlarımızın, bir sabah kalktıklarında gökyüzünde bir nur görüp, "Yetti artık asker goygoyculuğu... Biz artık askere de vuracağız" şeklinde aydınlamalarıyla başlamadı... Bir hidayet söz konusu değildir yani...
Bu modanın güçlü rüzgarlar estirmesine, ne yazık ki askerler neden oldu...
Nasıl mı? Bir örnek olay üzerinden anlatayım...
* * *
Günlerden cuma... Aktütün'de saatler süren çatışma var...
Hava Kuvvetleri Komutanı, Antalya'da golf oynuyor...
Günlerden cuma... Aktütün'de çatışma 15 askerin şehit olması, iki askerin kaybolmasıyla sonuçlanıyor...
Hava Kuvvetleri Komutanı, Antalya'da golf oynuyor...
Günlerden cumartesi... Sabah saatleri... Genelkurmay, "Çatışma çıktı... 15 asker şehit" açıklaması yapıyor...
Hava Kuvvetleri Komutanı, golf oynamaya devam ediyor...
Türkiye'de yer yerinden oynuyor... Televizyonlar canlı yayına geçiyor...
Hava Kuvvetleri Komutanı, golf oynamaya devam ediyor...
Ve nihayet cumartesi akşam saatleri...
Hava Kuvvetleri Komutanı, golf oynamaya son veriyor...
Bu "tablo" karşısında ne yapılıyor? Ne yapılacak?
Hava Kuvvetleri Komutanı, ağır bir şekilde eleştiriliyor, kınanıyor...
Tabii kınanacak... Askerleri şehit olurken, turnuvasını yarıda kesmeye tenezzül buyurmayan bir komutan, dünyanın her yerinde kınanır...
Zaten "Komutan" da durumun vahametinin farkında ki işin içinden çıkamıyor...
Kendisini savunurken "Ne yani? Aktütün'e mi gitseydim?" tarzında özrü kabahatinden büyük açıklamalar yapıyor...
Sanki "Aktütün'e gitmek" ile "Antalya'da golf oynamak" arasında bir yerde durması mümkün değil...
Sanki kendisine "Niye Aktütün'e gitmedin?" deniliyor...
Oysa denilen şey açık: Biraz duyarlılık sahibi ol...
* * *
Peki bütün bu olup bitenler karşısında Genelkurmay Başkanlığı ne yaptı?
"Hava Kuvvetleri Komutanı" adına mahcup bir sessizliğe mi büründü?
Ne gezer? Bir açıklama yaparak "Komutan"a sahip çıktı...
Açıklama... Ama ne açıklama! Önce o meşhur "Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor" klişesi kullanıldı... Ardından da şöyle denildi: "Komutanımızın cumartesi akşamına kadar olaylardan haberi olmadı..."
Yani... "Komutan", askerlerin şehit olduğunu bildiği halde golf oynamaya devam etmemiş... Bilmediği için devam etmiş... Bilse devam etmezmiş...
Düşünebiliyor musunuz? Okulda, fabrikada, sokakta, kırda... Her yerde, herkes olup biteni cumartesi günü saat 09.00'da öğrenirken, "Hava Kuvvetleri"nin başındaki "Komutan", olup biteni bizden en az 10 saat sonra öğreniyor...
Bu durumda ne denir?
Biliyor da oynuyorsa "ayıp" denir... Bilmiyor da oynuyorsa "gaflet" denir.
"Racon"u kesiyorum: Arkadaşlar! Bir komutan için "gaflet", ayıptan daha büyük bir kabahattir...
* * *
NOT: Bu yazıyı yazdım diye önümüzdeki 30 Ağustos Resepsiyonu'na davet edilmezsem "eski Ahmet Hakan" olmayacağım, söz...