Yunanistan'ı kurtarma paketi, borçlarının önemli bir bölümünün silinmesi, Avrupa Birliği'nin bir trilyon euroya çıkarılan imdat paketi, aslında Fransa ve Almanya'nın alacaklarını kurtarma paketiydi. Kesinlikle Yunanistan'ı ya da AB ülkelerini krizden çıkarma amacına yönelik değildi ve buna da kimse inanmıyordu. Atina'nın; "Ben bu işi halka götüreceğim" demesiyle oyun bozuldu. Almanya ve Fransa şokta. Yarın kendilerine borçlu diğer Avrupa ülkeleri de "kurtarma paketlerini" halka sorarsa, batan Almanya ve Fransa olacak demektir.
Yunanistan zaten iflas etmişti. Bu ülkeler alacaklarını tahsil etme peşinde, Yunanistan'ı kurtarma peşinde değil. Yaz aylarında paketleri ve iflasları tartışırken; "artık şirketler değil devletler iflas edecek ve bu sonbahar şiddetli deprem dalgaları Avrupa'yı vuracak" demiştik. Sonbahar önemliydi, kış önemliydi ve öyle de oluyor. Yine geçtiğimiz yıl, "iflas eden Yunanistan değil Avrupa" demiştik. AB'nin merkez güçlerinin "kriz Avrupa'da değil Yunanistan'da" yönlendirmesinin aldatmaca olduğunu, dikkatleri küçük ekonomilere çekerek büyük çözülmeyi gizlemeye çalıştıklarını ifade etmiştik. Bu yıl Mayıs ayında Yunanistan'a 110 milyar euroluk yardım tartışılırken de; "Şu an bu para gözümüze çok büyük gelebilir ancak sonbaharda AB ülkeleri trilyon dolarlık kurtarma paketlerini konuşacak" uyarısı yapmıştık.
Öyle olmadı mı? 2006'dan bu yana, krizin gerçek boyutunun gözlendiğini, finansal krizle sınırlandırıldığını ancak bunun siyasal bir kriz olduğunu, jeopolitik çözülmelere, güç kaymalarına, toplumsal travmalara yol açacağını söyledik durduk. Bu uzun zaman boyunca ülkeler, finansal otoriteler kriz konusunda dünyaya sürekli yalan söylediler, yalan söylemeye de devam ediyorlar.
Bir şey daha söyleyelim: Önümüzdeki haftalarda ABD'yi güçlü dalgalar vuracak. İsterseniz bir yere not edin. Kasım ve Aralık ayında ABD ekonomisini dikkatle izlemeyi öneriyorum. İzlemesek de şok dalgalarını göreceğiz, hissedeceğiz.
Temmuz ayında yine burada, krizin Avrupa Birliğini parçalayacağını, yeni bir Avrupa güç haritasının ortaya çıkacağını tartışırken, aslında böyle bir tartışmanın Batı'da yapıldığını hatırlattık ve yeni güç haritasına ilişkin öngörülere yer verdik. Şöyleydi:
Alman Bölgesi: Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Hırvatistan, Slovenya ve Slovakya.. Kuzey Bölgesi: İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Estonya, Litvanya... Doğu Avrupa: Polonya, Romanya, Bulgaristan vs. Akdeniz Ülkeleri: İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Kıbrıs Rum kesimi ve Malta...
Çekirdek Avrupa dışında büyük bir çözülme beklentisi var. Alman-Fransız ekseni, İngiltere ve Anglosakson ülkeleri ile Güney Avrupa hızla birbirinden uzaklaşıyor. Yeni bir Avrupa, parçalanmış Avrupa haritası şekilleniyor. Yunanistan'ın eurodan dışlanması, İngiltere'nin AB'den çıkmayı referanduma sunma tartışması, İtalya ve İspanya'nın Almanya ve Fransa'ya öfke saçması bu çözülmenin ilk aşamaları, işaretleri.
Birleşik Avrupa rüyası çoktan bitti, parçalanmış bir Avrupa tartışacağız artık. Bu da bir tür "Hasta adamlar coğrafyası" demektir. Artık ülke kurtarma yerine ülke ihraç etme dönemi başlamıştır. Yunanistan bunun ilk örneğini oluşturabilir. Şirket kurtarma dönemlerinden ülke ihraç etme dönemine gelindi, ibretlik bir hikaye bu ve çözülme çok hızlı ilerliyor.
José Manuel Barroso'nun, devlet ve hükümet başkanlarına yaptığı şu çağrıyı o zaman not etmiştik: "Kimse kendini kandırmasın, durum çok ciddi ve çözüm gerektiriyor. Aksi takdirde bunun olumsuz sonuçları Avrupa'nın her köşesinde ve daha da geniş bir alanda hissedilecek. Euro bizim en büyük kazanımlarımızdan biri. Getirisi, üye ülkelerin sarf etmesi gereken çabalardan çok daha ağır basıyor. Burada düşüncesizce davranamayız. Aksi takdirde tarihin bu kuşağın siyasetçileri hakkındaki hükmü çok ağır olacaktır..."
İsyan çağı, Arap Baharı ve Avrupa başkentlerini yayılacak kitlesel öfke.. Aslında birbirinden farklı şeyler değil. Ortadoğu sokaklarını vuran öfke, çok geçmeden Avrupa başkentlerini de sarsacak. Kitlelerin memnuniyetsizliği, şikayeti, farklı ifadelerle de olsa aynı. Kahire'de, İskenderiye'de yürüyenlerle Paris'te öfke biriktirenler çok da fraklı değil. İslam kuşağındaki öfkenin sebebi zorbalıksa Avrupa'daki öfkenin sebebi refah kaybı, Asya'dakinin sebebi refah arayışıdır. Kriz yeni bir aşamaya geçti. Bundan sonra siyasal ve sosyal sonuçlarıyla kendini gösterecek ve asıl etkisini bundan sonra gösterecek.
Kitlesel, nerede duracağı kestirilemeyen, askeri güçlü önlenemeyecek, olağanüstü yasalarda durdurulamayacak bir dip dalga geliyor. Yunanistan'la başlayan çözülme, bu yıl sonuna kadar çok daha etkili hale gelecek. Kasım ve Aralık aylarına ABD'de olacaklara dikkat çekiyorum. Beş yıldır kriz konusunda yalan söylediler. Yalan söylemeye devam edecekler. Siz buna inanmayın. Avrupa ve Amerika'yı dikkatle izleyin. Söylediklerinin tam tersi olacak ve o dip dalga giderek güçlenecek. Arap Baharı nasıl bu bölgeyi sarsıyorsa o dip dalga da Batı'yı dize getirecek, biçimlendirecek ve dünyaya yayılacak.
İngiliz basını; yeni yıl sonra Avrupa iç savaşı başlar demiş. Sansasyonel ve uçuk bir düşünce. Peki imkansız mı? İkinci dünya savaşı öncesine bir bakın isterseniz...