Buralardan oturup o açıyı göremeyiz... Ama o acıyı biraz olsun paylaşabilirse, çoğalır yüreğimiz.
En büyükleri 30'unda, 20'li yaşlarda evlatlar ve geride miniklerini bırakan babalar bunlar.
Kaçımız "Ramazan" bayramında, hem de "Ramazan" adı verilmiş bir oğuldan, "Bir haftada üç kez baskın yedik. Anne ben geriye biraz zor dönerim" vedası yüklenmiş bir telefon aldık.
Telefonunuzun markası her ne ise!
O 21 yaşındaki erlerin, 15 yılını doldurmaya 8 ayı kalmış uzman çavuşun "Komutanım" dedikleri ve birlikte can verdikleri, 21 yaşında bir "Komutan": Astsubay Hasan Önal.
En büyükleri 30'unda, 20'li yaşlarda evlatlar ve geride miniklerini bırakan babalar bunlar.
Kaçımız "Ramazan" bayramında, hem de "Ramazan" adı verilmiş bir oğuldan, "Bir haftada üç kez baskın yedik. Anne ben geriye biraz zor dönerim" vedası yüklenmiş bir telefon aldık.
Telefonunuzun markası her ne ise!
O 21 yaşındaki erlerin, 15 yılını doldurmaya 8 ayı kalmış uzman çavuşun "Komutanım" dedikleri ve birlikte can verdikleri, 21 yaşında bir "Komutan": Astsubay Hasan Önal.
Öyle evlatlardan bir "dost" bunun ne demek olduğunu biliyor ve dün bana şöyle yazıvermiş:
"Merhaba Abi;
Ömrümün üçte birini karakol ve tim komutanlığında geçirdim.
Benzer bir karakola beni verip 'Al bu gariplere ölmeyi emret" dediklerinde 22 yaşındaydım. O gariplerin sayısı 120 idi ve neyse ki çoğu kurtuldu."
Yazdıklarını uzun uzun aktarmayayım; bir giden, bir bilen, bir dönebilen "Karakol"u biliyor.
"Merhaba Abi;
Ömrümün üçte birini karakol ve tim komutanlığında geçirdim.
Benzer bir karakola beni verip 'Al bu gariplere ölmeyi emret" dediklerinde 22 yaşındaydım. O gariplerin sayısı 120 idi ve neyse ki çoğu kurtuldu."
Yazdıklarını uzun uzun aktarmayayım; bir giden, bir bilen, bir dönebilen "Karakol"u biliyor.
Evine hırsız girdikten sonra konu komşu Nasreddin Hoca'yı "Onu şöyle yapsaydın, bunu böyle, bir de öyle" diye suçlayıp durunca, Hoca'nın cevabı malum:
"Ulan hırsızın hiç mi suçu yok?"
Çok doğru tabii.
Ama biz Hoca'nın eşeğe ters bindiğini de biliriz.
O eşeğe, elalemin lafına göre bir kendinin, bir çocuğun, bir hepsinin birden bindiğini, eşeği sonunda sırtına vurduğunu da.
Çok doğru tabii. "Hain terörist saldırı" varsa, onca şehit, onca acı varsa, gerisi teferruattır.
Lakin, bir yenilgide "Teknik direktör kellesi" isteyen bir toplumsal dokumuz ile medya kokumuz yok mu bizim?
21 yaşındaki "komutanlar" ile aynı yaştaki "garipler" toplu halde ölünce, tekrar tekrar baskına uğrayınca, "Anne ben geriye biraz zor dönerim" diyecek hale gelince...
Yerine göre en şahane zırhlı araca gücü yeten bu "asker" devlet ile "asker" milletin neyi eksik yaptığı da düşünülmez mi?
"Ulan hırsızın hiç mi suçu yok?"
Çok doğru tabii.
Ama biz Hoca'nın eşeğe ters bindiğini de biliriz.
O eşeğe, elalemin lafına göre bir kendinin, bir çocuğun, bir hepsinin birden bindiğini, eşeği sonunda sırtına vurduğunu da.
Çok doğru tabii. "Hain terörist saldırı" varsa, onca şehit, onca acı varsa, gerisi teferruattır.
Lakin, bir yenilgide "Teknik direktör kellesi" isteyen bir toplumsal dokumuz ile medya kokumuz yok mu bizim?
21 yaşındaki "komutanlar" ile aynı yaştaki "garipler" toplu halde ölünce, tekrar tekrar baskına uğrayınca, "Anne ben geriye biraz zor dönerim" diyecek hale gelince...
Yerine göre en şahane zırhlı araca gücü yeten bu "asker" devlet ile "asker" milletin neyi eksik yaptığı da düşünülmez mi?
Bu "kanama" patladığında, şimdi öldürülen "Komutan Hasan" da doğmamıştı; "Er Ramazan" da. Bir karakolda ölüme yatırmak için mi doğurdu da büyüttü anaları?
Siyasi, idari ve askeri sorumlular ne tür bir hesap verdi?
Onca yıl onlara itibarlarından ne kaybettirdi?
Siyasi, toplumsal, ekonomik ve askeri "çözümleri"nin neresinde, öyle mırıldanarak değil, cesaretle sorumluluk üstlenerek, "Yanlış yaptık... Eksik yaptık... Düşünmedik... İhmal ettik" sesleri duyuldu?
Siyasi, idari ve askeri sorumlular ne tür bir hesap verdi?
Onca yıl onlara itibarlarından ne kaybettirdi?
Siyasi, toplumsal, ekonomik ve askeri "çözümleri"nin neresinde, öyle mırıldanarak değil, cesaretle sorumluluk üstlenerek, "Yanlış yaptık... Eksik yaptık... Düşünmedik... İhmal ettik" sesleri duyuldu?
Elbette biz bu "rahat" koltuklarda ancak "hariçten gazel" okuruz.
Ne 21 yaşındaki astsubayız, ne akranı yaşta er; ne kadar paylaşsak da, anaları, babaları, kardeşleri, evlatları, silah ve mahalle arkadaşları değiliz hepimiz; içleri elbet kan ağlamış komutanları da değiliz.
Ama biz de buralıyız.
"Hariçten ağıt" okuyabiliriz.
Askere gidecek ya da askerde başka evlatların anaları babaları, dağa çıkacak öteki evlatların anaları babaları, bugün daha doğmamışken belki de bir karakolda ölümüne bir kadere yazılacak torunların kalbi yorgun dedeleri, nineleriyiz.
Binlerce subay, astsubay, uzman ve er askerin kardeşi, yavuklusu, komşusu, dostu; Orgeneral Başbuğ'un deyişiyle, "Dağa çıkmalarını önleyemediğimiz" binlerce Kürt gencin ailesi, köylüsü, memleketlisi; canımız ülkemizin acılı sevdalarının birer parçası, gözyaşı sellerinin en azından birer damlası, Şemdinli oluk oluk kanadığında yürek yarası, Altınova kana kan birbirine girdiğinde o yürekte sızıyız.
Bunca yıldır hepimiz yaralı...
Hepimiz biraz ölüyüz.
Bir karakolda ölümüne buluştukları gibi...
Antalyalıyız ve Diyarbakırlıyız.
İstanbullu ve Siirtli.
İzmirli ve Bayburtlu. Kırıkkaleli, Kırklarelili, Mersinli, Osmaniyeli, Erzurumlu, Denizlili, Eskişehirli, Adanalı, Artvinli, Gebzeli, Sivaslı.
Çocukları için sadece "ölüm"ü isteyemeyecek kadar hayatla da dolu, kardeşliğe de yatkın, onca inanç, kültür, kimlik ve tarihi taşıyı yoğurmuş da yorulmuş, yorgun ama olgun toprakların her köşesiyiz.
21 yaşında "Komutan" ile 21 yaşında ona emanet "Ramazan" artık eve de dönebilsin isteriz!
Ne 21 yaşındaki astsubayız, ne akranı yaşta er; ne kadar paylaşsak da, anaları, babaları, kardeşleri, evlatları, silah ve mahalle arkadaşları değiliz hepimiz; içleri elbet kan ağlamış komutanları da değiliz.
Ama biz de buralıyız.
"Hariçten ağıt" okuyabiliriz.
Askere gidecek ya da askerde başka evlatların anaları babaları, dağa çıkacak öteki evlatların anaları babaları, bugün daha doğmamışken belki de bir karakolda ölümüne bir kadere yazılacak torunların kalbi yorgun dedeleri, nineleriyiz.
Binlerce subay, astsubay, uzman ve er askerin kardeşi, yavuklusu, komşusu, dostu; Orgeneral Başbuğ'un deyişiyle, "Dağa çıkmalarını önleyemediğimiz" binlerce Kürt gencin ailesi, köylüsü, memleketlisi; canımız ülkemizin acılı sevdalarının birer parçası, gözyaşı sellerinin en azından birer damlası, Şemdinli oluk oluk kanadığında yürek yarası, Altınova kana kan birbirine girdiğinde o yürekte sızıyız.
Bunca yıldır hepimiz yaralı...
Hepimiz biraz ölüyüz.
Bir karakolda ölümüne buluştukları gibi...
Antalyalıyız ve Diyarbakırlıyız.
İstanbullu ve Siirtli.
İzmirli ve Bayburtlu. Kırıkkaleli, Kırklarelili, Mersinli, Osmaniyeli, Erzurumlu, Denizlili, Eskişehirli, Adanalı, Artvinli, Gebzeli, Sivaslı.
Çocukları için sadece "ölüm"ü isteyemeyecek kadar hayatla da dolu, kardeşliğe de yatkın, onca inanç, kültür, kimlik ve tarihi taşıyı yoğurmuş da yorulmuş, yorgun ama olgun toprakların her köşesiyiz.
21 yaşında "Komutan" ile 21 yaşında ona emanet "Ramazan" artık eve de dönebilsin isteriz!
Biz hepimiz, her birimiz yani hiçbirimiz; devleti yönetmekten de, askeri sevk ve idareden de pek anlamayız.
Ama anlayanlar, o makam ve iddiadakiler artık çözüm bulsun, yanlış varsa dönsün, hesap versin, sorumluluk üstlensin, daha iyi düşünsün, kanamayı durdursun, bu çocukları annelerine, bu evlatları kendi evlatlarına kavuştursun isteriz.
Ama anlayanlar, o makam ve iddiadakiler artık çözüm bulsun, yanlış varsa dönsün, hesap versin, sorumluluk üstlensin, daha iyi düşünsün, kanamayı durdursun, bu çocukları annelerine, bu evlatları kendi evlatlarına kavuştursun isteriz.