Ah şu müzemmem "başı kapalı" sözü! Ah şu tüyleri diken diken eden, kulakları acımasızca tırmalayan o ucube söz!
Ne demek efendim "eşinizin başı kapalı mı?" Eşiniz topluma, çevreye, ilme, değişime, kısacası hayata kapalı mı? der gibi! Hayır efendim, ne münasebet! Eşim tesettürlüdür lâkin başı kapalı değildir! Eşimin başı örtülüdür, lâkin zekâsı, dirâyeti, ferâseti, hayatla iç içe oluşu, kavrayış istidatı emin olun en az sizinki kadardır!
Evet sevgili dostlar, kaçınız şimdiye kadar bu suâle bu şekilde cevap verdi? İnsan kapatılır mı? Kapatılabilir mi? Hele hele İslâm, insanı hayattan tecrit edecek bir eylemi hiç hayatımızın orta yerine koymayı va'zeder mi? Tesettür kelimesi lisânımıza Arapçadan girmiş ve "setr" kelimesinden türetilmiştir sevgili dostlar. Yani örtmek, gizlemek mânâsına geliyor.
Günahları, ayıpları örten mânâsına gelen Allah'ın isimlerinden biri olan Settar da bu kelimeden geliyor. Kadınlarımız örtünürler, yoksa sanıldığı üzere menfi bir bir anlamı hâiz olan "kapanmak" eylemini gerçekleştirmezler! Diğer bir husus da şu: Peki, İslâm'ın emrettiği örtünmek sözünün muhattabı sadece kadınlar mıdır? Erkekler de örtünmek zorunda değil midir? Erkeklerin ve bilhassa da genç erkeklerin daracık pantalonlarla, bağrı açık gömlek ve tişörtlerle gezmesi İslam akâidine yahûd en azından muaşeret adabına mugâyir değil midir? Sorarım size beyler:
Tesettür sadece kadınlara münhasır bir şey midir? Otuz derece sıcakta sokakta tesettürün hakkını vererek yürüyen bir kadıncağızın yanında daracık pantolonu ve göbeğine kadar açık olan gömleğiyle arz-ı endam eden beyler... Hanımın tesettüründen kıvanç duyan fakat yüzlerce insanın iştirak ettiği cuma namazında her secdeye giderken açılan poposunu arkasındaki insanlara göstermekten hicap duymayan şu mütedeyyin beyler...
Sıcak yaz ramazan günlerinde kanepede yatmak suretiyle TV karşısında kanal üstüne üstüne kanal değiştirirken sarfettiği enerjisini, çocuklarını rahat ettirdikten sonra çarşı pazarda uygun fiyatla aldığı sebze meyveyi evine getirmekle kalmayıp, kan ter içinde derhal iftar yemeği hazırlamaya koyulan cefâkar karısının sarfettiği eforla mukayese eden şu müzmin düşüncesiz beyler...
Sıcak yaz günlerinde tatil maksadıyla götürdüğü tesettürlü eşinin yanında, kısacık pantolon, atlet, terlik, güneş gözlüğü ve elinde dondurmasıyla fütursuzca dolaşan ve bu da yetmiyormuş gibi bir de etraftaki hatunları dikizleyen edepsizlik hastalığına düçar olmuş beyler...
Kadını eve mahkûm edip kendisi vücut geliştirme salonların müdavimi olan beyler... Tesettürlü hanımının yanında kafasına yarım kilo jöle sürerek dolaşan şu beyler...
Evet sizler, soruyorum sizlere: İçinde bulunduğunuz durum kendi içinde mütenâkız bir durum değil midir? Bu durum söz ile fiiliyat arasındaki şayan-ı teessüf zıddiyet teşkil eden bir durum değil midir? Biraz daha dikkatli olmanız gerekmiyor mu? Sevgili dostlar: Şayet sizin de yahûd eşinizin/kardeşlerinizin başları kapalıysa başlarını açsınlar; onun yerine tesettüre bürünsünler; zira başlarına ve dolayısıyla tefekkür dünyalarına kilit vurmuş, eve mahkûm edilmiş kadınlar medeniyetimize katkıda bulunamazlar.
Bize medeniyet terakümümüze katkıda bulunacak zihni açık, ufku geniş, fikir dünyası namütenahi olan hanımlar gerekiyor! Evet, kadınlarımız bu kez sizlere sesleniyorum: Çıkın saklandığınız yerlerden! Teknik ve manevi terakkimizi ilerletmek sadece erkeklere münhasır bir iş değildir. Kırın zincirlerinizi! Medeniyet kadın ve erkeğin müşterek husule getirdiği bir mefhumdur.
Çıkın saklandığınız yerden ya da her neredeyseniz! Çıkın ki, medeniyetimiz sizlerin sayesinde daha da kibarlaşsın; çıkın ki medeniyetimiz, kültürümüz sizin sayesinde dizginlerini koparan bir at gibi dört nala koşsun...