İskenderpaşa Cemaati Lideri Nureddin COŞAN’ın seçim açıklaması, seçmenler açısından, çok sıradan ve heyecansız geçen seçim sürecinde olağanüstü bir canlanmaya yol açtı. Bir anda herkes vereceği bir oy’un ne kadar değerli olduğunu anladı. Herhangi bir alime, hocaefendiye, cemaate ve gruba gönül bağlılığı olan insanlar, acaba bizim hocamızın, cemaatimizin kararı ne diye internette açıklama arar oldular. Nureddin COŞAN’ın beyanı sonrasında, bugün de bazı değerli din adamları ve cemaatler, oy tercihlerini açıkladılar. Türk Demokrasi ve Dindar kesimler için çok önemli ve çok faydalı gördüğüm, bu şeffaflaşma hadisesine ben de küçük bir katkıda bulunmak istiyorum ve 12 Haziran’da hangi partiye oy vermeyeceğimi açıklıyorum:
Ben merkez sağ gelenekten gelen bir ailenin evladıyım. Halen hayatta olan dedemden itibaren, ailem sırayla Demokrat Parti, Adalet Partisi, Ferruh Bozbeyli’nin Demokrat Partisi, Anavatan Partisi, Büyük Birlik Partisi ve AK Partiye üye oldu ve oy verdi.
Ben de 2003 ve 2007 genel seçimlerinde ve bu zaman zarfındaki bütün yerel seçimlerde AK Partiye oy verdim. Referandumda da ‘Evet’ oyu kullandım. Ancak son 3 yıldır çektiğim zihinsel sancıyı bir ben bilirim, bir de Allah bilir.
12 Haziran Genel Seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermeyi kesinlikle düşünmüyordum. Aylar öncesinden, bu kararımla ilgili kendime göre geçerli ve tutarlı sebeplerim oluşmuştu. Seçim kampanyaları döneminde de bu kararım değişmedi. Peki neden AK Partiye oy vermeyecektim?
Mevcut zenginlerin (TÜSİAD), daha da zenginleştiği, üretime ve yatırıma hiçbir katkısı olmayan faizci bankaların yılda 1 Milyar Doların üstünde kar elde ettikleri, siyasi merkezin yerden mantar biter gibi biten zenginleri teşvik ettiği, ortadireğin uzun vadeli borçlanarak kendinde suni bir rahatlık hissettiği, kamu kuruluşları ve belediyeler eliyle fakir insanımızın dilenci yerine konduğu, küresel sermayenin bankalar ve marketler marifetiyle bir ahtapot gibi mahallelerimize kadar girdiği bir ekonomik düzeni teşvik ettiği için AK Partiye oy vermeyecektim.
Bütün dürüstlük ve adalet söylemlerine rağmen, soygun düzeni aynen devam ettiği için AK Partiye oy vermeyecektim. (Oyun aynı oyun, pasta aynı pasta, kavga aynı kavga, sadece oyuncular değişti.)
‘Sıfır Sorunlu Dış Politika Eyyamı’nın Ortadoğu’da yaşanan katliamlar başta olmak üzere, bir bumerang gibi, on’larca sorunla yüzümüze çarptığını gördüğüm için AK Partiye oy vermeyecektim.
Bu yetmiyormuş gibi Güneydoğu Meselesini kronik, içinden çıkılmaz bir noktaya getirdiği için AK Partiye oy vermeyecektim.
Oligarşik Bürokrasiye karşıyım, statükoya karşıyım demesine rağmen, ikinci dört yılında statükonun bizzat kendisi olmaya başladığı, en alt düzeydeki bürokratlarının bile tanrılaştığı, pagan bir bürokrasi düzenini devam ettirdiği için AK Partiye oy vermeyecektim.
Soğuk Savaş Dönemi sonrası miadını doldurmuş olan ‘Derin Devleti’ tasfiye sürecinde samimi olmadığı için AK Partiye oy vermeyecektim. (Askeri kesimde, milliyetçi kesimde, Kemalist kesimdeki derin devlet tavsiye ediliyor da AK Parti içindeki derin yapılar niye hala milletvekili adayı listelerinin en üst sıralarında yer buluyor. İslami kesimdeki cemaatler, vakıflar ve dernekler içindeki derin yapılar niçin tasfiye edilmiyor? Emekli olur olmaz hidayete ermiş ve cemaatlerde mütevelli heyet üyeliği kapmış üst düzey subaylara neden dokunulmuyor?)
28 Şubat Süreciyle iyice kısıtlanan ve kemikleşen ‘Dindarların Temel Hak ve Özgürlüklerinin Gaspı’ konusunda ‘kanun bazında’ hiçbir somut adım atmadığı için AK Partiye oy vermeyecektim. (Devletler kanunlarla yönetilir ve kanun olmadığı zaman AK Partinin atadığı bürokratlar, her türlü yasakçı uygulamaya, fişlemeye, zorlamaya devam ederler, nitekim devam ediyorlar da..Ayrıca kanun olmadan günü kurtarmak adına sadece icraat düzeyinde sağlanan yasal rahatlıklar, bir iktidar değişikliğinde, demir bir kapı gibi insanların yüzüne çarpar ve zaten hakları gasp edilen insanlar için daha acı sonuçlar doğurur. )
Açılım açılım deyip de Türkiye’de ne kadar etnik ve dini azınlık varsa, onlara açılım sözü veren fakat nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede, dindar Müslüman nüfusa yönelik bir açılım ortaya koyamadığı için AK Partiye oy vermeyecektim. (Ben, her kesimden, her inançtan, her gruptan insanın temel hak ve özgürlüklerden yana rahatlatılmasından yanayım. Ayrıca dine yönelik bir açılım, Sünni vatandaşlarımız kadar, Alevi, Kürt vb vatandaşlarımızı da rahatlatacak ve pek çok sorunu ortadan kaldıracaktır.)
60 yıldır Merkez Sağ Partilere oy veren bir ailenin ferdi olarak, 12 Haziran’da sandıktan tek başına iktidar olarak çıkması beklenen AK Partinin yukarıda saydığım sorumluluklarını yerine getirmesi için, bu ona son ihtarımdır.
Beni bu tercihimden dolayı ayıplayan AK Partili dostlarıma, arkadaşlarıma da bir çift sözüm var:
Ne kudretli iktidarlar geldi, ne kudretli iktidarlar geçti bu memleketten: Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi nerde şimdi?
Yarın yerine getiremediğiniz sözleriniz ve vaatleriniz dolayısıyla, millet içine çıkamaz duruma gelirseniz;
Yarın ekonomide, dış politikada ve değerlerin buharlaşması noktasında yaptığınız büyük yanlışlar nedeniyle, Türk Vatanı ve Türkiye’de Yaşayan İnsanlar büyük zararlar görürse;
Bizi yanınızda bulamayacaksınız, haberiniz olsun.
12 Haziran Genel Seçimlerinin vatanımıza ve milletimize hayırlar getirmesi dileğiyle…