Halkoylamasının bir büyük meydan muharebesine döndüğünün herhalde farkındasınızdır; özellikle de sandıktan 'Hayır' sonucunu çıkarmak için oluşmuş cephe açısından durum böyle. 12 Eylül günü sandıklar açılıp 'Hayır' oylarının önde gittiğini görene kadar -dozunu da artırarak- saldırılarını sürdürecekler.
Son on gününe girdiğimiz Halkoylaması Meydan Muharebesi'nde saflar iyice belirginleşti. Bir tarafta anayasa değişikliğiyle devleti demokrasi ve özgürlükler istikametinde dönüştürme gayretinde olanlar var, öbür tarafta da değişime karşı çıkmak için elele vermiş siyasiler ile bürokratik kadrolar...
CHP için değilse bile yeni genel başkanı bakımından bir 'ölüm-kalım savaşı' bu; sandıkta yenilgi, liderlik koltuğunu sallantıya sürükleyebilecek. En geç sekiz ay içerisinde yapılması gereken genel seçimlere CHP'nin başında gitmeyebilir halkoylamasında yenilmiş Kemal Kılıçdaroğlu...
Oylarının çoğunu Güneydoğu Anadolu'dan alan BDP için durum daha da vahim: Bölgenin kendisinden sorulduğu bir parti olarak konuşlanmak zorunda BDP; bir küçük çalımla 'Hayır' yerine 'boykot' kararı aldı, ama sonuçta 'boykot' çağrısı 'Hayır' oylarına yardım edecektir. İki halde de riskli bir tercih onlarınki: Açık ara 'Evet' çıkarsa, bölgede racon elden gidebilecek; anayasa değişikliği paketinin reddi ise BDP'yi demokratikleşme ve özgürleşmeyi engelleyen parti konumuna getirecek...
'Açılım' ile umuda kapılmış çok geniş kitlelerin, sandıktan 'Hayır' çıkması durumunda, BDP'ye bakışlarının nasıl etkileneceğini tahmin etmek zor değil.
Kendilerini CHP ile özdeşleştiren veya Ak Parti karşıtlığını 'ideoloji' haline dönüştürmüş, 'sol' iddialı kesimler için de bir dönüm noktası olacağa benziyor halkoylaması; onlar da bu yüzden son savletleriyle saldırıyorlar... İçinde Ak Parti'ye atfettikleri 'gizli gündem' ile ilgili tek madde bulunmadığı halde anayasa paketine 'Hayır' oyu vermekle, memur sendikalarına toplu sözleşme, kadın-erkek eşitliğini perçinleme, engellilerin durumlarının iyileştirilmesi gibi savunageldikleri düzeltmeleri reddetmiş olacaklar...
'Hayır' oyları önde çıkarsa aynalarla küsmeleri gerekecek.
En zor durumda olan ise, 'Hayır' cephesinde yer almış MHP'nin durumu. MHP lideri halkoylaması politikasını neredeyse bütünüyle Ak Parti'nin 'Kürt sorunu' konusuna yaklaşımı üzerine oturttu. Şimdiye kadar bir partinin bir başka parti hakkında, bir liderin bir başka liderle ilgili olarak sarf ettiği duyulmamış itham ve hakaretleri, Ak Parti ve Tayyip Erdoğan için dinledik Devlet Bahçeli'den...
Son günlerde ortalığa saçılan bilgiler, meydan muharebesinde 'Hayır Cephesi' saflarında garip bir koalisyonun oluştuğunu gösteriyor. 'Hayır' diyen MHP, yalnızca 12 Eylül darbesi sonrası Ülkücü tabana reva görülen işkenceleri ve idamları onaylamakla kalmıyor, halkoylamasında takındığı tavra yüzde yüz ters bir cephenin unsuru haline de dönüşüyor.
MHP, halkoylamasında 'Hayır' oyu kullanılmasını istemekle, 'Evet' oylarının geride kaldığı bir 13 Eylül sabahının en büyük mağlubu olmayı şimdiden garanti ediyor... Ak Parti'yi durduracağım derken ülkeyi yanlışlığa sürüklemeye ahdetmiş bir koalisyonun parçası olmak, MHP için kader öyle bir durumda.
Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olma hali MHP'ninki... İktidar hayalleri kurarken baraja takılma ve MHP'yi MHP yapan Ülkücü tabanıyla ters düşme riski olağanüstü büyük çünkü.
Halkoylaması, adı üstünde 'halkın oyları' ile sonucu belli olacak bir tercih kullanımı; son 60 yılın tercihlerine baktığınızda, 12 Eylül günü yapılacak halkoylamasında, halkımızın oylarının hangi istikamette tecelli etmesi beklenir sizce?