İktidar partisinin erken uyarı sistemi çalışıyorsa yöneticiler çoktan fark etmişlerdir; etmemişlerse bir tehlikeyi şimdi buradan duyacaklar: Türkiye'de halkoylaması (referandum) sürecini başarıya ulaştırmak seçim kazanmaktan çok daha zordur.
Hüküm cümlesinin "Türkiye'de" diye başlaması, lâfın gelişi öyle gerektirdiği için değil; bizim ülkemizin bu alanda fazla deneyimi yok da, ondan.... Demokratik gelenekleri öyle oluştuğu için kritik konuları her dönemeçte halkına danışarak çözen ülkeler çok; o ülkelerin duyarlı insanları kendilerine fırsat verildiğinde sandık başına giderek sonucu belirliyor. Sözgelimi İsviçre sürekli bir referandumlar ülkesi gibidir; belli bir konuyu referanduma sunmak için 100 bin vatandaşın imzasını toplamak orada yeterli oluyor.
'Ordusuz İsviçre Grubu' adını taşıyan bir girişim, şu sıralarda, gereksiz olduğuna inandıkları Silâhlı Kuvvetler'in varlığına son vermek için imza kampanyası başlatmış bulunuyor.
ABD'de her yerde geçerli federal bir yasa çıkana kadar bazı uygulamaların eyaletten eyalete farklılaşması, eyaletlerde yaşayanların referanduma yansıyan eğilimleri yüzündendir.
Bizde maalesef kritik konularda halkın oyuna başvurma alışkanlığı yok. Keşke olsaydı da her sıkıştığımızda halkoyuna başvurulsaydı. Halkoylaması belli kurallara bağlı ve vatandaştan başlayan bir girişimin konuları halkoylamasına götürmesini sağlayacak hukuki mekanizmalara da sahip değiliz. Keşke sahip olsaydık; bugün karşımıza 'sorun' olarak çıkan nice konuyu çok önceden çözüme kavuşturabilirdik.
İkinci bir 'maalesef' de bugüne kadar halkoyuna sunulan konuların -hiç değilse bazısının- sade suya tirit şeyler olması yüzünden... Ya yerel seçimin tarihini birkaç ay öne çekmek ve siyasi haklardan mahrumiyetin devam edip etmemesiyle ilgili olarak başvuruldu halkın oyuna, ya da askeri darbelerden sonra hazırlanan anayasaların kabulü için...
'Referandum' sözcüğünün siyaset terminolojimizde fazla ağırlığı bulunmaması bu yüzden...
Seçimlere bir bayram havasında katılan insanlar, halkoylamasına katılmaya çağrıldıklarında o kadar da istekli görünmeyebiliyorlar. Sandık başına biraz zoraki gidiliyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın danışmanları, Ak Parti'nin 'erken uyarı sistemi' bu tehlikeyi kendisine herhalde iletmişlerdir. Halkoylamasına sunulan konunun hayati önemi, ülke için taşıdığı anlam ve bir dönemi tasfiye değeri düşünüldüğünde, oyuna başvurulan halkın anayasa değişikliği paketini geri çevirmesi ciddi sonuçlar doğurabilir.
Günlerdir, "Her kesimin desteği şart, halkoylamasında 'Evet' çıkması için ikna faaliyeti bütün partilerle görüşülerek sürdürülmeli" tezini vurgulamamız bu sebeple. Haklı bir konunun savunuluyor olması, halkın o konunun sandık başına gitmeyi gerektirecek bir haklılıkta görmesi sonucunu her zaman doğurmayabiliyor çünkü.
Ak Parti'nin Meclis'teki çoğunluğu diğer partilerin aleyhte tavrına rağmen anayasa değişikliği paketini geçirmesini sağlayabildi; halkoylamasına sunulması şartıyla... Anayasa, partilere, Meclis'te mutlak çoğunluğu bulamadıkları taktirde bile, eğer 330 desteğe ulaşmışlarsa, halkın onayıyla eksiklerini kapatma izni veriyor.
Değişikliklerin halka yalın bir dille, günlük hayatına getireceği yeni ve yararlı unsurlara dikkat çekilerek anlatılması gerekiyor. Muhalefetin konuyu içeriğinden boşaltarak oluşturacağı bir ortak cepheyle salt siyasi zemine çekmesi durumunda işe yarayacak en önemli taktik de budur. 12 Eylül'ün (1980) ülkenin başına açtığı dertleri bir başka 12 Eylül'de (2010) ortadan kaldırma fırsatını, halk, elinden kaçırmak istemeyecektir.