Aslında köşemde başka bir yazı yayınlamayı düşünüyordum. Fakat dün baş vermiş bir olaydan dolayı vazgeçtim. Tuhaf bir dönemde yaşamaktayız. Bazen kıyamete ramak kaldı diye düşünüyorum. Etrafta olup bitenler böyle düşünmeye zorluyor beni. Fakat iyimserliğimi takınarak bu gibi düşünceleri kafamdan atmaya çalışıyorum. Dün yine iyimserliğe devam etmek istedim. Fakat tanığı olduğum bir olay yine beni iyimserlikten vazgeçirdi.
Uzun süreden beri mesai arakadaşım olan Lale Küşevari beni telefonla arayarak meslektaşlarımızdan birinin çok hasta olduğunu söyledi. Birlikte Naile hanımlara gittik. Oğlu Tural"ın tedavisi için yüklü miktarda paraya ihtiyaç olduğunu ve akrabalarının da bir araya gelerek bu paranın bir kısmını topladıklarını öğrendik. Hepsini toplayamamışlar. Dünyalar kadar sevdiğimiz arkadaşımıza yardım edememenin üzüntüsüyle oradan ayrıldık.
Naile hanımın kızı bizi kapıya kadar geçirdi. Sokağa çıkınca karşı taraftan acayip bir otomobilin geldiğini gördük. Direksiyonda yaklaşık 15 yaşında bir genç oturmuştu. Böyle lüks bir otomobili ilk defa görüyordum. Meslektaşımın Tıp Fakültesi öğrencisi olan kızı, o an yüzümdeki garipsemeyi gördüğü için olacak ki, gülümsedi ve Bu arabanın fiyatı 200 bin dolar, komşumuz bu arabayı oğluna pasaport aldığı gün hediye etmiş dedi.
İşte o an dünya başıma yıkıldı sanki. Şoke oldum. Azerbaycanlı bürokratların kendi çocuklarına bu tür hediyeler aldıklarını zaman zaman duyuyorduk. Sadece evlatlarına değil, çok affedersiniz, metreslerine bile çok pahalı hediyeler aldıkları haberleri duyulmakta. Bir kaç sene önce Ulaştırma Bakanı Ziya Memmedov"un havuzda beslemek için 2 milyon dolara yunus aldığını, fakat balığın 3 gün sonra öldüğü haberini gazeteler yazmıştı. Başka bir Bakanın oğlunun kendisine küsen sevgilisinin gönlünü almak için pahalı bir araba almak istediğini, kızın nazlanarak bunu reddetmesi üzerine de Bakanın oğlunun 30 bin doları arkadaşlarının yanında yırtarak arabasının camından savurduğunu duymuşuzdur. Fakat bunların hiç birisi aklıma takılmamıştı.
Bu olay ise beni çok düşündürdü. Nasıl oluyor da ömrünü evlatlarına helal ekmek yedirmeğe adamış bir insan yavrusunun tedavisi için 7000 dolar bulamıyor? Fakat maaştan başka bir geliri olmayan bürokrat kendi çocuğuna 200 bin dolarlık araba hediye ediyor? Aynı millete mensup, aynı ülkenin vatandaşları arasında nasıl oluyor da bu kadar fark oluyor?
Aslında insanların zengin olmalarından yanayım. Toprağının altı da üstü de servet olan Azerbaycan"da da bu beklenir zaten. Fakat servetin belli bir grubun elinde toplanmasına karşıyım. Ülke servetleri halkınsa neden halk kendi evladının tedavisi için gereken 7000 bin dolarlık hastane masrafını bulamıyor? Fakat aylığı kullandığı arabanın iki günlük yakıtına bile yetmeyecek bürokrat birden bire zengin olup çıkıyor. Haram yedikleri besbelli. Mayasına haram karışmış bir ev yıkılmaya mahkum.
Tanık olduğum olay beni çok endişelendirdi. Allahım halkımı koru, kullarının yanlışları yüzünden milletimi cezalandırma diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu yazıyı okuyan her bir kul benim bu arzularımı paylaşacak herhalde. Ya da milletin sırtından zengin olanlar kendilerinde azıcık da olsa vicdan bularak doymayan nefslerine dur diyecekler, halktan çaldıklarını halka harcayacaklar. Fakat seçim arafesinde bunu devlet de yapabilir. Kanımca milletin parasına konanlardan alıp hakkı hak sahibine iade etmek en uğurlu seçim propagandası olurdu mevcut iktidar için. Aksi taktirde çok oy kaybetmiş olur. Hatırlamışken söyleyeyim bir kaç gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi seçim kampanyası başlayacak. Sanırım muhalefet iktidarı en çok bu konuda suçlayacak.
Allah bu devletin, bu milletin, tüm Türk dünyasının yar ve yardımcısı olsun inşaallah.