HALKIMIZ ağır sağcıdır abiler...
Muhafazakârdır.
Hem milliyetçi, hem de mukaddesatçıdır.
Ama yine de...
Tek başına “mukaddesat”a ya da tek başına “milliyet”e pek yüz vermez.
“Mukaddesat” ile “milliyet”i bir arada görmek ister.
İkisini bir arada gördü müydü de, hiç çekinmeden hemen basar mührünü bu tadından yenmez yarı kutsal karışıma.
* * *
Halkımız projecidir abiler.
Hizmet sever.
Duble yollara meftun olur.
Hızlı trene bayılır.
13 iktidarın bitiremediği Bolu Tüneli’nden geçerken “Helal olsun Tayyip’e” der.
Tayyip Erdoğan’ın gözlerinde...
İstanbul’da açılacak kanalı...
Gökte uçacak Türk uçağını...
Uzaya fırlatılacak Türk uydusunu...
Falan görür.
Basar mührünü ampule...
* * *
Halkımız macera sevmez abiler.
İstikrar ister.
Alışkanlıkları sürsün ister.
Sandığın başına gitti miydi, ne yapacağı belli olmayan yeninin yerine, vurur mührünü ne yaptığı belli olan eskiye.
Hele o eski...
Eline yüzüne bulaştırmıyorsa, krizler yaratmıyorsa, hayatı zorlaştırmak yerine kolaylaştırıyorsa...
Hiç çekinmez...
Kuvvetlendirerek seçer üçüncü kez.
* * *
Halkımız çıkarına bakar abiler.
Kim...
Doktora karşı hastayı...
Mimar-mühendise karşı müteahhidi...
Arkeolojiye karşı yatırımı...
Destekliyorsa...
Hemen onun yanında yerini alır.
TOKİ’den de evini aldı mıydı, “Hayaldi gerçek oldu”nun en hakiki anlamını bir anda kavrayıverir.
* * *
Halkımız otorite sever abiler.
“Sert yapan abi” figürüne kendini alabildiğine açarken...
“Gazeteciler hapiste” meselesine kafayı fazla takmaması bu yüzdendir.
Eski statükonun yer ile yeksan olmasına kendini alabildiğine kaptırırken...
Yeni bir statükonun tahkim ediliyor oluşuna kafayı hiç takmaması bu yüzdendir.
* * *
Halkımız sahicilik sever abiler.
İster heykele “ucube” desin, ister eleştirilere tahammülsüzlük göstersin...
İster üstten baksın, ister alttan alsın...
İster “hiç söylenmemesi gereken şey”i söylesin, ister “mutlaka söylenmesi gereken şey”i söylesin...
Tayyip Erdoğan’ın sahiciliğine, hakikiliğine, kendi gibi oluşuna sonuna kadar iman etmiştir. Ona Menderes’ten, Özal’dan bile daha fazla kredi açması bu yüzdendir.
Kemal Bey’e 6 tavsiye
- YEİSE KAPILMA: Yılların ihmalleri, yılların yanlışları, yılların kayıtsızlıkları 6 ayda ancak bu kadar giderilir. Umutsuzluğa kapılma.
- YOLUNU DEĞİŞTİRME: Reformlarda, özgürlüklerde, değişimde yarışmaya devam et... Unutma: İçe kapanarak, AB’ye küserek, Kürt illerine sırtını dönerek bundan daha kötüsünü alacaktın.
- KARAR VER: Artık ürkerek ve çekinerek değil, gür bir seda ile “yeni” de... “Yeni” dediğin için birileri kırılacaksa bırak kırılsın.
- ÇALIŞTIR: Senin çalışman, senin koşturman, senin çabalaman yetmez. Lider o kişidir, etrafındakileri kendisinden fazla çalıştırır.
- ESKİYE DÖNME: Sakın “Ulusalcı tezlerle çıksaydık daha fazla oy alırdık” diyenlere kanma... Onların en kritik günlerde bile “yüzde 20”yi zor aşabildiklerini unutma.
- TEMASA DEVAM: “Gidilmedik şehirlere gittik, oy alamadık” deme... Daha yeni gittin... Bir kere gittin... Bir daha git, bir daha git, bir daha git...
Erdoğan için ne yazmıştım
SEÇİMDEN 10 gün önceydi.
Tayyip Erdoğan hakkında bir “analiz” kaleme almıştım.
Seçim sonuçlarıyla birlikte bir kez daha okunmasının önemine işaret ederek...
O analizi aşağıya alıyorum.
* * *
- Tayyip Erdoğan kendinden çok emin... En az yüzde 45’i cepte bilen bir liderin ruh haline sahip.
- Ta en baştan beri “AK Parti demek Tayyip Erdoğan demektir” anlayışı, herkesin paylaştığı bir anlayıştı. Yeni durum ise şudur: “AK Parti eşittir Tayyip Erdoğan anlayışı”, artık iyiden iyiye yerleşmiş, kanıksanmış durumda.
- Tayyip Erdoğan’ın eli rahatlamış, bagajlarından kurtulmuş. Kendisi olmuş. Tam da kendisi... Din, milliyetçilik, Kürt sorunu konularında hiçbir etki altında kalmadan sadece kendi görüşlerini anlatıyor. Rakiplerle mücadele konusunda da tamamen “Tayyip Erdoğan stili” ile işi götürüyor. “Liberal katkı” ya da “uzman görüşü” falan hikâye...
- Evet, daha çok öfkeli... Evet, daha çok bağırıyor... Evet, en yadırgatıcı cümleleri kurmaktan asla imtina etmiyor. Fakat bu durum, bir telaşın ya da bir paniğin göstergesi değil. Erdoğan’ın hırçın gibi görünmesini, “Elindeki anketlerde AK Parti’nin durumu çok kötü” cümlesiyle açıklamaya kalkarsak fena halde yanılırız. Erdoğan’ın elindeki anketlerde AK Parti’nin durumu gayet iyi.
- Peki o zaman neden bu hırçınlık? Açıklayayım: Tayyip Erdoğan artık kendisini gerçekten de bir “halk kahramanı” olarak görüyor. Bu nedenle oyunun tüm kurallarını koyma hakkını kendisinde görüyor.
- Şunu da anlamış bulunuyorum: Tayyip Erdoğan, artık okumuş yazmışları, “Ama bu da söylenir mi?” diyerek mırın kırın edenleri, medyada hakkında çıkan eleştirileri, kibar çevrelerin yadırgamalarını falan dikkate almıyor. Hiçbirine aldırmıyor. Bu kesimlerin sayısal bir gücü olmadığını görüyor. Ayrıca bu kesimlerin etkileme gücünün, kendi etkileme gücünün yanında bir anlam ifade etmediğine inanıyor.
Meclis’e kim ne getirecek
- ERTUĞRUL KÜRKÇÜ: Devrimci bir soluk getirecek.
- NABİ AVCI: Entelektüel nezaket getirecek.
- SABAHAT AKKİRAZ: Tevazu ve tevekkül getirecek.
- ŞAMİL TAYYAR: Şüphe ve avcılık getirecek.
- SIRRI SÜREYYA ÖNDER: Süper bir muhabbet getirecek.
- NACİ BOSTANCI: Sağa özgü bir kalite getirecek.
- MUSTAFA BALBAY: Mahpushane çeşmesi getirecek.
- MEHMET METİNER: Hilaf ve cedel ilmini getirecek.
- TOLGA ÇANDAR: Zeybek havası getirecek.
- HAKAN ŞÜKÜR: Efendilik getirecek.
- İLHAN CİHANER: Medeni bir dikleniş getirecek.
- LEYLA ZANA: Tartışmasız bir karizma getirecek.
Acı tatlı gerçekler
- Artık kimse “çöken merkez sağ” öyküleri falan anlatmasın. Zira AK Parti, “merkez sağ” oldu.
- AK Parti, milliyetçi muhafazakâr kesimin yegâne patronu haline geldi.
- Saadet Partisi, artık iyiden iyiye “Erbakan’ı sevenler derneği” konumuna düştü.
- Numan Kurtulmuş, Tayyip Erdoğan ile arasındaki farkı ortaya koyamadı. Koyması da çok zordu.
- BBP’nin misyonu bitti. AK Parti, BBP’yi içinde eritti.
- Kürt siyasi hareketi ile sosyalist solun ittifakı tuttu.
- AK Parti, “Türkiye partisi” olma hüviyetini korudu: Kıyılara daldı, Güneydoğu’daki mevcudiyetini sürdürdü. Olmadığı yer yok.
- Kaset olayı MHP’yi yukarı çıkardı.
- CHP’nin bir kısım oyu “Barajı geçsin” diye MHP’ye gitti.
- Cemaat-AK Parti ittifakı, referandumdan sonra seçimde de etkisini sürdürdü.