Halk Edebiyatı Üzerine Bir Deneme

Muammer YALÇIN

Halk edebiyatı denilince akla ilk gelen şey, halkın anlayıp zevk alabileceği, eğlenebileceği bir edebiyattır. Oysa halk edebiyatı, halk için yazılmış edebiyat değil, halkın; acılarını, kıvançlarını, özlemlerini ve hayallerini anlattığı bir edebiyattır. Başka bir söyleyişle halk edebiyatı, kahramanı halk, anlatımı yalın, duygu ve düşüncesi asil bir edebiyattır.

O, bir edebi zevke hitap etme gayretinde olmayan, belki içtenliğiyle kendi edebi zevkini kendisi oluşturan bir edebiyat olma özelliğini taşır. Amacı “edebiyat yapmak” olmadığı için soyutu değil somutu, kurmacayı değil olanı anlatmıştır. Belirtmek gerekir ki, halk edebiyatı ürünleri kuru ve zevksiz bir anlatımdan uzaktır. Onun anlatımında halk kültürünün ince nükteleri yer alır.

Halkın içindeki duygular söyleyişe de yansır ve çoğu zaman ulaşılması zor güzellikleri, zevkleri okumuşların edebiyatında adına “estetik” denilen güzellikleri asil bir biçimde dile getirir.

Okumuşların edebiyatı derken halk edebiyatı ozanlarını cahillikle itham ettiğimiz anlaşılmamalıdır. Halk ozanlarının birçoğunun okuryazar olmadığını söyleyebiliriz belki; ama onlar için cahil kelimesini söyleme imkânı yoktur kimsenin. Zira onların, okumuşların çoğunun erişemediği bir irfanları vardır. Mektep mezunu olmasalar da irfan meclislerinde yetiştirmişlerdir kendilerini.

Halk edebiyatı, bir âşıklar edebiyatıdır. Âşıkların bir bölüğü rüyasında bade içip bu badenin sekriyle ( sarhoşluğuyla) türküler söylerken, diğer bir bölüğü de aşk şarabından nuş edip gönül aynasına yansıyan güzellikleri terennüm etmiştir.

Birinci bölükte yer alan âşıklar, şiirlerinde dünyayı, dünyadakileri anlatmış; ikinci bölüktekiler ise bütünüyle olmasa bile ukbayı anlatmaya yönelmiştir. Birinciler sazlarının teline dokunmuş sözüne bir başka iniltiyi arkadaş etmiştir. İkinciler de hep görünmeyeni anlattıkları için olsa gerek gönül telinden çıkan ve ancak erbabının işitebileceği sesleri fon olarak kullanmışlardır.

Âşık güzel söyler; çünkü o güzeli anlatır. Güzelin anlatımında çirkine ve çirkinliğe yer yoktur. Aşk, aşığı kör eder, bundan maada âşık sevgiliden ve ondaki güzelliklerden başkasını görmeye ne mecali vardır ne de imkânı. Kör görmez, hisseder. Hisler gözler kapandığı zaman yücelir. Aşığın hissinin ululuğu da gözünün körlüğünden gelse gerektir.

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.