Gerçekten rüzgâr gibi gelip geçiyor gündem maddeleri bizde; hepimizi, ülkemizin makus talihini ve mahzun istikbalini ilgilendiren konuların ömrü bile birkaç günden fazla sürmüyor. Kavgalar başlıyor, kavgalar derinleşiyor, ama kavganın neden çıktığını çoğumuz unutuyoruz.
Akşam gazetesiyle Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazeteler arasında yasak gelene kadar süren bir kavga var. Kavganın neden çıktığını hatırlayanınız var mı? Belki İddaa yüzünden diye bir görüşe sahip oldunuz sağda ve solda yazılıp konuşulanlardan; ancak kavganın 2001 yılında BDKK tarafından Pamukbank'a el konulmasında dönemin siyasi kadrolarının oynadığı rolle ilgili olduğunu çoktan unuttunuz.
Ali Vural, Veli Dural, Mr. Anderson... Bu rümuzlar arkasında saklanan bazı isimlerin bankaya el konulması üzerine yaptıkları telefon konuşmaları ilgi çekiciydi. Akşam gazetesi Ali ile Veli rümuzlarını açma denemesi yaptı, Mr. Anderson'u tahmin edemedi. O konuda yardıma Hürriyet'ten Enis Berberoğlu koştu. İyi de yaptı. Çünkü o vesileyle ülkemizi yarı yarıya fakirleştiren devalüasyon ilânı konusu da gündeme taşınmış oldu.
Hükümette başbakan yardımcısı koltuğunda oturan Hüsamettin Özkan, MGK'da, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in kendisine anayasa kitapçığı fırlatması üzerine Nankör kedi demiş, Başbakan Bülent Ecevit MGK'yı erken terk edip alı al moru mor bir basın toplantısı düzenlemişti. O akşam (21 Şubat 2001) Türk Lirasının değeri düşürüldü. Bir gün önce 630 TL olan 1 Dolar devalüasyonla 962 TL'ye çıktı. TL'yi istikrarlı tutma gerekçesiyle Merkez Bankası o gün Doları 630 TL'den satmayı sürdürdü. Bankanın kasasından çıkan 5.2 milyar Doları satın alan bankalar bir gecede 2.8 milyar kâr ettiler.
Geçen gün bu konuyu öne çıkaran bir Kulis yazdım, ardından bir dostum önemli bazı ayrıntıları atladığımı hatırlattı. İlk ayrıntı, bizi fakirleştiren çoğu yabancı bankaları ise zenginleştiren operasyonda el değiştiren rakamın 2.8 milyar dolardan daha fazla olduğu... İlk gün 630'dan 962 TL'ye çıktı Dolar, ama orada kalmadı, başını aldı gitti. İMKB'den para çekilip Dolar alındı ve o paralar da yurtdışına uçtu dedi dostum.
Doğrudur. Aynı dönemde, Haziran 2001'e kadar, ülkemizden çıkan yabancı kaynaklı para 11 milyar doları buldu. Sabit kur sistemi olduğu için yaşandı bütün bunlar...
İkinci önemli ayrıntı, o günün hükümetinde yeri olmadığı halde ANAP'lı Güneş Taner'in oynadığı rol... Enis Berberoğlu yazısında kısaca sözünü ediyor. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, saat 17.00 sularında Güneş Taner Başbakanlığa geldi diyor. Dostum, Yanlış hatırlıyor, daha erken bir saatte, 14.30 gibi geldi bilgisine sahip. 17.30 gibi terk etmiş Güneş Bey Başbakanlığı... Arada NTV'ye Devalüasyon olmayacak anlamına gelebilecek bir açıklama yapmış...
İlginç olan durum şu: NTV'ye Sistem aynen devam edecek anlamına gelen sözler söyleyen Güneş Taner'in Başbakanlığa girerken ve çıkarken yaptığı açıklamalardan Enis Berberoğlu'nun devalüasyon yapılacağı sonucuna varması...
O günden belleklerimize kazınan önemli bir başka görüntü de, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in tasarrufunu o gün ucuz kurdan Dolara çevirmesidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı koltuğunda oturan Sabih Kanadoğlu'nun Gazi Erçel'le ilgili dava açma girişimi Başbakan Bülent Ecevit tarafından engellenmişti. Sonra Danıştay'da görüldü o dava...
Çok ilginç bir dönemdi o, çook... İddaa ihalesi veya Pamukbank'a el konulması... Kendi başlarına önemli olsalar da kavgayı sırf onlarla izah etmeye kalkışmayı doğru bulmam ben. O dönem, tablonun bütününün asla gölgede kalmaması gereken bir dönem...
Merkez Bankası'nın Korkmayın, devalüasyon olmayacak havasını basmak için piyasaya ucuz kurdan sürdüğü 5.2 milyar Doları kapışan bankaların isimlerini daha önce vermiştim, yeniden göz atmanızda yarar olabilir: Amerikan Citibank, Alman Deutsche Bank, Koçbank, TEB, Yapı Kredi, Amerikan Chase Manhattan, Osmanlı Bankası, Dışbank, İngiliz HSBC ve Alman WLB...
Hani, Yeni Şafak'ın gündeme taşıdığı Ergenekon belgesinde Mr. Anderson diye birinden söz ediliyordu ya, Mr. Anderson'un irtibatlı olduğu banka Citibank'tı işte ve Hazine'den dağıtılan ucuz paranın aslan payını o banka götürmüştü...
Enis Berberoğlu, Mr. Anderson rümuzuyla anılan kişinin, siyasete atılmadan önce Citibank'ta çalıştığı bilinen Güneş Taner olduğunu ima ediyor... Şunları da yazan o: Taner'in kişiliğini sever, ekonomi hâkimiyetini teslim ederim... Ama baştan söyleyeyim, Güneş Taner bizim grupta hiç çalışmadı.
Bir zamanlar Türkiye böyle yönetiliyordu işte. Medya yönetimin bir parçasıydı. Politikacılarla yayın grupları iç içeydi.
Yalan mı?