Bir akşam iş çıkışı birkaç ufak işimi hallettikten sonra eve gitmek için metro istasyonuna geçtim. İş çıkışı vakti olduğu için ana istasyonda ciddi bir kalabalık vardı.
Aynı zamanda Avrupa kupaları kapsamında İstanbul'da oynanacak bir futbol maçı olduğunu stada gitmek için metro istasyonuna gelmeye başlayan taraftar gruplarını görünce öğrenmiş oldum. Sayıları beşi onu geçmeyen gruplar halinde istasyona gelmeye başladılar. Bazı gruplar ellerinde alkollü içkiler de olduğu halde slogan atıyorlardı. Bu gruplardan bazıları arada siyasi sloganları da araya sıkıştırmaya başladılar. Metro bekleyen yolcuların bir kısmı bundan rahatsız olduğunu belli etse de kimse kimseye bir şey demeden beklemeye devam ettiler. Derken metro geldi ve yolcular araca seri bir şekilde bindiler.
Metro hareket edince de maça giden gruplar slogan atmaya devam ediyorlardı. Her durakta araca binen taraftar gruplarının sayısı artmaya başladı. Tabii ki buna paralel olarak araç içindeki gürültü katsayısı da artmaya başladı. Benim gibi rahatsız olanlar da var sloganlara iştirak edenler de…
Metro aracı ana aktarma istasyonlarından birine gelince bu istasyonda bekleyen ciddi bir taraftar kitlesi olduğunu gördüm. Bu istasyonda bekleyen taraftar grubu da slogan atıyordu. Ancak sayıları fazla olunca bu bağırma resmen böğürme şekline dönüyordu. Aracın içindekiler bir taraftan dışındakiler bir taraftan müthiş bir ses kirliliği oluşturuyordu. Derken metronun kapıları açıldı ancak istasyonda bekleyen kalabalık öyle bir hücum etti ki araçtan inmek isteyen kimseye fırsat vermediler. Bir taraftan çocuklu kadınlar "çocuğum ezildi" feryat ediyor diğer taraftan yaşlı kimseler de ayrı bir feryad-ı figan halinde idiler. Tabir yerindeyse ortalık bir anda ana baba gününe dönüverdi. Ancak bu durum taraftar gruplarının umurunda bile değildi. Bir taraftan böğürmeye devam ederken bir taraftan da inecek insanlara fırsat vermeden aracın içine doluşmaya devam ediyorlardı.
Genel manzaraya bakınca insanlığımdan utandım. Bu gruba hayvan sürüsü gibi hareket ediyor desem hayvanlara hakaret olur. Çünkü hayvana bile "höst" deyince yönünü değiştiriyor. Ancak bu gruba sözün etki etmesi imkansız bir şey. Beş dakika gecikmeyle inen indi binen bindi ve araç tekrar hareket etti. Maça gidenlerin sayısı ciddi manada artınca araç içindeki böğürme sesi de ciddi seviyelere ulaşmış oldu. Böğürmekle kalmayıp araç içinde zıplamaya ve sağa sola sallanmaya başladı. Bunun üzerine araç vatmanı ikaz üstüne ikaz yapıyor ve bu hareketlerin aracın raydan çıkmasına sebebiyet vereceğini söylüyor ama dinleyen kim!!
İkazları kimse dikkate almayınca vatman aracı durdurdu ve bu şekilde yola devam edemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine hafif bir durulma oldu ve araç tekrar yola koyuldu. Ben de ineceğim duraktan bir durak önce inerek kendimce emniyetimi sağladım. Ancak bu görüntünün bir izahı var mıdır diye düşündüm ama bir cevap bulamadım.
Sosyal faaliyetlere katılmak herkesin hakkıdır ve kişi üzerinde olumlu etkileri de vardır. Ancak insanlar bu haklarını kullanırken başkalarının haklarını ihlal etme hakkına sahip değiller. Böylesi bir sosyal faaliyete katılırken akıl ve vicdanlarını da evde bırakmak zorunda değiller. Akıl ve vicdanı olmayan yani ruhsuz bir topluluğun tek bir tanımı vardır o da "güruh"tur. İnsanın sosyalleşmesine imkan tanıyan bir faaliyete katılayım derken acayip bir güruha dönüşmek hakikaten çok acı bir olay. Bu manzaradan Şair'in dediği;
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle…
Mısralarının müşahhas örneğinden başka bir resim çıkmıyor. Altını çizerek söylüyorum, bu tip faaliyetler insanların sosyalleşmesi, kaynaşması, efkar dağıtıp yenilenmesi açısından önemli ve gereklidir. Ancak bu tip faaliyetlere katılırken aklımızı, vicdanımızı ve ruhumuzu evde bırakmayıp beraberimizde getirmeyi unutmayalım. Böylesi çok daha güzel olacaktır.