Güneydoğu Yazıları: Arapçanın Artan Değeri

Prof. İhsan IŞIK

Dil bilmek her zaman önemliydi ama şimdi daha bir önem kazandı. Mesela, zengin ülkelerden iş kotarmak için belli diller kilit hale geldi. İngilizce bilen fakir ülkeler birden ABD ve AB’nin belli işleri kaydırdığı ülkeler haline geldi ve önemli mesafeler kat ettiler.

 

Türkiye olarak, bizim İngilizce ile Amerika ve AB’den iş aktarmamız çok zordur. Zira, İngilizce bizim ülkemizde bir tabudur ve öğrenilmesi kuş dilinden daha zordur. Ayrıca, İngilizce öğrensek bile, Hindistan’la maliyet bakımından rekabet etmemiz mümkün değildir.

 

Yanlız bizim de ana dili gibi Arapça konuşan bir çok vatandaşımız var. Bunların çoğu da ekonomik olarak sıkıntı çeken illerimizin sakinleri. Mardin, Siirt, Bitlis, Adana ve Hatay’da önemli sayıda Arapça konuşan vatandaşımız var. Bu potansiyeli ve Davos ruhunu kullanıp, zengin Arap ülkelerinden bu bölgelere iş aktarabilir miyiz? Körfez ülkelerinin müşteri, bilgi işlem, yazılım işlemlerini Mardin’den ve Hatay’dan halledebilir miyiz?

 

Bu bölgeden danıştığım, Arap kökenli sosyolog Murat Özolçar’a ve yönetim bilimi uzmanı Mehmet Sayan’a göre Mardin’in konuştuğu Arapça, diğer Araplar tarafından kolayca anlaşılabilen bir lehçedir. Hatay zaten Suriye lehçesini konuşmaktadır. Lehçe aslında hiç sorun değildir. İngilizceyi oldukça ağır aksanla konuşan Hintliler, kısa bir eğitimle, telefonda Amerika’nin hangi bölgesine hizmet ediyorlarsa, ona göre konuşabilmektedir.

 

Yanlız dil bilmek tek başına çözüm değildir. Dille bir şey satmanız gerekir. Arapça bilen doktorlara, muhasebecilere, mühendislere, bilgi işlemcilere, tasarımcılara ihtiyacımız var. Ülkemizde hemen hemen her vilayete bir üniversite dikilmektedir. Birinin bir diğerinden pek farkı yoktur. Halbuki, bu üniversitelerin kendilerini pazarın ihtiyaçlarına göre farklılaştırması gerekir. Mesela, Mardin’de Artuklu Üniversitesi kurulmuştur. Arapça’nın en iyi konuşulduğu söylenen Mardin’in bu üniversitesinin eğitim dili neden Arapça olmasın?

 

Brezilya dünyaya yıldız futbolcu ihraç etmekte ve önemli paralar kazanmaktadır. Ürdün, Mısır, Lübnan ve Filistin uzun yıllardır körfeze ihraç ettiği nitelikli vatandaşlarının ekmeğini yemektedir. Biz de neden yetiştirdiğimiz iyi Arapça bilen elemanlarımızı Körfez ülkelerine ihraç etmeyelim? Hem bu yeni yaptığımız bir iş de değil. İngilizce eğitimi veren üniversitelerimizden mezun iyi yetişmiş “mamul” elemanlarımızı yıllardır Amerika ve İngiltere’ye ihraç etmekte ve önemli döviz geliri elde etmekteyiz. Ayrıca, bu kaliteli elemanlarımız gittikleri yerde ülkemizi temsil etmekte, iki ülke arasında köprü olmakta, vatana iş plase eder hale gelmektedir.

 

İyi Arapça bilen yetişmiş elemanlar, göç etmeden bölgelerinden iş yapabilirler. Mardin’in Lübnan’da, Suriye’de, Avrupa’da ve ABD’de önemli bir diyasporası vardır. İsveç ve Suriye’de bakan bile çıkarmıştır. Yeteri şekilde motive edilirse, Mardin’in güçlü diyasporası iş kaydırmaya yardımcı olabilir. Bu anlamda, Hindistan’li firmalardan danışmanlık alınabilir veya ülkemize gelip bu sistemi kurmaları, ya da direk çalışmaları istenebilir.

 

Girişimciler, tomurcuklanan çiçekleri derler, sonra bunları büyük ölçekte ürün almak için bahçeye dikerler. Ancak, girişimciler için birilerinin en başta bu çiçekleri ekmesi gerekir. Zengin Ortadoğuya yakın, fakir bir Güneydoğu olmaz. İyi bir alt yapı, iyi bir eğitim, iyi bir yönetim, iyi bir çevre, bu bölgeyi zengin Arap ülkelerine ulaşmak için önemli bir üretim ve hizmet üssü yapabilir.

 

Türkiye ile Ortadoğu ülkeleri arasındaki yakınlaşma halihazırda Arapçaya ilgiyi artırmıştır. Mardin’li aydınların rivayetine göre, bir zamanlar vatandaşlar Arapça televizyon seyretmesin diye, devlet frekanslarla oynamıs. Şimdi işe, Arap ülkeleriyle ticari ilişkilerini artıran iş adamları ve Suriye’ye tur düzenleyen firmaların çalışanları Arapça öğrenmek için Antep’te DPT’nin desteklediği dil kurslarına akın etmektedir. Ancak, bu yeterli çözüm değildir. Ortadoğu ile ilişkileri gelişen Türkiye, bu bölgeyle bağları güçlendirecek, bölge üzerine çalışacak, projeler geliştirecek nitelikli üniversitelere ihtiyacı vardır.

 

Davos ruhu kalıcı olacaksa, Türkiye Arap dünyasına fikri önderlik etmelidir. Selçuklu meşhur dilbilimci Zamahşeri’nin, Ebû Kubeys Dağı'na çıkarak, "Ey Araplar, gelin atalarınızın dilini benden öğrenin" diye meydan okuduğu rivâyet edilir. Bugün, Türk dizileri Arap dünyasında izlenme rekorları kırarken, Türkiye İslam coğrafyasında entelektüel olarak yoktur. Zaman’in bir haberine göre, geçen yıl Arapçadan Türkçeye çevrilen eser sayısı 337, Türkçeden Arapçaya çevrilen kitap sayısı ise sadece 4’tür. Türkiye bir çok yönden, bu bölgedeki ülkelerden ileridedir; ancak su baş aşağı akacağına, yokuş yukarı akmaktadır.

 

Ortadoğu tarihi olarak bizim hinterlandımızdır. Ne var ki, buralarda şimdi başkaları at koşturmaktadır. Sarkozy, 13 günlük son Ortadoğu gezisinde 7 milyar dolarlık iş anlaşması imzalamıştır. Baş uçumuzda gökleri delen Dubai’nın ekmeğini İngilizler ve Asyalılar yemektedir. Biz tescilliyiz. Bir çok yerde beraber savaştığımız Amerika’ya ihracatımız neredeyse sıfırdır. Amerika’ya canımızı vermiş, malımızı verememişiz. Şimdi de, Davos’ta Ortadoğu için ruhumuzu verdik, bakalım malımızı verebilecek miyiz? 

 

Prof. Dr. İhsan Işık, Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Başkanı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.