Tabular bir kere yıkılmaya görsün...
Yeni duruma toplum öylesine alışır ki, eski koşullar sanki hiç var olmamışlar gibi unutulur giderler.
Aktör Robert de Niro iki hafta önce bu gerçeği bir nükteyle anlatmak istediğinde tepkiyle karşılanmıştı.
"Amerika beyaz bir Başkan eşine hazır mı" demişti New York'taki bir toplantıda.
Başkan Obama'nın seçim kampanyasına kaynak toplamak için yapılan bu toplantıda söylediklerine, Bayan Obama da tepki göstermiş ve "De Niro'nun bu sözleri çok uygunsuz" diye konuşmuştu.
Herhalde derisinin rengi vurgulandığı için öfkelenmişti Michelle Obama ünlü aktöre.
Geçen yüzyıllar
Oysa bu deri renginin farklılığından kaynaklanan ayrımcılıklar Amerikan tarihinin ilk 200 yılının belirleyicisi değil midir?
Siyah derililerin oy hakkının olmadığı, savaşta kahramanlık gösteren siyah derililere madalya verilemediği yüzyıllardır sözünü ettiğimiz.
Bundan beş yıl öncesine dönersek...
"Amerika siyah bir Başkan'a hazır mı" içerikli tartışmaları hatırlarsak, Robert de Niro'nun neyi vurgulamak istediği daha kolay anlaşılabilir.
Bizler de bundan 10-15 yıl öncesine dönüp Milli Görüş'ün veya Kürt Realitesi'nin defalarca kapatılan partilerini hatırlarsak, güncel siyasetin gerçeklerine ne kadar çabuk uyum gösterdiğimizi görebiliriz.
Yeni Türkiye gerçeği
Robert de Niro Türk olsaydı ve bir toplantıda "Türkiye Tayyip Erdoğan dışındaki bir başbakana hazır mı" deseydi, acaba bu söze ne tür tepkiler gösterilirdi?
Bunu Başbakan Erdoğan'ın ameliyatı ertesindeki günlerde "Ya ona bir şey olursa ne yaparız" diye endişelenen AK Parti karşıtı kesimlerin davranışlarında da görmedik mi?
Siyasi ve ekonomik istikrarın yakın bir dönemde "Muhtar bile olamaz" denilen kişiye endeksli olması, güncel gerçeğin bir yansımasıdır.
Ya da Kürt Realitesi'nin sadece PKK terörü ile gündemde olduğu, Kürt seçmen tabanına dayalı partilerin musluk kapatılırcasına Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldığı dönemlerden, TBMM'deki BDP'nin varlığına gelebiliriz.
Toplumun beklentisi
Bu gerçeklerin ışığında artık yeni şeyler söylemenin zamanı gelmiştir, geçmektedir.
"Dün" tabii ki vardır ama dünü bugüne taşımak sadece nafile bir çabadır.
Toplum dünden bugüne aktarılmak istenen gerginliklere ve kamplaşmalara prim vermiyor.
Siyasetin rejim tartışmasına ve kamplaşmaya değil hizmete dönük rekabete konu olmasını istiyor toplum.
Bu beklentiye iktidar kadroları kadar muhalefetin kanatları da uyum gösterdikleri takdirde, toplumsal yaşamımız daha huzurlu ve daha özgürlükçü olacaktır.
Kendilerini tepede gören bir avuç insanın kavgası, tabana inemez.