Gül veren elde gül kokusu kalır

Barış KIŞO

“Herşeye karşın herkes sevdiğini öldürür. Kimisi bunu sert bir bakışıyla yapar, kimisi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam ise bir kılıçla!” (Oscar Wilde) 
           
            Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin gelin-kaynana sorunlarına tanık olursunuz. Hiç kimseyi zorunlu olarak sevemeyiz ama birlikte yaşadığımız kişilere saygımızı göstermeliyiz.
            Bu ay ki yazımda, çok değer verdiğim yeni evli bir çifte hitaben; birçoğumuzun bildiği bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim.


          Li-Li, gelin olup Çin geleneklerine uygun biçimde kaynanasının evine taşınmıştı. Fakat kısa bir süre sonra, kaynanasıyla arasında geçimsizlik başladı. Çünkü kişilikleri tamamen farklıydı ve birinin ak dediğine diğeri kara diyordu. Genç gelin ayrı bir eve taşınmak için nabız yoklayınca ortalık ayağa kalktı. Hiçbir gelin kaynanasından ayrı ev açamazdı. Çin gelenekleri buna asla izin vermiyordu. Li-Li mecburen vazgeçti. Kendini bastırıp kaynanasıyla oturmayı sürdürdü. Fakat hayat gitgide çekilmez oluyordu. Hele de eşinin hali perişandı. Annesiyle karısı arasında tükeniyordu. Hayat üçü için de cehennem azabına dönmüştü. Genç gelin çaresizlik içinde kıvranırken, aklına çılgın bir fikir geldi. Kaynanasını zehirleyecekti. Fakat bunu kimseye fark ettirmeden yapmalıydı. Doğruca babasının eski bir arkadaşı olan ihtiyar bir baharatçıya koştu ve planını anlattı.
Peki ” diyen yaşlı baharatçı, ona bitkilerden bir şurup hazırladı:
Bu” dedi, “Etkisi üç ay içinde görülecek bir zehirdir. Üç ay boyunca her gün azar azar kaynananın yemeğine karıştıracaksın.” Parmağını havaya kaldırarak devam etti yaşlı Çinli: “Kaynanan öldüğünde kimsenin senden kuşkulanmaması için, üç ay boyunca kaynanana çok iyi davranmalı, bir dediğini iki etmemelisin. Nasıl olsa kaynanan üç ay sonra ölecek, biraz sabredip, numaradan da olsa ona iyi davranabilirsin değil mi?
Tamam” diyen Li-Li, sevinç içinde eve döndü ve yaşlı baharatçının dediklerini aynen uygulamaya koyuldu. Kaynanasına her gün çok güzel yemekler pişiriyor, o güne değin hiç olmadığı kadar da iyi davranıyordu. Kaynanasının kötü sözlerini duymamış gibi yapıyor, sitemleri karşısında bile iltifatla, güler yüzle cevap veriyordu. O kadar iyi davranıyordu ki, kaynanası gelinine yaptıklarından dolayı pişman olmaya başlamıştı. Gelinine haksızlık ettiğini düşünüyordu. Birkaç gün içinde o da değişip iyileşmeye karar verdi. Artık o da gelinine çok iyi davranıyordu. Böylece aileye dirlik ve düzen gelmişti. Herkes çok mutluydu. Özellikle Li-Li’nin eşi, bu değişimden son derece memnundu. Annesiyle karısı arasında öğütülmekten kurtulmuştu. Fakat zehir etkisini gösterip kaynana ölünce ne olacaktı?.. Genç gelin yaptıklarından pişman bir vaziyette aktar dükkânının yolunu tuttu. Babasının dostu olan yaşlı aktarı tekrar buldu. Kaynanası için bir panzehir yapmasını rica etti.

Artık ölmesini istemiyorum, lütfen verdiğiniz zehiri etkisizleştirecek bir panzehir hazırlayın.
Li-Li konuşurken ağlıyordu. Yaşlı baharatçı, karşısında ağlayarak konuşan genç gelini gülümseyerek dinledikten sonra, sordu:

“Neden artık kayın validenin ölmesini istemiyorsun? Oysa buraya ilk geldiğinde çok kararlı görünüyordun.”
İstemiyorum, çünkü” dedi Li-Li gözyaşlarını silerek, “O çok değişti, artık eskisi gibi aksi değil, benim ak dediğime kara demiyor, evin içinde gülümseyerek dolaşıyor, bana kızım diye hitap ediyor. Anlayacağınız ey babamın dostu, evde her şey yolunda.” İhtiyar baharatçının gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı: “Demek işler yolunda, birbirinizle artık zıtlaşmıyorsunuz?” “Asla” dedi genç gelin: “Zıtlaşmak şöyle dursun çok seviyoruz birbirimizi, biraz görmesek özlüyoruz”. Yaşlı baharatçı gülümseyerek söze girdi “Ve artık onun ölmesini istemiyorsun.” Li-Li ağlamaktan kızarmış gözleriyle baharatçıya baktı, “Asla! Kaynanamı o kadar seviyorum ki, ölürse dayanamam. Bu benim başıma gelebilecek en büyük felaket olur.”
Yaşlı aktar uzun sakalını çekiştirerekten tane tane konuşmaya başladı: “Ey benim eski ve iyi dostumun kızı Li-Li, merak etme, sana zehir diye verdiğim şey iştah açıcı etkisi olan bir şuruptu. Ondan yemeğine katarak, sadece kaynananın iştahını artırabilirdin.
Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti:” Gerçek zehir senin beyninde idi. Adı peşin hüküm ve nefretti. Zaten nefret, peşin hükmün çocuğudur. Bir beyne yerleştiler mi, beyindeki tüm iyi şeyleri öldürürler. Kaynanana iyi davranınca beynindeki zehirlerden kurtuldun. Kaynanan da, senin iyi davranışların sayesinde kendi beynindeki zehirlerden kurtuldu. Sana iyi davranmaya başladı. Peşin hükümle birlikte nefret dağıldı gitti, yerlerine sevgi geldi. Sonuçta olmanız gerektiği gibi ana-kız oldunuz.”


            Unutmayalım, bilgeler ne demiş?  "Gül veren elde gül kokusu kalır.”

 

Selam ve dua ile…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.