Onun gönlü Hıncal Uluç gibilerde olsa bile Nuran Yıldız benim radarımın sürekli gözettiği görüş sahipleri arasında. İnternet medyasını yakından izliyorum da, Hemen hiçbir yazısını kaçırmadan izlediğim yazdıklarına yalnızca internetten erişilebilen tek yazar o dersem mübalağa etmiş olmam. Özellikle Org. İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olduktan sonra 'iletişim uzmanı' Nuran Yıldız'ın yazdıklarını okumak bir zorunluluk...
Aktütün Karakolu'na yapılan saldırı sırasında golf oynadığını bütün Türkiye'nin şaşkınlığa düşerek öğrendiği Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu konusunda suskun kalmayı tercih etti Nuran Hanım; Org. Başbuğ son yayınlara sert mi sert cevap verdiğinde ise en anlayışlı ve bizlerin de anlamamıza yardımcı olan yorumu o yaptı.
Balıkesir'de bütün kuvvet komutanlarını arkasına alarak yaptığı konuşmayı, kimi işte öylesine, Hadi, burada bir açıklama yapalım diye plansız-programsız bir çıkış gibi görmüştü. Kimi ise, Genelkurmay Başkanı'nın öfkesinin esiri olduğunu iddia etti. Askerlerin plansız adım atmadığına, ağızlarını provasız açmadıklarına inanan biri olduğum için bu iki yaklaşımı da önemsemedim.
Doğru da yapmışım. Konuyla ilgili yazısında, Genelkurmay Başkanlığı görevine ilk geldiği günden beri iletişimden yana, diyalogdan yana olan Org. Başbuğ'un geldiği nokta düşündürücü. Org. Başbuğ'u dinlerken bıçağın kemiğe dayandığında çıkan o sesi duyar gibi oldum diye yazdı Nuran Yıldız.
Şu satırlar da aynı yazıdan: Bu kadar sert olmasaydı' diyenler var. Evet, keşke olmasaydı. Dönüp tarayın arşivleri, son haftalarda kaç kez sert olmayan, nezaket içinde bir üslupla anlatmışlar dertlerini. Kaç kez 'Yapılanlar yanlış', 'Uyanık olun, sistemli ve bilinçli bir saldırı var' demişler, nazikçe.
Yani? Yanisi şu: Genelkurmay Başkanı Balıkesir'deki sert çıkışından önce iletişim açısından yapması gerekenleri yerine getirmiş. En sonunda sesini yükselterek sonuç alma çabasına girmiş...
İletişim uzmanı değilim, ama yöneticilik yaptım ve babayım. Sesi yükseltmenin Çaresizim a dostlar anlamına geldiğini düşünmüşümdür bugüne kadar. Bundan sonra hep yüksek perdeden mi konuşacak Genelkurmay Başkanı?
Konuşmanın planlı-programlı olduğunu bu konuda tanıklığı önemli bir başka kalem olan Fikret Bila da yazdı. Okuyalım: Kontrollü sertlik-_Org. Başbuğ'un sert bir üslupla konuşması, 'öfkeyi kontrol edememe' biçiminde de yorumlandı. Org. Başbuğ'un öfkesine yenik düştüğü, kendini kontrol edemediği için bu üslupla konuştuğu öne sürüldü. Ancak, durum böyle değil. Org. Başbuğ'un kontrollü bir sertlik kullandığını söylemek daha doğru. Hangi cümlede nasıl bir ses tonu kullanacağını bilerek konuştu Org. Başbuğ. Bilinçli bir tercihle. Amaç, mücadelenin bir oyun olmadığını ve TSK'nın kararlılığını göstermekti.
İki yazar da konuşmanın bütün orduların aynı durumda benzer tepki vereceğini söyledikten sonraki cümlesine dikkatimizi çekmiyor. Şu cümleye: Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum.
Herhalde konuşurken de fark etmişsinizdir, ama emin olmak için Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ertesi gün konuya değinen sözlerini bulup bir daha okuyun. Org. Başbuğ'a destek çıkan konuşmasında, Başbakan Erdoğan, birkaç kez, Ben doğru yerdeyim ve Biz doğru yerdeyiz demekte.
Acaba, Org. Başbuğ, sadece Balıkesir'de söyledikleriyle yetinmeyip, tavır almasını isteyip beklediği kişi, örgüt ve kuruluşlara, Doğru yerde durduğunuzu açıklayın mesajını başka yollarla da iletmiş midir?
Askerleri daha iyi anlamamızı sağlayan kitaplar yazan Dr. Nuran Yıldız'ın 'Tanklar ve Sözcükler' adlı son eserine (Alfa Yayıncılık) burada değinmiştim. Org. Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı dönemi boyunca masamın üzerinde eksik etmemeye kararlıyım o kitabı.
Kendisinin karargâha yakınlığını bilenler, Sert çıkış Nuran Yıldız'ın fikri diye yazdılar. O da sonraki yazısına, Herhangi birine 'bağırmayı' yöntem olarak tavsiye edebileceğimi düşünenler olması ilginç. Hem bu köşe ve bu köşenin yazarı tavsiyeleri dinlenecek kadar etkili mi gerçekten? notunu düştü.
Bence 'etkili' biri o.
Konuya değindiği esas yazısının bir yerinde, sert çıkışa giden yolda geçilen safhalardan söz ediyor ve unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatıyor Nuran Hanım: Kaç kez medyanın kudretli genel yayın yönetmenleri çağrılmış, anlatılmış bir bir? Kaç kez Ankara Temsilcileri çağrılmış, konuşulmuş? Benim saydığım bir ayda en az 3 kez Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkanı düzeyinde anlatılmış dönen dolaplar, çevrilen oyunlar. Olmamış.
Yeni dönemde okumayı ihmal etmemeniz gereken bir yazar Nuran Yıldız.