18. yüzyıl sonlarında başlayan sanayileşme süreci sömürgeci ülke üreticilerinin Afrika’dan Asya’ya uzanan bir ticari ağ kurmalarını gerektirdi. Bu ticari network 1830’lardan itibaren endüstriyel kapitalizmi ve globalleşmeyi doğurdu. Global ticaret I. ve II. Dünya Savaşlarında sekteye uğrasa da savaşlardan sonra daha da hızlanarak devam etti. Globalleşme 1980’lere dek sanayileşmiş ülkelere yaradı. Öyle ki 1970’te dünyadaki sanayi üretiminin %92’si çoğunluğu Kuzey Amerika ve Avrupa’da bulunan gelişmiş ülkelerde yapılıyordu. Gelişmekte olan ülkeler ise bu sanayileşmiş ülkelere ham madde sağlama vazifesi görüyordu.
1980’lerden itibaren bu tablo değişti. Ucuz ve güvenilir nakliye ve gelişen telekomünikasyon imkanları ile beraber, dizaynı gelişmiş ülkelerde yapılan malların üretimi işçilik maliyetleri düşük olan ülkelere kaydı. Artık bir ürün Amerika’da dizayn edilir, Çin’de parçaları üretilir ve Meksika’da monte edilir hale geldi. Çin, Tayvan, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan gibi Asya ülkeleri elektronik ve tekstil gibi çok tüketilen endüstri kalemlerinde üretim merkezleri haline geldiler. Türkiye başlarda tekstil üretiminde liderken Uzakdoğunun düşük işçilik maliyetlerine karşı rekabetçi kalamadı.
Bu süreçte tüketici eğilimleri de değişti. Birçok ülkede gelir seviyeleri yükselirken emtia fiyatları düştü. Örneğin 1980’lerde Amerika’da bir çadır 500$’a satılırken bu fiyat, artık Çin’de üretim yapıldığı için 150$’a kadar düştü. İnsanların gelirleriyle daha fazla şey satın alma imkanları oldu. Daha çok kıyafet satın almaya, daha sık mobilya değiştirmeye başladık. Mesela Türkiye’de 1980’lerden önce araç sahibi olmak zenginlik göstergesi sayılırken 2000’lerde artık bir ihtiyaç olarak görülür oldu. Nitekim 1980’lerden önce yapılan çoğu apartmanın müstakil otoparkı yoktur.
2008 yılında yaşanan küresel finans krizi tavan yapmış olan uluslararası yatırım ve emtia ticaretinin sonu ve yeni bir trendin başlangıcı oldu. Bu yeni trend tüketicilerin ve şirketlerin artık mal yerine hizmet satın alma tercihine yönelmesi oldu. Bu dönüşün sebepleri şöyle sıralanabilir:
- Yaşlanan Nüfus: 1980 yılı itibariyle yeryüzünde yaşayan tüm insanların ortalama yaşı 22 iken bugün 31 oldu ve yükselmeye de devam ediyor. Rusya, Çin ve A.B.D.’de ortalama yaş 40’a yakın. Türkiye’de ise 33. İnsanlar yaşlandıkça gelirleriyle yeni mobilya veya kıyafet almak yerine daha çok tatile çıkmayı ve daha sık restorana gitmeyi tercih ediyor. Yaşlı oldukları için de daha çok hastane faturası ödüyorlar.
- Dijitalleşme: Şirketler artık yeni makinalar yerine araştırma/geliştirme, yazılım ve entellektüel mülkiyete para harcıyor. Fiziksel mallar da giderek dijitalleşiyor. Artık CD, kitap, kaset, teyp almaya gerek kalmadı. Otomobil ve bisiklet paylaşım uygulamaları da araç kullanımını düşürdü. Nitekim otomobil icat edildiğinden beri ilk defa 2010’da A.B.D.’de kişi başına yapılan kilometre düşmeye başladı. Özellikle gençler araç kullanıp işe gitmeyi ve trafikte vakit kaybetmeyi istemiyor.
- Azalan İşçi İhtiyacı: Yeni üretilen mallar daha dijital ve daha az bileşeni olduğu için daha az işçi gerektiriyor ve ülke dışında üretilmesi de gerekmeyebiliyor. Eğer Almanların üzerinde çalıştığı Endüstri 4.0 projesi hedeflendiği gibi 20 sene içerisinde hayata geçirilirse, yani fabrikalar artık tam otomasyon ve sıfır insan girdisiyle üretime geçerse, işçiye olan ihtiyaç dramatik olarak azalacaktır.
- Çevre Koruma: Eskiden Avrupa ve Amerika’daki büyük üreticiler ülkelerindeki sıkı ve ciddi rakamlarda masraf çıkaran çevre koruma kanunlarından ötürü üretimlerini bu kanunların daha az veya hiç olmadığı ülkelere kaydırmışlardı. Tüm dünyada çevre koruma hassasiyeti gelişmekte olduğundan bu avantaj artık ortadan kalkıyor.
Peki öyleyse globalleşme bitiyor mu? Hayır bitmiyor ama boyut değiştiriyor. Globalleşme artık hizmet sektöründe yükseliyor. Örnekler verelim: İspanya La Liga futbol karşılaşmaları Asya’da milyarlarca insan tarafından seyrediliyor. Amerikan emlak ofisleri Türkiye’nin her köşesinde faaliyet gösteriyor. Yazılım firmaları bütün dünyaya program satıyor. Birçok şirket Hindistan’daki kabiliyetli mühendisleri işe alıp uzaktan çalıştırmayı yeğliyor.
Dünya düzeni son iki yüzyıldır inanılmaz süratte değişiyor. Türkiye bu değişen dünya düzenine ve yeni model globalleşmeye karşı hazırlık yapmalı. Vatandaşlarına global istihdam pazarında iş bulabilecek kalibrede eğitim vermenin yollarını bulmalı. Türkiye’nin ve insanımızın dünyanın gerisinde kalma lüksü yok.